I. Ticaret Savaşının Tırmanışı ve Ekonomik Savaş: Biden yönetimi, selefi Trump’ın başlattığı ve kendisinin de devam ettirdiği özellikle Çin’i hedef alan ticaret savaşını daha da tırmandırarak Çin mallarına yeni gümrük tarifeleri getirdi. Elektrikli araç (EV) gümrük vergisi yüzde 100’e çıkarıldı. Çin, ABD, AB, Japonya ve Tayvan’dan yapılan kimyasal ithalatına yönelik anti-damping soruşturması başlattı. Bahse konuş son adımlarla artık ABD ve Çin’ “tam teşekküllü bir ekonomik savaş” a girmiş görünüyor. Ukrayna ve Orta Doğu’da halihazırda tamamen çatışmacı güvenlik politika batağına sapmış Atlantik İttifakının lideri ABD’nin dünya ekonomisinin ağırlık merkezi ve dünyanın birinci ticaret gücü Çin ile topyekun ekonomik savaşa girmesi kapsamlı jeopolitik sonuçlar da doğuracaktır. Ekonomik gerileme ve liderliği kaybetme korkularının yarattığı saikle, ABD Ukrayna’da yaptığı gibi Tayvan’ı Çin’i yıpratmak amacıyla pervasız bir çatışma atmosferi yaratabilir mi?
II. Hegemonya Çökerken Korumacılık-Beyhude Bir Çaba: Biden Yönetimi tarafından uygulamaya konulan en son gümrük tarifeleri, aslında ekonomide rasyonel kaynak dağılımı, ekonomik etkinlik ve toplam faktör verimliliğini menfi etkileyerek uzun vadede ABD’nin rekabet gücündeki düşüşe katalizör olarak, Washington’un küresel ekonomik gerileyişini hızlandırmaktan başka işe yaramayacaktır. ABD tüketicisinin yeşil ürünlere erişimini engelleyerek ya da pahalandırarak enflasyonist süreçler üzerindeki baskıyı artırmak, ülkenin sözde geniş iklim değişikliği gündemini de baltalayacaktır. Avrupa Dış İlişkiler Konseyi’nden Carl Bildt, yeni önlemlerin ekonomik açıdan kurtarıcı olmadığını ve uluslararası ekonomik düzeni daha da bozacağını belirtmiş. Harvard Üniversitesi’nden Dani Rodrik, gibi bazı iktisatçılar ise Çin’in yeşil sanayileri sübvanse etme gerekçesinin kusursuz, çok doğru bir yaklaşım olduğunu savunuyor. Bu arada Avrupa Komisyonu, Çin’den gelen sübvansiyonlu elektrikli araçlar konusunda inceleme yapıyor. Çinli üreticilerin Avrupa pazarına yönelmesi, Avrupa’nın yeşil teknoloji üretim hedeflerini tehdit edebilir. Avrupa, yerel yeşil teknoloji üretimini korumak için hızlı ve öngörülü politikalar geliştirmek zorunda kalacak.
III. Yeni Tarifelerin Stratejik Önemi: ABD’nin Çin’den ithal edilen ürünlere getirdiği yeni tarifeler, sadece Çin-ABD arasındaki ticaret savaşlarını değil tüm küresel ekonomik dengeleri ve ticaret ilişkileri etkileyebilecek boyutlar taşımakta. Biden yönetimi tarafından özellikle tarifeler, sadece ticaret politikasının bir parçası değil, aynı zamanda ABD’nin stratejik sanayilerini koruma ve geliştirme amacının bir yansımasıdır. Bu adım, küresel ticaret ilişkilerinde uzun vadeli etkiler yaratabilir ve diğer ülkelerin de benzer adımlar atmasına yol açabilir. Yeni tarife artışları, ABD’nin yeşil enerji teknolojileri üretiminde Çin’e olan bağımlılığını azaltma ve kendi ekonomik gücünü artırma çabası gibi görünüyor. ABD Yönetiminin iktisadi mantığına göre bahse konu yeni tarife önlemleri Çin’in yeşil enerji teknolojilerindeki liderliğine karşı koymayı ve kendi üretim kapasitesini artırmayı hedeflemektedir. Bu adım, dar bir perspektiften, küresel enerji piyasalarında rekabetin artmasına ve teknolojik üstünlük mücadelesinin kızışmasına yol açacak bir önlem olarak algılanabilir. Geniş bir perspektiften bakıldığında ise atılan son adımlar, Washington’un Obama Yönetiminin DTÖ Yüksek Mahkeme yargıçlarının atamasını engellemesiyle başlayan, Trump yönetiminin Çin’le ticaret savaşlarını tetiklemesiyle derinleşen Küresel ekonomideki hakimiyet kaybının getirdiği psikolojik korkunun son halkası ve teknik yansıması olarak değerlendirilebilir.
IV. Zamanlama, Jeoekonomik Strateji ve Seçim Hesapları: Tarifelerin, ABD seçimleri öncesinde getirilmesi, Biden’ın Trump karşısında seçim kaybetme korkusu, iç politikadaki elde tuttuğu güç dengesini koruma ve uluslararası perspektifte ise jeoekonomik ABD gerilemesine karşı takip edilen mevcut stratejiyi pekiştirmeyi amaçladığı anlaşılmaktadır. Bu yeni korumacı tarifeler aslında, Biden yönetiminin seçmenlerine, seçim öncesinde bir nevi istihdam, yeni iş imkanları ve Amerikan sanayiini koruma konusunda kararlılık göstergesi olarak algılanıyor. Aynı zamanda, küresel ticaret politikaları yoluyla ABD’nin jeoekonomik konumunu güçlendirme çabası. Elektrikli araçlar ve kritik mineraller gibi daha fazla korunması hedeflenen ürünler, ABD’nin stratejik addettiği sanayilerini koruma ve geliştirme hedefini yansıtıyor. Bu ürünler, geleceğin enerji ve teknoloji sektörlerinde kritik öneme sahip kalemler. ABD, bu sektörlerdeki bağımsızlığını artırarak küresel ekonomideki rekabet gücünü korumayı ve artırmayı hedefliyor. Tarifelerin belirli ürünleri kapsamaması, ABD’nin jeoekonomik öncelikleri ve mevcut bağımlılıklarını göz önünde bulundurarak stratejik bir yaklaşımı yansıtıyor. ABD’nin tarifeleri, mevcut bağımlılıklarını minimize etmek ve stratejik olarak önemli sektörlerde kendine yeterliliği artırmak için kendine göre titizlikle seçilmiş ürünleri hedef alıyor. Bu, ABD’nin uzun vadeli ekonomik güvenliğini sağlamayı amaçlayan bir yaklaşımı yansıtıyor. Peki bu politikalar ekonomide fiyatları artırır, tüketimi pahalandırır ve enflasyonu beslerse ekonomik güvenliğiniz pekişir mi?
V. Ekonomik ve Politik Güç Dengeleri ve Çin’in Tepkisi: Washington’un gözünden, yeni gümrük tarifeleri, yükselen ekonomik güç Çin’in gücünü dengeleme ve ABD’nin yeşil enerji sektöründeki konumunu güçlendirmeyi amaçlıyor. ABD, Çin’in hızla büyüyen ekonomik ve teknolojik gücüne son önlemlerle özellikle yeşil ve çevresel ürünlerde bir denge unsuru, karşı ağırlık oluşturmayı hedefliyor. Bu tercih, mikro düzeyde küresel enerji piyasalarında ve politik ilişkilerde güç dengelerinin yeniden düzenlenmesine yol açabilir. Çin’in olası misilleme tedbirleri, küresel ticaret dengelerini etkileyebilir ve jeoekonomik güç mücadelesini daha da karmaşık hale getirebilir. Çin, bu tarifelere karşılık olarak kritik mineraller ve üretim ekipmanlarında ihracat kısıtlamaları getirebilir. Bu misillemeler, küresel ticaret akımlarını etkileyerek, daha geniş bir jeoekonomik çatışmaya yol açabilir. Çinli firmaların tarifelerden kaçınmak için geliştirecekleri stratejiler, küresel ticaret, yatırımlar, teknoloji transferi, proje finansman stratejileri ve nihayetinde son dönemde gittikçe ağırlık kazanan sürdürülebilirlik ekseninde küresel jeoekonomik ilişkileri dişe dokunur biçimde yeniden şekillendirebilir.
VI. Küresel Ekonomik Dinamikler ve Türkiye Ne Yapmalı? ABD tarifelerinin küresel etkileri, diğer ülkelerin jeoekonomik stratejilerini ve ticaret politikaları yanında Türkiye açısından da güvenlik ve ekonomik sorun ve fırsatlar doğuracaktır. Türkiye için kritik konu; ABD’nin AB’yi jeopolitik bir kaldıraç olarak kullanarak Türkiye’yi manipüle etmesinin önlenmesi, Ankara’nın ülkenin ekonomik çıkar ve menfaatlerinden sapmasın önünde geçilmesidir. Unutmayalım Türkiye’nin kalkınmasının önündeki en büyük engel AB ve ABD tarafından uygulanan devasa tarım ve sanayi sübvansiyonları olup, konuşulan gümrük vergilerinin etkileri bunların yanında devede kulak bile değildir. Çoğu siyasi otoritenin AB ve ABD, sözde ‘Yeşil Mutabakat’ dahil sübvansiyon programlarının Türk sanayi üzerinde orta ve uzun vadede yaratacağı yıkıcı etkileri konusunda maalesef en ufak bir bilgileri bulunmamaktadır. Türkiye defansif, reaksiyoner ticaret politikası takipçisi (policy taker) olmak yerine, tarihi büyük devlet olma misyonuna yakışır, yüksek kaliteli ve uygulamalı eğitim ve bilim temelli, ofansif ve politika yapıcısı, bağımsız bir dış ekonomik ilişkiler stratejik çerçevesi çizmelidir. Bazı yazarlar, ABD’nin yeni tarife uygulamalarıyla Türkiye’ye yeni ihracat imkanları doğacağını, Türkiye’nin yakından tedarik (near-shoring) gibi uyduruk kavramlarla bu boşluğu doldurması gerektiğini yazacaklardır. Bu yaklaşım Aslanların avlarından geriye kalan artıkların akbabalar tarafından paylaşılmasını andırmaktadır. Örnek gerekirse, bu tür palyatif yaklaşımlar değil, Türk Savunma sanayi kuruluşlarımızın son dönemdeki her alanda, kıt kaynaklarla ortaya koydukları proje ruhu ve inanç temel alınmalı, dış ticaret politikası ve dış ekonomik ilişkiler yönetimine taşınmalıdır.