Geçtiğimiz günlerde bir arkadaş toplantısında, 2024 yılının küresel ve yerel zorluklarını aşmak için şirketlerin daha fit, daha küçük ancak etkili yapılar oluşturmasının önemini tartışıyorduk. Bu esnada, 18 yıl önce yayımlanmış “Small is the New Big” kitabının yazarı Seth Godin aklımıza geldi. Büyüklüğün, gücün ve başarının bir zamanlar sembolleri olan büyük şirketler ve geniş çaplı operasyonlar, artık başarıyı garantileyen tek faktör değil. “Küçük, aslında yeni büyük” felsefesi, Seth Godin tarafından bugünleri de işaret eden değişimin sadece başlangıcıydı. Pandemi ve küresel ekonomik durgunlukla birlikte, işletmeler artık daha esnek, daha dinamik ve daha etkili süreçlere yöneliyor. Bu yeni düzen, büyüklüğün ve değerin ötesinde, küçük ama değer yaratan yapıların önemini de ortaya koyuyor. Sohbetimizde, OpenAI şirketinin CEO’su Sam Altman’ın son zamanlarda bahsettiği, 10 kişilik ekiplerden oluşan milyar dolarlık şirketlere doğru ilerlediğimiz bu dönemde, şirketlerin değerli olmaktan ziyade değer yaratan bir yapıya evrilmesi gerektiğini ve teknolojik araçlar sayesinde her bir bireyin büyük bir katma değer yansıtabileceğini konuşuyorduk.
Sam Altman, bu öngörüyü bir adım ileriye taşıyarak, teknoloji şirketlerinin CEO’larıyla yaptığı grup sohbetlerinde, bir kişinin çalıştığı milyar dolarlık şirketlerin hangi yıl gerçekleşeceğine dair bahis oynadıklarını belirtti. Bu, yapay zeka olmadan hayal bile edilemeyecek bir durumdu ve şimdi gerçekleşmek üzere.
Küçükten gelen devrim
Küçük olmanın gücü, esneklik, hızlı adaptasyon, yenilikçilik ve teknolojik avantajlarda yatıyor. COVID-19 pandemisi ve ekonomik dalgalanmalar, işletmeler için beklenmedik zorlukları beraberinde getirdi. Ancak bu zorluklar, küçük ama etkili süreçlerin ve iş modellerinin önemini de ortaya koydu. Küçük ekipler ve bireysel girişimciler, dijital araçlar ve yapay zeka sayesinde geniş kitlelere kolayca ulaşabilir hale geldi. Buna karşın, büyük şirketlerin ağır bürokrasisi bu yeni düzene ayak uydurmakta zorlandığını da net bir şekilde görüyoruz. Bu yazıyı yazarken, yıllar önce bir teknoloji devinin yöneticisiyle yaptığım sohbeti hatırladım; ona neden bu kadar yavaş hareket ettiklerini ve ileride büyük kayıplar yaşayabileceklerini söylediğimde, bana “Büyük şirketler Titanic gibidir, gemi büyüktür ama manevra kabiliyeti zayıftır. Bu yüzden buzdağına çarpmaları kaçınılmazdır” demişti.
Küçük yapılardan büyük dönüşümler
Büyük olmak, yalnızca ekonomik kazançları maksimize etmekle ilgili değil, aynı zamanda topluma ve çevreye olumlu katkılarda bulunarak sürdürülebilir bir gelecek inşa etmekle de ilgili. Daha küçük ve esnek yapılar, yapay zeka ve diğer teknolojik araçlarla yarattıkları etkinin daha yüksek olabileceğini gösterirken, büyük ve ağır yapılar dönüşemeyip yıkıma uğruyor. Nokia, Kodak, Sony ve aklınıza gelebilecek bir zamanların devleri gibi... Küçük, orta ve büyük ölçekli işletme sahipleri ile kamu kurumlarının yöneticileri için bu dönüşüm, stratejik planlama ve yatırım yapma biçimlerini yeniden düşünmeleri gerektiğini de gösteriyor. Gelecek, esnekliğe, hızlı adaptasyona ve sürekli öğrenmeye açık yapılar için olacak. Bu, sadece teknolojik yatırımlar yapmakla ilgili değil, aynı zamanda çalışanların ve yöneticilerin yaratıcılığını ve yenilikçiliğini teşvik etmek, müşterilere ve topluma değer katma yollarını yeniden düşünmekle de ilgili olacak.
Küçük olmak, artık kısıtlı olmak anlamına gelmiyor; aksine, büyük hedeflere ulaşmanın ve gerçek katma değer yaratmanın bir yolunu sunuyor.