Aralık tahmin ediyorum ki herkesin nasılsa yıl bitiyor diye biraz rehavete kapıldığı, biraz da yeni yılda yeni başlangıçlardan umutla dolduğu bir ay. Küresel ekonomi açısından baktığımızda ise uluslararası gelişmeler, bu rehavetin kalıcı olmasına bence kesinlikle engel olacak.
Suriye’de yeni dönem, Türkiye için şimdiye kadar olduğu gibi bundan sonrasında da gündemde kalmaya devam edecek. Oradaki gelişmelerin tamamı ülke olarak gündemimizde yerini koruyacak. Öte yandan tüm ilgili ülkeler; Rusya’dan İsrail’e kadar hepsinin bugüne kadar ki tavrı ve bundan sonrasında şekillenecek Suriye döneminde Türkiye ile ilişkiler de gündemimizde olacak.
Öte yandan dünya şekil değiştirmeye devam ediyor. Suriye’de ki önemli rolümüzün yanında Ukrayna-Rusya savaşında da önemli bir konumdayız. Türkiye her daim taraflar arasında ara bulucu rol üstlenmeye hazır olduğunu ifade ediyor. Ülke olarak diplomasinin yeni yılda bol bol konuşulduğu bir yıl olacağını tahmin ediyorum. Ancak dünyanın her yerinde benzer bir durumun söz konusu olacagını düşünerek, kendi gündemimizden daha fazla, dünyada diplomasi nasıl ilerliyor diye bu yazıda not düşmek istedim.
Biz Ukrayna-Rusya arasında ateşkes üzerine konuşurken, ABD ve Rusya ilişkileri gerilmeye devam ediyor. ABD, Rusya’nın Ukrayna’ya balistik füze fırlatabileceğini iddia ederken, Rusya ise Ukrayna’nın Amerika menşeili silahlarla Rus askeri havaalanına yaptığı saldırılara yanıt vereceğini söylüyor. Ancak hatırlatmak gerekirse Trump, hem Gazze hem de Ukrayna’da savaşı bitirme sözü vermişti.
Trump’ın yeni döneminin, ABD’nin diğer ülkelerle ilişkisini etkileyeceği aşikar. Kendisine ulusal güvenlik danışmanı olarak seçtigi aday, Iran’a baskı kurma sözü verdi. ABD’nin her adımı 2025’te önemli olacak, ancak her halükarda sonuçları görmek zaman alacak gelişmelerden bahsediyoruz.
Gelelim dünyanın en büyük tüccarları arasındaki ilişkilere. Trump gelir gelmez Çin ile ilişkilerin gerilmesini bekleyen küresel ekonomi, son dönemde şaşırtılmaya devam ediyor, ancak bu kez Çin tarafından. Hatırlanacağı üzere Joe Biden yönetimi, Çin’in yapay zeka çipleri üretmesini kısıtlayacak önemler almıştı. Ardından Çin karşı hamleyle Nvidia anlaşması hakkında rekabet soruşturması açmasının yanı sıra, yüksek teknoloji ile savunma alanında kullanılan bazı ürünlerin ABD’ye ihracatını yasaklamıştı. Sonrasında bu yasakların kapsamını daha da genişletti. Sanki Çin, dünyanın Trump’ın yeni döneminde Çin’e uygulayacağı söylenen yüzde 60 gümrük tarifesi gibi ticaret savaşı başlatacak bir hamleden önce davranmak istiyor.
Buna karşın Trump, beklenmedik şekilde Çin’e karşı ılımlı görünüyor. Hem Çin Devlet Baskanı Xi Jinping’i yemin törenine davet etmesi, hem Çin’e gönderdiği büyükelçisinin Çin deneyimine sahip olmasına istinaden şimdilik en azından bunu söyleyebiliriz.
Merkezde ABD var gibi görünse de, aslında dünyanın geri kalanında da gündem bugünlerde oldukça hareketli. Fransa’da ekonomi zayıflamaya devam ediyor. Hükümet krizi, iş dünyasında sarsılan güven derken, benzer bir hareketlilik en büyük Avrupa pazarımız olan Almanya’da da siyasi belirsizlik olarak tezahür ediyor.
Latin Amerika’da Brezilya Devlet Baskanı sağlık sorunlarıyla mücadele ederken, Asya’nın Güney Kore’sinde muhalefet milletvekilleri, mevcut Başkan’ın azline yönelik önerge sunuyor.
Tüm bu gelişmeler jeopolitik gündemin yeni yıla girerken hareketli kalmaya devam edeceğini gösteriyor. 2022 yılının Şubat ayında Rusya’nın Ukrayna işgalinden sonra, Ekim 2023’te İsrail’i konuşmaya başladık. Biz tüm bunların ekonomiye yansımalarını konuşurken, 2025 yılı bence pandemi sonrası duraksayan, sonra da bu savaşlarla sarsılan dünya ekonomisi için ya belirsizliğin daha da artacağı ya da artık liderlerin yeter dediği yıl olacak bence. Sonuçları kestirmesi zor, ancak bu yıl bence kesinlikle iletişimin yılı olacak diye düşünüyorum.