Mısır ekonomisi son yılların en kötü kriziyle karşı karşıya. Sorun çözülmezse, ekonomik kriz Orta Doğu’da yaşanan süreci daha da istikrarsızlaştırabilir. Afrika ve Orta Doğu’nun kavşağında bulunan Mısır, sahip olduğu stratejik konumu, Kuzey Amerika ve Avrupa’yı Hint Okyanusu’na bağlayan Süveyş Kanalı ile hem bölge hem de dünya ticaret yolları için uluslararası bir role sahip.
Mısır, kültürel zenginliğine ek olarak, küresel nüfusun yaklaşık yüzde 1,4’ünü temsil eden yaklaşık 115 milyonluk nüfusuyla önemli bir işgücü altyapısına sahip. Ülkenin bu kalabalık nüfusunun yüzde 60’ının otuz yaşın altında olması da üretim için büyük bir avantaj. Bununla birlikte coğrafi konumu nedeniyle özellikle güneş enerjisi için paha biçilemez bir potansiyele sahip. Ancak tüm bu koşullara rağmen ülke ekonomisi neredeyse yetmiş beş yıldır sürekli olarak zorluklarla boğuşuyor. Dünya Bankası istatistikleri Mısır’da yoksulluk oranının arttığını, yoksulluk sınırının altındaki nüfusun 2010’da yüzde 25,2’den 2017-2018’de yüzde 32,5’e yükseldiğini gösteriyor. Geçmişten bu yana zaten sorunlu bir ekonomiye sahip olan Mısır, Rusya’nın Ukrayna’yı işgali sonrasında da art arda yaşanan üç devalüasyonla ağır bir sınav veriyor.
Mısır nüfusunun yaklaşık üçte biri ulusal yoksulluk sınırının altında yaşıyor
Dünya buğday tedarikinin en önemli iki ülkesi olan Rusya ve Ukrayna arasındaki savaş, dünyanın en büyük buğday ithalatçısı Mısır’ı derinden etkiledi. Savaş aynı zamanda pandemiden önce GSYİH’nın yaklaşık yüzde 5’ini oluşturan turizmi de sekteye uğrattı. Tahılın pahalı olması, Mısır’ın döviz rezervleri ve para birimi üzerinde ciddi baskı oluşturdu. Bu süreçte yabancı yatırımcılar Mısır tahvillerini terk etti. Son iki yıldır Mısır poundunun değerini yarı yarıya değer kaybederken, ülke yüzde 30 civarı enflasyon oranıyla yaşam standartlarının düştüğü bir konuma geriledi. Arap dünyasının en kalabalık ülkesi, 2020’den itibaren Avrupa Birliği’ne en çok sığınma başvurusu yapan dokuzuncu ülke olurken, Dünya Bankası verilerine göre, 2019’da Mısır nüfusunun neredeyse üçte biri ulusal yoksulluk sınırının altına düştü.
Ülkede yüksek seyreden enflasyon ve dolarizasyon sorununa ne Mısır’ın turizm gelirleri de ne de IMF’den sağlanan fonlar fayda sağlamadı. Mısır sahip olduğu tarihiyle ve lokasyonuyla önde gelen bir turizm merkezi olma potansiyeline rağmen, 2014 ile 2022 arasında yıllık ortalama 8-9 milyar dolar civarında mütevazı bir turizm geliri elde etti. Bölgedeki diğer ülkelerle kıyas yapıldığında Birleşik Arap Emirlikleri (BAE), aynı dönemde yıllık ortalama 30 milyar dolarla Mısır’ın kat be kat üzerinde gelir sağladı. Nakit sıkıntısı yaşayan Kahire yönetimi, ülkedeki ekonomik krize yönelik destek almak amacıyla sık sık IMF’nin kapısını çaldı.
Mısır, 2016’dan bu yana dört kredi anlaşmasıyla IMF’ye en büyük ikinci borçlu ülke konumuna geldi. Ülkede halkın yarısından fazlası açlık sınırının altında bir gelirle yaşarken, Sisi’nin son 10 yıllık iktidarı döneminde Mısır’ın dış borcu 164 milyar dolara çıktı. Merkez Bankası’nda 34 milyar dolar döviz rezervi kalan Mısır’ın bu yıl 40 milyar dolar borç ödemesi gerekiyor.
Ek olarak, Mısır’ın doğrudan yabancı yatırım (DYY) girişi 2020’de 11 milyar dolara ulaşarak nispeten mütevazı kaldı. Bu rakam Hindistan, Brezilya ve Güney Afrika gibi aynı yıl önemli ölçüde daha yüksek doğrudan yabancı yatırım girişi çeken diğer orta gelirli ülkelerle karşılaştırıldığında sönük kaldı. Mısır’da ayrıca 2022’de 48 milyar dolardan 2023’ün sonuna kadar 37 milyar dolara ulaşan kronik bir ticaret açığı bulunuyor ve ülke ekonomisi ciddi mali açıklarla boğuşuyor.
Gazze’de yaşanan savaş Mısır turizmine darbe vurabilir
Bununla birlikte Mısır’ın Sina Yarımadası’na komşu olan Gazze’de devam eden çatışmanın Mısır’ın turizm sektörünü daha da olumsuz etkilemesi ve dolayısıyla Kahire’nin döviz sıkıntısını daha da kötüleştirebileceğine yönelik endişeler de gün geçtikçe artıyor. Uluslararası kredi derecelendirme kuruluşu S&P Global Ratings, artan gerilim nedeniyle Mısır’ın turizm gelirlerinde yüzde 10 ila yüzde 30’luk bir düşüş bekliyor. Bu oran ülkeye giren döviz rezervlerinin yüzde 11’ine mal olabilir ve turizm sektörünün önemli ölçüde katkıda bulunduğu GSYH’de düşüşe yol açabilir. Ancak Gazze’deki gerilim hızlı bir şekilde çözülse ve turizm gelirleri analistlerin korktuğu derecede derinden etkilenmese bile, Mısır ekonomisinin hem IMF’nin hem de uluslararası kreditörlerinin taleplerini karşılamak ve istikrarı sağlamak adına daha köklü bir reforma ihtiyacı olduğu açık. Uzmanlara göre, ülkenin borçlarını çevirmek ve para birimi üzerindeki devalüasyon şokunu hafifletmek için muhtemelen en az 10 milyar dolarlık kısa vadeli finansmana ihtiyacı var. Ancak bu süreçte böyle bir çözüm mümkün görünmüyor.
Türkiye-Mısır ilişkileri: Darbe öncesi ve sonrası
Türkiye ve Mısır arasındaki anlaşmazlıklar, Sisi’nin 2013’te gerçekleştirdiği darbe, Libya ihtilafında rakip grupların desteklenmesi ve Mısır’ın Doğu Akdeniz deniz anlaşmazlığında Yunanistan ile olan ilişkileri nedeniyle gergin bir atmosfere sahipti. Özellikle 2013’te dönemin savunma bakanı olan Sisi’nin, Cumhurbaşkanı Muhammed Mursi’yi devirmesinin ardından diplomatik ilişkiler adeta durdu. Siyasi ilişkiler, sekiz yılın ardından bir Türk heyetinin normalleşmeyi görüşmek üzere Mısır’ı ziyaret ettiği 2021’den bu yana iyileşmeye yönelik bir seyir izledi. Geçen yılın Temmuz ayı itibarıyla Kahire ve Ankara, 10 yıl aradan sonra ilk kez başkentlerine büyükelçi atayarak iyileşmeye yönelik bir adım attı.
Yakın tarihte, yani 14 Şubat’ta iki ülke cumhurbaşkanının Kahire’de yaptığı görüşmeler ise iki ülke ilişkileri için artık yeni bir sayfa açıldığına yönelik yorumlandı. Görüşmelerde sadece ticari ilişkilere yönelik değil, Doğu Akdeniz’de doğal gaz çıkarılması, çeşitli alanlarda ikili ilişkilerin geliştirilmesi, Gazze, Libya, Sudan ve Afrika’daki durumların ele alınması dahil birçok önemli konu görüşüldü.
Türkiye ve Mısır arasındaki diplomatik temas sadece iki ülkeyi ilgilendirmiyor
Uluslararası kamuoyunda iki liderin görüşmesi özellikle Filistin ile İsrail arasında devam eden savaşın barışçıl bir zemine ulaştırılması açısından dikkatle takip edildi. Benzer şekilde bu görüşmeler, hem Libya’da yaklaşık 10 yıldır devam eden çatışmanın sona ermesine yönelik bir fırsat hem de özellikle de yaklaşık bir yıldır iç savaşın sürdüğü Sudan’da devam eden çatışmalara çözüm bulmak adına daha etkili kapı aralıyor.
“Doğu Akdeniz’deki enerji kaynakları için Mısır’la işbirliği kurmak önemli olacak”
İki ülke yakınlaşma noktasında ekonomik olarak en önemli konu ise Doğu Akdeniz’deki enerji işbirliği. Türkiye’nin enerji ithalatına olan bağımlılığı göz önüne alındığında, Doğu Akdeniz Gaz Forumu aracılığıyla Mısır ile stratejik iş birliği potansiyeli bulunmakta. Koşullar göz önüne alındığında, Türkiye’nin bölgesel iş birliklerine katılmak için Mısır’la daha yakın ilişkiler kurması gelecek dönemde önemli avantajlar sunabilir. Bu konuya ilişkin değerlendirmelerde bulunan Eski Botaş Doğalgaz Daire Başkanı ve Enerji Uzmanı Arif Aktürk, Mısır ile diplomatik ilişkilerin durgun olduğu dönemde Kahire yönetiminin Yunanistan ile Güney Kıbrıs Rum Kesimi ile yaptıkları Münhasır Ekonomik Bölge Anlaşmalarının Türkiye’nin tezleri aleyhine yönelik bir durum oluşturduğunu söyledi. Aktürk, “Doğu Akdeniz’deki doğalgaz kaynakları için Mısır ile bir işbirliği yapılabilirse bizim için önemli olacaktır. Mısır’ın tam kapasite kullanılmayan iki adet LNG terminali bulunmakta, 2025 ve sonrası için Türkiye burada uzun vadeli LNG sözleşmesi yapılabilir ve kaynaklar çoğaltılabilir” diyor.
Aktürk ayrıca kısa vadede doğal gaz ticareti ile ilgili gelişmelerin öne çıkabileceğini ve Mısır’daki petrol arama ve üretim sahalarında Türk şirketlerinin daha aktif rol oynayabileceğini sözlerine ekledi. Ekonomi ve sanayi açısından Mısır ile Türkiye arasında stratejik iş birliklerini geliştirebilecek birçok ortak çıkar var. Mısır Merkez Bankası rakamlarına göre Türkiye, Mısır’ın beşinci büyük ticaret ortağı konumunda. Buna karşılık Türkiye’nin Afrika’daki birincil ticaret ortağı da Mısır. İki ülke arasındaki ticaret diplomatik ilişkilerin kötü olduğu dönemde de devam etti ve ticaret hacmi yılda neredeyse 10 milyar dolara ulaştı. Her iki ülkenin liderleri de önümüzdeki yıllarda ikili ticareti daha da artırma yönünde güçlü niyetlerini dile getirerek 15-20 milyar dolara ulaşmayı hedefliyor.
“Türkiye ile Mısır arasındaki ticaret hacmi kısa sürede 15 milyar dolara yükselebilir”
DEİK Türkiye-Mısır İş Konseyi Başkanı Mustafa Denizer, iki ülke arasındaki ticari ilişkilere yönelik önemli değerlendirmelerde bulundu. Denizer, 2007’de serbest ticaret anlaşması ile başlayan yatırımların ülkede artarak büyüyerek devam ettiğini ve günümüzde neredeyse 3 katına çıktığını belirtti. Ticaret hacminin 1,5 milyar dolardan 10 milyar dolara yükseldiğinin altını çizen Denizer, “Normalleşme dönemiyle birlikte, Mısır enerji ihracatı nedeniyle, ikili ilişkilerimizde cari fazla veren ülke konumuna geldi. Ancak Mısır’ın ara mal ve nihai tüketim ve yatırıma çok ihtiyacı var. Bu süreçte Türkiye’ye pozitif ayrımcılık yapılacağını öngörüyorum. Ticaretin de yerel para birimiyle yapılmasına yönelik adımlar atılırsa söz konusu 15 milyar dolarlık ticaret hedefi kısa sürede yakalanabilir” diyor.
Son 15 yılda en fazla yatırımların ağırlıklı olarak konfeksiyon ve tekstil ürünlerinde yapıldığını ifade eden Denizer, önümüzdeki süreçte nihai tüketim malları, lojistik, perakende, gıda ve deri sektörüne yönelik yatırımların da bu süreçte öne çıkabileceğini belirtiyor. Konuşmasında Mısır’ın son 3-4 yıldır finansal sorunlar yaşadığına da değinen Mustafa Denizer, IMF ile olan anlaşmalarının yenilenmemesi nedeniyle Mısır’ın mal ithalatında ve yatırım çekme konusunda zorluklar yaşadığını belirtti. Önümüzdeki birkaç yıl daha yatırımcı çekme konusunda sorunlar yaşamaya devam edeceğini de sözlerine ekledi. Türk yatırımcıların Mısır’daki yatırımlarıyla 70 bin direkt istihdam sağladığını, dolaylı olaraksa yaklaşık 100 bin Mısırlıya iş olanağı sunduğuna değinen Denizer, “Tekstil konfeksiyon özelinde toplam sektörün ihracatının üçte birini Türk yatırımcısı yönetiyor. Önümüzdeki 3-5 sene içinde bu oranın yüzde 50 yükselmesini bekliyorum. Bunun yanında bu yıl ve gelecek yıl için Türk yatırımcısının 500 milyon dolarlık yatırım planı bulunuyor” ifadelerini kullandı.
“Türk üreticiler müşterilerini kaybetmemek adına üretimlerini Mısır’a kaydırabilir”
TOBB Hazır Giyim Ve Konfeksiyon Sektör Meclis Başkanı Şeref Fayat da özellikle tekstil alanında Mısır’ın üretim merkezi olarak cazibesi olduğunu belirtti. Fayat, “Mısır emek yoğun sektörlerde çok büyük avantaja sahip ve dolayısıyla son yıllarda Türkiye’deki maliyetler nedeniyle ve müşterilerini kaçırmak istemeyen üreticiler, üretimlerini Mısır’a kaydırmaya yönelik planlamalar yapıyor. Bundan sonraki süreçlerde beyaz eşya ve tüketiciyi ilgilendiren birçok sektörde yatırımların artmasını bekliyorum” diyor. Tekstil ve hazır giyim sektöründe geçen yıl 200 bine yakın istihdam kaybı yaşadığına dikkat çeken Şeref Fayat, bu yılın ilk yarısında da 80 bin civarı istihdam kaybının öngördüğünü aktardı. Üretimin Mısır’a taşınmasının ilk etapta istihdam kaybına yol açacağını ancak uzun vadede farklı sektörlerde yaşanan iş gücü eksikliği için olumlu bir sonuç oluşturabileceğini sözlerine ekledi. Kızıldeniz’deki krizlerin büyümesine ilişkin değerlendirmelerde de bulunan Şeref Fayat, krizin bölge ülkelere sıçraması söz konusu olursa buradaki yatırımların ve üretimlerin sıkıntıya girmesine neden olabileceğini de ifade etti.
“Mısır yatırım yapılacak niteliklere sahip değil”
Buna karşılık Qlux Ideas Genel Müdürü Burak Önder ise, kurdaki durumdan dolayı emek yoğun sektörlerin zor günler geçirdiğini ancak artan maliyetlerden dolayı üretimi başka bir ülkeye taşımanın çok kolay bir konu olmadığını ifade etti. Burak Önder, “Yatırım yapılacak ülkenin hammadde, nitelikli işgücü ve yan sanayi açısından uygun bir kapasiteye uygun olması gerekiyor. Mısır’a baktığımızda yatırım yapılacak niteliklere sahip olmadığını görüyoruz. Ayrıca coğrafi konumu nedeniyle krizlerin arasında yer alan bir ülke. Yatırımcıların sadece ucuz iş gücü noktasında tasarruf etmek için üretimlerini başka bir ülkeye kaydırması rasyonel bir davranış olmayacaktır” diyor.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Mısır ziyareti, iki ülke arasındaki ilişkilerde önemli bir çözülmeye işaret ediyor. Her iki ülke ilişkilerinde yeni döneme girerken dünya, bu gelişmeyi sadece Mısır ve Türkiye’de değil, aynı zamanda Orta Doğu bölgesinde de olumlu bir etki yaratacağı umuduyla takip edecek. Ancak ilerleyen zamanlarda iki ülke arasında Münsahır Ekonomik Bölge Anlaşması ya da Deniz Yetki Anlaşması gibi gelişmeler söz konusu olursa Doğu Akdeniz’de farklı konuların konuşulacağı bir dönem karşımıza çıkabilir.
EDITÖRÜN NOTU: 10 yıldır diplomatik ilişkilerin durduğu Mısır ile gelişen ilişkiler ekonomik olarak zor günlerden geçen ülkenin toparlanma sürecini hızlandırabilir.