Para politikasındaki denememizin yarattığı dengesizlikler sürüyor.
Her hafta ya içerde ya yurt dışında uluslararası yatırımcılara atılacak adımları anlatmaya, yapılanların etkilerinin hangi dönemde meyve vereceğini aktarmaya çalışıyoruz.
Goldman Sachs’ın düzenlediği son toplantıda da Merkez Bankası’nın verdiği mesajlar aynı çerçeveye oturmuş görünüyor.
Gerekirse sert gerekirse yumuşak iniş ile enflasyonu düşürme kararlılığının altı çizilmiş.
Bunun sadece faiz yoluyla sıkılaşma, kur istikrarı çerçevesine oturmadığını, gerek kredilerde gerekse enflasyonu besleyen diğer tüm alanlarda sıkılaşmanın süreceğine işaret ettiğini söyleyebiliriz.
Kararlılık mesajı çok yüksek perdeden ve sürekli veriliyor.
Yabancı girişi, bu programın önemli mihenk taşlarından birini oluşturuyor.
Neden?
Çünkü Türkiye’nin büyümesini finanse etme şartı var ve bunu son iki yıl boyunca çok yoğun bir şekilde sadece iç kaynaklarla finanse etmeye çalıştığımız için oradaki denizi tükettik.
Dolayısıyla mevcut ekonomik koşulları muhafaza edebilmek adına finansman almamız zaruri.
Olmazsa olmaz mı?
Olur.
Ama mevcut büyüme, istihdam, şirket koşullarından çok fazla fedakârlık yapmayı, çok daha büyük bir bedel ödemeyi göze almak gerekir.
Yapılan tüm görüşmelerin, verilen tüm mesajların çıktısı aynı noktaya işaret ediyor.
Türkiye’nin dünya piyasalarıyla yeniden barışmasına.
Bu kapsamda neler bekliyoruz?
Önce ekonomi yönetimini, sonra para politikasını değiştirdik.
Kredi derecelendirme kuruluşu Fitch bu bağlamda Türkiye’nin notunu artırdı.
Bu yazının yazıldığı Perşembe günü itibariyle S&P’nin not kararı açıklanmamıştı.
Ancak buradan da piyasanın olumlu beklentileri var.
Türkiye’ye hiç yakışmayan ve geçtiğimiz yıllardaki güvenlik politikalarının bir zafiyeti olarak karşımıza çıkan FATF Gri Liste meselesinde de artık çıkış bekliyoruz.
Detaylar için dergimize bu haftadan itibaren katkıda bulunan İpek Yezdani’nin bu konudaki yazısını okuyabilirsiniz.
Swap kanalı çalışmaya başladı.
Yabancı yatırımcılarla 4 haftada 4,6 milyar dolarlık swap işlemi yapıldı.
Şimdi bunun devamının gelip gelmeyeceğine, swap limitlerinin artırılıp artırılmayacağına dair detaylara bakacağız.
Tahvil piyasasında yabancı girişi 350 milyon doların üzerine çıktı.
Ancak bunlar elbette küçük rakamlar.
Daha fazlasının gelmesi için biraz zamana ihtiyaç olacak.
Şu anda en büyük sorunumuz enflasyon.
Tüm ülke olarak yıpranıyor, hırpalanıyoruz.
Herkesin her türlü ilişkisini bozuyor.
Ev sahibi ile kiracı, satıcı ile alıcı, işveren ile işçi, emekli ile kamu, kamu çalışanı ile özel sektör…
Tüm bunlar arasındaki dengeyi yitiriyoruz.
TÜİK verisine göre 2014 yılında yüzde 61,1 olan ev sahipliği oranı geçen sene yüzde 56,2’ye geriledi.
Dünyanın en kaliteli inşaatlarını yapıyor, en iyi konutlarını üretiyoruz, ancak içinde oturamıyoruz.
Merkez Bankası’nın verilerine 100 metrekare konut için ortalama konut fiyatı, Türkiye için 3,1 milyon liraya, İstanbul 4,5 milyon liraya çıktı.
Zaten İstanbul’un önemli bir bölümünde bu fiyatlara ev bulmak mümkün değil ama diyelim buldunuz, kredi yok.
Otomobil fiyatlarında en ucuzu neredeyse 1 milyon liranın üzerine geldi. Zaten kredi de yok.
Dünyanın en düşük hatayla çalışan fabrikaları bizde, ancak otomobil alamıyoruz.
Dünyanın en güzel sahilleri, en genç otelleri, en yüksek hizmet kalitesi bizde.
Ancak 4 kişilik aile olarak tatile gidemiyor, gidersek her şeyden fedakârlık etmek zorunda kalıyoruz.
Önce yabancıyı, ama daha da önemlisi kendi yatırımcımızı ikna etmeden, bu döngüden çıkmamız maalesef çok zor görüyor.
Sonuçları değil, gerekçeyi ortadan kaldırmak gerekiyor.
Ama 2,5 yılda bozduğumuzu bu kadar hızlı toparlamak da mümkün görünmüyor.