Davos 2024’teki Dünya Ekonomik Forumu’nda geçtiğimiz hafta, “Yapay Zeka: Ekonomi ve Toplum İçin Bir İtici Güç” başlığı altında, teknolojinin çarpıcı etkileri ve geleceği tartışıldı. Toplantıda, yapay zekanın (AI) küresel sorunlara yenilikçi çözümler sunma potansiyeline odaklanıldı, ancak yeniliklerle birlikte koruma önlemlerinin de önemi vurgulandı.
Düşünsenize, 2023 yılından önce, yapay zekanın hayatınızdaki etkisini hiç hissetmemiş olabilirsiniz. Ancak geçtiğimiz yıl, iş dünyasından sosyal yaşama kadar her alanda yapay zekanın rolü ve etkisi tartışma konusu oldu. Uluslararası Para Fonu’nun (IMF) “Gen-AI: Yapay Zeka ve İşin Geleceği” raporunda dikkat çeken rakamlar var, küresel istihdamın yüzde 40’ının yapay zeka etkisi altında olduğu, gelişmiş ekonomilerde bu oranın yüzde 60’a ulaştığı rapordaki dikkat çekici rakamlardan bir kaçı.
Avrupa Birliği’nin (AB) yapay zeka kuralları üzerine Aralık ayında vardığı taslak anlaşma önemli bir gelişmeye de işaret ediyor, dünya genelinde ülkelerin, yapay zeka etrafında düzenleme ve yönetişimi tartışmaya ve yeni yeni keşfetmeye başlaması gibi. Bu, hem ülkelerin yönetimlerini hem de ülke ekonomilerinin geleceği için kritik bir eşik diyebiliriz.
Forum’da konuşmacı olarak yer alan Insitro Inc.’in CEO’su Daphne Koller’in söylediği gibi, yapay zeka sağlık, tarım ve iklim değişikliği gibi alanlarda insanların çözemediği zorlu sorunlara çözümler sunabilir. Ancak AI’nin veri merkezlerine ve yüksek enerji kullanımına olan ağır bağımlılığı, yüksek karbon ayak izine yol açabilir. Bu, yapay zekanın çevresel sorunları ele alırken karşılaştığı büyük bir paradoks. Özellikle enerji krizinin derinden hissedildiği bir dönemde bu konu daha çok su götürecek gibi görünüyor. Verinin yapay zeka için kritik önemi göz önüne alındığında, veri işleme talebinin artması kaçınılmaz. AI, devasa veri kümelerinden hızlı ve verimli içgörüler çıkarabilir.
Ancak bu büyük hesaplama gücü, her devrimci teknoloji gibi AI’nin de çevresel karbon ayak izi sıkıntılarını beraberinde getiriyor. Sürdürülebilirlik ve enerji yoğun teknolojiye yatırım yapmak çelişkili gibi görünse de, teknolojik ilerleme, iddialı iklim hedeflerini karşılamak isteyen şirketler için bir önkoşul ve bu paradoksu çözmek için teknoloji iklim değişikliğinin önünde yer alacak gibi duruyor. Bu noktada en yenilikçi yaklaşımı sergilerken, hem teknolojik kapasitemizi ilerleteceğiz hem de daha enerji verimli ve sürdürülebilir bir geleceği desteklemek durumunda olacağız.
Bu düşünceler ışığında, yapay zeka, iş dünyası ve ekonomi için sadece bir itici güç değil, aynı zamanda sürdürülebilir ve verimli bir geleceğin anahtarı olarak görülmesi gerekiyor. Teknolojiyi doğru şekilde kullanarak, hem iş dünyasında hem de toplumda büyük dönüşümler başlatabiliriz. Dünya Ekonomi Forumu 2024 oturumu da tam olarak bu konular merkezinde düşündürücü bir içeriğe ve gelecek öngörüsüne imza attı diyebiliriz.