Türkiye Cumhuriyeti, kuruluş ilkeleri ve tarihi misyonuyla sürekli bir değişim ve dönüşüm içerisinde 101. yaşını geride bırakıyor.
Kurucu aklın izahı, Atatürk’ün cümleleri ile: “Yaptığımız ve yapmakta olduğumuz inkılâpların gâyesi, Türkiye Cumhuriyeti halkını tamamen asrî, bütün mânâ ve eşkaliyle medenî bir hey’et-i içtimâiye haline is’al etmektir. İnkılâbımızın umde-i asliyesi budur” biçiminde özetlenebilir.
Cumhuriyetin geride kalan yüzyıllık sürecini farklı başlıklar altında incelemek mümkün.
Geleceğini de…
Türkiye Cumhuriyeti’nin ikinci yüzyılına girerken karşı karşıya kalacağı zorluklar, hem içeride hem de dışarıda geniş bir yelpazeye yayılıyor. Bu zorluklar, jeopolitik konumdan ekonomik dinamiklere, toplumsal dönüşümlerden teknolojik gelişmelere kadar birçok alanı kapsıyor. Türkiye’nin ikinci yüzyılında karşılaşacağı zorluklar, küresel ve yerel dinamiklerle şekillenen karmaşık bir yapıda. Bunu sıcağı sıcağına yaşıyor ve deneyimliyoruz. Ekonomik reformlar, sosyal politikalar, dış ilişkilerdeki stratejik dengeler ve çevresel tehditler gibi unsurlar, Türkiye Cumhuriyeti’nin ikinci yüzyılında yine belirleyici olacak.
Eğitim ise, Türkiye’nin gelecekteki siyasi, stratejik, ekonomik ve teknolojik gücünü belirleyecek kilit mesele gibi görünüyor.
Cumhuriyetimiz kuruluşundan itibaren hem iç hem de dış kaynaklı birçok krizle karşı karşıya kaldı, ancak “toplumsal dayanışma”, içinde bulunduğumuz dönem ve koşullarda her zaman olduğundan belki de daha fazla zorlukları aştırma rolüne sahip.
Nobel Ekonomi Ödülü sahibi Prof. Dr. Daron Acemoğlu, kendisi ile gerçekleştirdiğimiz söyleşimizde; “Demokrasinin ve büyümenin sağlıklı gelişimi için devlet ve toplum arasında bir denge olması gerekir. Eğitimin sağlıklı olması için ifade özgürlüğü olması ve bilime değer verilmesi lazım. Türkiye’de demokrasideki ve ekonomideki zayıflık sebebiyle insanlarımız ülkeyi bırakıp gidiyorlar. Türkiye’de teknolojiyi doğru kullanmamız, yönünü doğru saptamamız ve teknolojiye hazırlıklı olmamız çok önemli” demişti.
Bugün her şeye rağmen dünyanın en büyük 20-25 ekonomisinden biri ve bölgesinin 100 yılı devirmiş nadide bir timsali olarak Türkiye Cumhuriyeti, Atatürk’ün deyimi ile tamamen modern ve bütün anlamı ve biçimiyle uygar bir gelecek için eğitime, toplumun tümüne yayılan refaha, dayanışmaya ve bunların doğal sonucu olarak başarıya zorunludur.
Başarmaya inananlar, yani yine Kurucumuz Mustafa Kemal Atatürk’ten esinle “inkılâbın hedefini kavramış olanlar”, daima O’nu muhafazaya muktedir olacaklardır.