Leonardo, modern bilimin ve icatların gerçekten başlamasından çok önce, fütüristik icatlar yarattı. Zamanından yüzlerce yıl önce birçok icat için fikirleri tanımladı ve taslaklarını çizdi. Onun zamanındaki sanatçılar, tanıdık türden makinelerin nasıl inşa edileceğini ve onarılacağını biliyorlardı. Ancak yeni türde makineler icat etme fikri akıllarına gelmezdi. Kendisi, makineler hakkında benzersiz yeni bir tutum geliştirdi. Her bir makine parçasının nasıl çalıştığını anlayarak, onları değiştirebileceğini ve mevcut makineleri geliştirmek veya daha önce kimsenin görmediği icatlar yaratmak için bunları farklı şekillerde birleştirebileceğini düşündü.
Da Vinci’nin buluşları
Leonardo’nun makinelere olan hayranlığı çocukluğunda çeşitli makineleri gözlemleyerek başlarken, bunları inceleyerek tasarımları ve yapıları hakkında pratik bilgiler kazandı. Birçok icat için fikirleri yüzlerce yıl önce tanımladı ve taslaklarını çizdi. Makinelerin nasıl çalıştığına ve makine elemanlarının nasıl birleştirilebileceğine dair ilk sistematik açıklamaları oluştururken, inovasyon yetenekleri, o zaman oluşturduğu fikirleri, kâğıda döküldükten beş yüz yıl sonra, birçoğu mükemmel çalışan modeller yaratmak için kullanıldı.
Bir otomobil tasarlamaya çalışmak
Her ne kadar ilk otomobil 1770 yılında Nicolas-Joseph Cugnot adında bir Fransız tarafından icat edilmiş olsa da kendinden tahrikli bir araç olan otomobil fikrinin yüzyıllar öncesinden Leonardo’nun dünyasını da etkilediği söylenebilir. Sadece kendinden tahrikli bir arabanın ve diğer ilkel ulaşım araçlarının prototipini tasarlamakla kalmadı, aynı zamanda kendisi gibi düşünen zihinlere ilham kaynağı olarak devrim niteliğinde bir etki de yarattı.
Böyle bir aracın hayalini kurmuş olabilir ancak bunu kavramsallaştırmak için Leonardo da Vinci’nin bakışı ve inovasyonu etkili oldu. Leonardo da Vinci, çizim ve yazılarından oluşan 12 ciltlik en büyük tek set olan Codex Atlanticus’unda, bu rüyayı 1490 yılında bir dizi kaba taslak şeklinde ifade etti. Cihaz, koltuklara sahip olmadığı için bir araba olarak kabul edilmeyebilir, ancak yönlendirilebiliyordu ve teorik olarak yaklaşık kırk metreye kadar kendi gücüyle hareket edebiliyordu. Da Vinci’nin üç tekerlekli arabası yay tahrikli olduğundan, hareket edebilmesi için kurulması gerekirken, ilk saatlerden ve sürekli hareket çalışmalarından ilham alarak, iki bağımsız tekerlek tarafından tahrik edilen, basit bir diferansiyele ve mekanik dişli tertibatına sahipti. Arkada, yönlendirme için sağlanan ve “dümen” görevi gören üçüncü bir üç tekerlekli bisiklet tekerleği vardı. Sürekli hareket eden bir makinede teorik olarak, enerji sıfırdan ya da çok az miktarda kendi kendini besleyebilir, ancak Da Vinci’nin deneylerinde bu prensip dinamik olarak imkânsızdı.
2004 yılında Floransa’daki Museo Galileo’dan bir bilim insanı ekibi, bu tamamlanmamış araç konseptinin bir modelini üretti. Leonardo’nun motorlu arabası, modern otomobilin atası sayılan Leonardo da Vinci’nin tasarladığı bir buluştur. Araba muhtemelen nesneleri hareket ettirmek, akşam yemeği, partiler veya gösteriler sırasında soyluları şaşırtmak için tasarlanmıştı. Gerçek şu ki erken dönem makine mühendisliğinin bu başyapıtı bugün bile etkilemeye devam ediyor.
Arabalar 500 yıl değil, 10 yıl sonra nasıl olacak?
Tarih boyunca bilim insanları geleceğe dair dramatik tahminlerde bulundu. En çılgın fikirler çoğu zaman mantığa meydan okuyordu ancak yine de kalıcı bir popülerlik mirası yaratırken, gerçeğe de döndü. Leonardo Da Vinci’nin eserlerini düşündüğümüzde, Rönesans döneminde yaşayan İtalyan sanatçının Mona Lisa tablosuyla ünlü olmasının yanında başarılı bir fütürist olarak tanınan icatlarının çoğu, günümüzün dayanak noktalarının ilk versiyonlarını içeriyordu. Bunlar arasında helikopter, paraşüt, zırhlı araçlar ve hatta yay gücüyle çalışan bir araba yer alıyor. Ve özellikle de arabaların geleceği… Teknoloji ve inovasyon kültürüyle çevrili bir ortamda, önümüzdeki 10 yılı hayal etmek, 20’nci yüzyılın başındaki fütüristler için olduğu kadar bizim için de bir zorluk.
Otonom araçlar, uçan arabalar ve yeni üretim teknolojisi
Otonom araçlar geleceğe dair önemli bir bakış, adım. Teknoloji gelişirken, otonom araçların ilk doğruluk testleri başarılı oldu. Artık dünya çapındaki gelişimin teknolojiyi destekleyecek sağlam bir altyapıya dayandığı kabul ediliyor. Dünyada hükümetler işleri bir adım daha ileri götürerek, sürücüsüz araçların kamuya açık yollarda “otomatik teknolojilerin gerçek dünya testlerinde” test edilmesine olanak tanıyan bir uygulama kuralları yayınlıyorlar. Artık gelecekte heyecanımızı aşacağız, bu arabalara atlayacağız ve varış noktalarımızı sesli olarak etkinleştireceğiz. Sadece bu değil, arabalarımız daha çok kişisel asistanlara benzeyecek. Arabanız, sizi işe götürmek, sonra çocukları okula götürmek için geri gelmek üzere programlanabilir, sonra da bir yakınınızı başka bir ülkeye bir saatlik süpersonik uçuş için havaalanına bırakacak ve sonunda eve dönüş yolculuğu için sizi alacak. Uçan Arabalar, 1926’da Henry Ford’un gökyüzü uçuşu adını verdiği tek kişilik deneysel bir uçağı ile önümüze çıkarken, iki yıl sonra, mesafe rekoru denemesi sırasında pilotun ölümüyle sonuçlanan bir uçuş kazası sonucu projeden vazgeçildi.
Ancak uçan arabalara olan tutku hiçbir zaman ortadan kaybolmadı. Beşinci Element, Yıldız Savaşları ve hatta Chitty Chitty Bang Bang gibi filmlerde yer aldılar. Teknoloji uçan bir araba üretmeyi başarabilirken, gökyüzündeki trafik akışını kontrol etmek ve yönetmek için gereken altyapı muazzam olacak. 3D baskılı arabalar, neredeyse her şeyi yapma şeklimizde devrim yaratma potansiyeli ile övülen bu ekipman ile geleceğin teknolojisinin güçlü ama pratik bir sembolü olarak sürekli olarak merkezde yerini alıyor. Arizona merkezli bir üretici, tam bir elektrikli otomobilin 3D baskısını alarak konsepti zaten kanıtladı. 10 yıl içinde sadece 3D baskıyla özel tasarımlar değil, aynı zamanda yedek parçalar da üreteceğiz. Arabamızı garaja götürdüğümüzü ve ihtiyacımız olan parçayı sipariş etmek yerine teknisyenin yazıcıya bir şablon yüklediğini ve birkaç dakika içinde hazır olduğunu hayal edeceğiz.
En önemli tartışma, elektrikli mi, benzinli mi, hidrojenli mi?
Petrol ilk olarak 1859’da keşfedildi. Aradan geçen 156 yıl içinde dünya çapındaki sanayileşme, arabaya olan sevgimiz ve evlerimize güç sağlamak için enerjiye olan ihtiyacımız nedeniyle kaynaklar azalıyor. Sonuç olarak alternatif yenilenebilir enerji kaynakları otomotiv endüstrisini geliştirip, değiştirecek. Elektrikli araç satışları her yıl önemli ölçüde artmaya devam ediyor. Çok çeşitli yakıtlar geliştirilerek, uygulanabilir olduğunda hayalden gerçeğe dönecek. Bataryalı elektrikli otomobiller hâlihazırda talep görürken, performans ve menzil gibi eksiklikleri ortadan kaldırmak için daha fazla gelişmeye, AR-GE çalışmalarına ve yeni teknolojilere ihtiyacımız var. Hidrojen, yenilenebilir, karbon nötr ve biyo yakıtlar gibi başka bir olasılık sektörün hedefinde olacak.