Hem kariyer yapmak hem de çocuk sahibi olmak isteyen kadınların önünde pek çok engel var. Eğitimde eşitsizlik ve işyerinde ayrımcılık bunlardan en belirgin olanları. Ancak son dönemde “Annelik Cezası” olarak tanımlanan ve bir kadının anne olduktan sonraki 10 yılda işe dönme olasılığındaki azalmayı gösteren olgunun da en az diğerleri kadar önemli olduğu görülüyor.
Genelde kadın ve erkek kariyerleri doğum öncesinde birbirine paralel bir trend gösteriyor. Ancak ilk doğum sonrası bu trend radikal olarak değişiyor. Çocuk bakımı tüm dünyada büyük ölçüde anneye kalıyor. Herhangi bir sağlık sorunu yoksa annelerin bir bölümü doğum sonrası makul bir sürede işe dönmek istiyor. Ne yazık ki büyük çoğunluğu annelik nedeniyle işe dönemiyor ve Annelik Cezası’na maruz kalıyor. Nobel ödüllü kadın ekonomist Claudia Goldin’in çalışmaları ışığında Kleven, Landais ve Leite-Mariante adlı akademisyenler 134 ülkede bu olguyu incelemişler ve çok çarpıcı sonuçlara ulaşmışlar.
Dünya genelinde annelik cezası yüzde 15; başka bir deyişle bir kadının anne olduktan sonraki 10 yılda istihdam edilme olasılığı yaklaşık yüzde 15 azalıyor. Doğumun birinci yılında bu oran yüzde 24. Ancak bu trend ülkelerin gelişmişlik düzeylerine göre, hatta ülke içindeki şehir bazında, büyük farklılıklar gösteriyor. Ekonomik gelişmişlik düzeyi düşük alt gelir grubu ülkelerde annelik cezası yüzde 10 seviyesindeyken, orta/üst gelir grubundaki ülkelerde annelik cezası yüzde 80 oranında. Düşük gelir grubundaki ülkelerde kadınlar evlendikten sonra iş gücünden ayrılmak zorunda kalırken (“Evlilik Cezası”), üst gelir grubundaki kadınlar ilk doğum sonrası kariyerlerine ara vermek zorunda kalıyorlar (“Annelik Cezası”). Ekonomik gelişmeyle birlikte şehirleşme ve çekirdek aile yaşamı çocuklara bakacak geniş aile bireylerini sınırladığı için, doğum sonrası ne yazık ki kadın kariyerine kalıcı olarak ara vermek durumunda kalıyor. Evlilik Cezası ve Annelik Cezası alt/ orta gelir grubu ülkelerdeki kadın-erkek istihdam farklılığının yüzde 50’sini, üst gelir grubu ülkelerdeki farkın yüzde 100’ünü açıklıyor.
Türkiye genelinde Annelik Cezası yaklaşık yüzde 30, İstanbul özelinde yüzde 60; yani doğum yapan annelerin sonraki 10 yılda işe dönebilme olasılıkları Türkiye’de yüzde 30, İstanbul’da yüzde 60 azalıyor. İstanbul’un ekonomik gelişmişlik düzeyi, beyaz yaka istihdam kapasitesi, çekirdek-aile hane yapısı ve çocuk bakımı zorlukları belirleyici etmenler. İngiltere’de de Londra yüzde 43 annelik cezası ile ülke ortalamasının 11 puan üzerinde. Avrupa’da bu ceza yüzde 14 ile Danimarka’da en düşükken, yüzde 50 ile Çekya’da en yüksek. Almanya, İngiltere İsviçre gibi ülkelerde bile yüzde 35-40 gibi yüksek bir aralıkta…
İşin özü tüm dünyada kadın olmak zor. Kadınların kariyerleri ya “Evlilik Cezası” ya da “Annelik Cezası” nedeniyle büyük sekteye uğruyor. Kadınlar doğum sonrası iş yaşamına dönebilseler bile, kariyerlerinde kaybettikleri zaman nedeniyle, aynı dönemde işe başladıkları erkeklere göre yeni iş pozisyonları, terfi olasılıkları ve gelir düzeyleri yapısal olarak düşük kalıyor. Kadınlar aynı dönemde işe başladıkları erkeklere göre emekli olduklarında varlıkları ortalamada yüzde 30 daha az oluyor. Daha da önemlisi karar verici, üst yönetim pozisyonlardaki kadın sayısı artmıyor.
Bu soruna çözüm tabii ki aile kurumunu zayıflatmak veya çocuk sahibi olmamak değil. Güçlü kamu ve özel sektör politikalarıyla iş yaşamında kadınlara eşit fırsatlar yaratmamız gerekiyor. Unutmamalıyız ki fırsat eşitliği herkese aynı davranmak değil, herkese bulundukları durumu göz önüne alarak eşit ve adil fırsatlar sunmaktır. Anne olmayı iş yaşamı için bir “ceza” değil, bir ayrıcalık haline getirmeliyiz. Hepimize düşen görev bu.
Nil Karaibrahimgil’in “Çocuk Da Yaparım Kariyer De” adlı şarkısı herkese yol gösterici olmalı:
Kalamam hayatın köşesinde
O zaman neşesi neresinde?
Koysalar önüme bariyer de
Çocuk da yaparım kariyer de
Pes etmem ben en zor günümde
Kanatlandım, özgürüm ben de
Deseler “Geçecek bu heves de”
Çocuk da yaparım kariyer de