Japonya’nın teknolojik değişim adımlarında, 1980’den sonra yaşadığı uzun ve zorlu ekonomik uyumun etkileri yer alıyor. 1980’lerde ve 1990’larda Japonya’da neler olduğunu ve ülkenin uyum sağlamasının neden bu kadar zor olduğunu anlaması önemlidir.
Japonya’nın teknolojik hamlesi oldukça başarılıydı. 1990’lı yılların en önemli endüstrilerinin çoğunda teknolojik liderliğini korudu ve hatta genişletti. 1990’dan sonraki dönemde Japonya, dijital kamera endüstrisini, 3G’yi, kameralı telefonları, lityum-iyon pil endüstrisini, hibrit otomobil endüstrisini, hizmet sektörünü yarattı. Robotlar ve yüksek performanslı ürünler bu mimaride önemli yer edindiler.
2.Dünya Savaşı sonrası yatırım hamleleri
Kırk yıl önce, Japon hükümetinin savaş sonrası ekonomik büyüme hamlesindeki uygulamalı rolü için “kalkınmacı devlet” terimi kullanılırken, büyük şirketler ve bürokrasi ile birleştiren adımlar iyi tasarlanmış kamu altyapısı ve yükselen ekonomik başarıya yönelik istihdam yarattı. Batı bunu “Japan Inc.” olarak incelerken, rekabetten ziyade hükümet liderliğinde kamu-özel ortaklığı görülüyordu. Dönemin teknoloji devi olan Japon şirketi tarafından üretilen ve ulaşım ağına entegre edilen Tokyo metrosu ve ona eşlik eden taşıma teknolojisi gibi sistemler dönemin teknoloji devrimini de doğurdu.
Devlet destekli inovasyon çok etkiliydi çünkü belirsizliği azalttı. Ancak yeni nesil yazılım girişimcileri dünyanın başka yerlerinde inovasyona öncülük etmeye başladığında, Japonya’nın kendi özel sektörü bunu takip etmekte zorlandı.
Japon otomotiv endüstrisi ve elektrikli araçlar
Her ne kadar Amerikan işbirliği ve Japonya’nın kontrolü dışındaki olaylar (Kore Savaşı gibi) rol oynamış olsa da Japon hükümetinin otomotiv endüstrisine sürekli desteği bu başarıyı mümkün kıldı. Bu destek, sübvansiyonlar, sözleşmeler ve krediler gibi doğrudan ve parasal olan türleri içeriyordu; ancak aynı zamanda bağlantıların kolaylaştırılması, yakıt verimliliğinin düzenlenmesi veya binek araçların teşvik edilmesi gibi yönlendirici olan türleri de kapsıyordu. Ve tartışmasız en önemli hükümet desteği biçimi hem yabancı rakiplerden hem de asi sendikalardan korunmaktı.
Otomotiv seri üretiminin devleri olan Japon otomobil üreticileri, elektrikli araç yarışında geride kaldı. Gelişmekte olan Çinli, Amerikalı ve Koreli otomobil üreticilerine baktıklarında, ilerlemenin en iyi yolunun birleşmek olduğunu fark ettiler. Şimdi bir koalisyon Toyota tarafından yönetiliyor. Diğeri Honda tarafından yönetiliyor. Bununla birlikte Japonya’nın tüm otomobil endüstrisi iki gruba dönüştü.
Elektrikli araç ekosisteminde yazılım en önemli unsurken, batarya yönetimi, güç elektroniği, gelişmiş sürücü destek sistemleri (ADAS), bilgi-eğlence sistemi ve daha fazlası dâhil olmak üzere hemen hemen her işlev için büyük ölçüde yazılıma bağımlıdır. Elektrikli araç üreticileri, örneğin Amerikalı lider şirket yazılım konusunda uzmanlaşırken, küresel olarak elektrikli araç endüstrisine hâkim durumda. Japonya’nın otomobil üreticileri bu teknolojik gelişmeyi yakalayamadıklarından yazılım konusunda gerçekten başarılı değiller.
Büyük Japon araç üreticisi, satış hacimleri açısından dünyanın en büyük otomobil üreticisi olmaya devam ederken, elektrikli araçlarda farklı bakışları sebebiyle Çin’in gelişen otomobil üreticileri ve diğerleri dünya hâkimiyetini gözetliyor ve bunda büyük ölçüde başarılı oluyorlar. Japon otomobil üreticileri, kaybedilen bu avantajın bir kısmını geri kazanma çabası içinde, bunun için gidilecek yolun da ekip oluşturma olduğunu düşünüyor.
Şimdi elektrikli araçlar ve alternatif yakıtlarla çalışan yeni nesil yanmalı motorlar geliştirmek için Japon şirketleri güçlerini birleştiriyor. Bazı Japon şirketleri de yazılım, elektrik mimarileri, elektrikli araç bileşenleri ve daha fazlasına hâkim olmak için bir araya gelerek bir ortaklık kurdu.
2000’lerden sonra Japonya, dünyanın önde gelen endüstrilerindeki o teknolojik hamlede gecikince yeni endüstriler yaratmaya yönelik sanayi politikasında biraz geride kaldı.
Asya’dan gelen Çin’li elektrikli araç fırtınası
Çin’in elektrikli araç pazarındaki mevcut hâkimiyetinin derin kökleri esasında 1990’lara kadar gidiyor. Esas atılım ise 2000’li yılların başında, gelişmiş bir otomobil endüstrisine sahip olmasına rağmen, geleneksel içten yanmalı motor yapımında üstünlüğe meydan okuma konusunda neredeyse imkânsız bir görevle karşı karşıya olduğunu fark etmesi ile oluşuyor. Üretilen araçlar ABD, Almanya ve Japonya’daki üreticiler tarafından beğenilirken, bu üreticiler aynı zamanda hibrit araçlarda da lider konumdaydı.
Bu nedenle Çin, tamamen elektrikli araçlara odaklanmak gibi alternatif ve yüksek riskli bir yaklaşımı benimsedi, teknolojik adımlarını tamamladı ve bunun karşılığını aldı. 2001 yılında hükümet, ülkenin üst düzey ekonomik stratejisini belirleyen beş yıllık planında elektrikli araç teknolojisini öncelikli bir bilim araştırma projesi haline getirdi. Daha önce Almanya’da Audi’de mühendis ve elektrikli araçların şampiyonu olan, 2007 yılında Bilim ve Teknoloji Bakanı olarak atanan Wan Gang‘ın atanması ile daha da hız kazandı.
Çin hükümeti ayrıca birçok yerli elektrikli araç üreticisine doğrudan sübvansiyon sağlarken, yerel elektrikli araç veya batarya üreticilerine de destek veriyor.
Çin sektördeki inovasyona destek sunarken, toplu taşımaya odaklanarak, 2010‘dan itibaren halk otobüsleri, servisler ve diğer ulaşım modelleri için sözleşmeler yaparak sektörün gerçek dünya test verilerinin yanı sıra değerli gelir elde etmesine de yardımcı oldu. Şehir içi otobüs filosunun tamamen elektrikli hale getirilmesi için teşviklerde bulundu.
Değişen ekosistemin mimarı: Teknoloji ve inovasyon
Teknolojik ilerlemenin genel ekonomi için yeterince büyük teknolojik atılımlara ve verimlilik kazanımlarına yol açacağı, arz tarafının büyümesinin rekabette oluşan yeni ekosistemde talebin daha da hızlı büyümesini sağlayacak faktör olması son gelişmelerle kanıtlanıyor.
İleri teknolojiye yönelik sanayi politikasını genişletme stratejisini benimseyen ülkeler uzun vadeli rekabet gücünü artıracak, bu gelişmeleri inovasyonlarla da destekleyerek teknolojik açıdan gelişmiş sanayilerin oluşmasına imkân sağlamaya devam edecek.
Yeni teknoloji geliştirmeye yönelik yoğun arz yönlü odaklanmanın kaçınılmaz olarak işe yarayacağı bir dönemdeyiz. Bu inovasyon ve teknolojik adımları atan ülkeler otomotiv ekosistemde lider olacaklar.