Businessweek
Bloomberg Businessweek Türkiye dijital dergisine aboneliğiniz boyunca tam erişim sağlayabilirsiniz. Abone Ol

Küresel Ekonomi

“De Minimis”
Başkan Trump’ın başlattığı ticaret savaşlarında ABD’nin asıl hedefinin Çin olduğu görülüyor. Şimdilik taviz veren yok ama bir noktada müzakerenin geleceği de aşikâr.
  • 11 Nisan 2025 01:44
  • Dr. Ali Yürüdü
“De Minimis”

Bu yazıma başlığını verdiğim “de minimis” sözcüğü, hukuk, politika, ekonomi gibi pek çok alanda Latince “kanun önemsiz olan şeylerle ilgilenmez” deyişinden gelir. Uluslararası ticarette “de minimis limitleri” günümüzün ticaret savaşlarında da gündemde yer aldı. “De minimis” yani önemsiz olan, göz ardı edilebilecek şeyler olarak çevirebileceğimiz limitler 20’nci Yüzyılda neoliberalizmle pek çok ülkede geçerlilik kazandı. Uluslararası ticaret alanında ithal ettiğiniz bir ürünün değeri, ithalatı yapan ülke tarafından “de minimis” sınırının altındaysa gümrük vergisi, KDV ya da diğer ithalat vergilerinden muafiyet sağlanır. Bu uygulamaların arkasında ise hem gümrük idarelerinde iş yükünü hafifletmek ve işlemleri kolaylaştırmak, ancak en temelinde ise uluslararası ticaretin önünü açmak yatar.


Son bir haftada yeniden başlayan ticaret savaşlarıyla belirsizlik ve oynaklık küresel ekonominin ayarlarıyla oynadı. ABD Başkanı Donald Trump’ın ABD’nin ülke bazlı olarak ticaret açığında aşırılık gördüğü her ülkeyi yüksek tarifelerle tehdit ettiği tarihi konuşmanın ardından gelişmeleri ekonomiyle ilgilenen herkes her an takip ediyor. Ben üzerine söylenecek binlerce söz, binlerce analiz, binlerce senaryo yerine tüm sürece dair ufak birkaç başlığı geçmişten örneklerle kısaca ifade etmeye çalışacağım. Bu yüzden büyük resme, en ufak parçadan ulaşmayı hedefliyorum.


Temel sorun ve anormal karşıladığımız tarifelerin sebebi Amerika Birleşik Devletleri’nin büyük nüfusu ve alım gücü sayesinde ihracat yapmak isteyen her ülkenin pazara girmesi ve yıllar içerisinde ABD’nin bu ülkelere yüksek dış açık veriyor olması. ABD’nin bu noktaya gelmesi ise yıllara sair bir hikâye aslında. Yani bu tarifeler ansızın çıkıp gelmedi ama piyasanın fiyatlamasından gördüğümüz kadarıyla biraz aşırı ve ani bulundu. Gelgelelim şimdiye kadar Trump’ın açıkladığı tüm tarifelerden vazgeçilebilir ya da Kongre tarafında kabul görmeyebilir. Ama görünen o ki Trump açısından bu güç, diğer ülkelere karşı silah olarak kullanılıyor. Elbette her şeyin bir bedeli var ve bu tarifeler hayata geçtiğinde kendi ekonomisine de bir bedel ödetecek. Amerikalılar daha yüksek fiyatlar, bununla tetiklenecek enflasyon, dizginlemeye çalışırken daha yüksek faiz oranları ve sonucunda resesyon en bariz senaryo olarak görünüyor. Aslında tarifeler ertelense ya da azaltılsa bile şimdiden bedel ödediler sermaye piyasaları üzerinden. Trump’ın tarifelere dair yaptığı tarihi konuşmanın ardından piyasaların çökmesi bu senaryoyu fiyatlıyordu. Dolayısıyla ardından gelen “şimdi alım yapmanın tam zamanı” demesi ya da “FED faiz indirmeli” çağrıları aslında altı boş açıklamalar değil diyebilirim.


Daha da geriye gidelim. Bugün rekor dış ticaret açığı veren ABD, bugünlere o kadar hızlı gelmedi demiştim. 1940’lı yıllarda hala dünya ekonomisi İkinci Dünya Savaşı’nın etkilerini silmeye çalışıyordu. Ekonomilerini ayağa kaldırmak zorundaydılar. ABD için fırsat anlamına gelen bu durum, her ne kadar başta lehine de olsa, yıllar içerisinde Avrupa ve Asya ekonomisinin fazlasıyla güçlenmesi neticesinde tersine döndü. ABD ticaret kurallarını ithalat lehine düzenledi, dev pazarını diğer ülkelere açarak ithalatı daha ucuz hale getirdi. Yıllar içerisinde ise Avrupa ve Asya güçlendi, ancak bu sefer ABD bağımlı hale gelmişti. Ticaret kurallarının esnetilmesiyle serbest kalan refah, ucuz olan nerede ne varsa ona yöneldi ve aslında ABD’nin yıllar içerisinde rekabet gücünü de istemeden yok etti.


Benim konuya de minimis ile girmemin sebebi de buydu. Görmezden gelinenlerin bedeli er ya da geç ödeniyor. Zira Trump’ın kafaya taktığı ticarette dengesizliği en ufak de minimis limitleri ile bile görmek mümkün. Trump’a kadar geçen sürede ABD’nin de minimis limitleri 800 dolar civarındaydı. Bu limitler Avrupa ülkelerinde 150 euro civarında, Çin’de ise 0 (sıfır). Yani ABD ithalatı teşvik edici yanda dururken, Avrupa ve Çin’in başka ülkeden gelen mala tahammülü yok. Ufak tefek demeden önce Çin’in ABD’ye ihraç ettiği ürünlere dair aşağıda linkini paylaştığım ABD Kongre Araştırması’na göre Çin’in de minimis kapsamında ihracatı 2023 yılı verilerine göre 70 milyar dolara yaklaştı ve ABD’nin bu kapsamda yaptığı ithalatın toplamından 45 milyar dolar ile Çin en büyük payı alıyor. Diğer ülkelerle kıyasladığınızda nasıl bir ticaret dengesizliğinin söz konusu olduğunu gözlerinizle göreceksiniz.


2001 yılında Çin’in en büyük gelişen ülke olarak gelişmiş ülkelerinin ligi olan Dünya Ticaret Örgütü’ne birçok esneklik ve ayrıcalıkla katıldığını hatırlatmak isterim. Çin o dönem kendisine tanınan ayrıcalıkla mükemmel bir strateji ortaya koydu. Tüm dünyayı hedef ticaret pazarı olarak belirledi. Altyapı yatırımlarının yanı sıra ülkelere dün otomotivden, emtiaya, bugün ise güneş panellerinden elektrikli otomobillere kadar ihraç ederek dev ticaret fazlaları veriyor. Yani de minimisten başlayan çok ucuz ufak ürünler, bugün ülkeye çelikten bir otomotiv ve enerji sektörü oluşturdu mesela. Eskiden ucuzluğu ile bildiğimiz Çin, bugün en ileri sektörlerde kendisini geliştirmekle kalmıyor, artık gelişmiş ülkelerin daha başlayamadığı teknoloji sektörlerinde kendine sektör yaratıyor ve yenilmez hale geliyor.


Elbette herkes bence bunun farkında. Süper güç el değiştiriyor. Hem de sert ve güçlü adımlarla. Her ülke Çin’in dev nüfusunu sadece ucuz işgücü olarak görüp bundan faydalanırken, bugün Çin sadece üretiyor ve dışarıya satıyor. Zaten diğer ülkelerin bu cazibeye kapılmasının acı sonuçlarını pandemi zamanında görmüştük. Hatırlanacağı üzere her şeyi o kadar Çin üretiyordu ki, tedarik zincirleri darmadağın olmuştu.


Gözlemlediğim bir husus da ABD’nin asıl derdinin Çin ile olduğu zaten. Nitekim diğer ülkelere tarifeler bekletilirken, ABD ve Çin’in karşılıklı tarife artırım savaşları tüm hızıyla devam ediyor. Şimdilik taviz veren yok ama bir noktada müzakerenin geleceği de aşikâr. Bu yüzden son olarak iki ülkenin avantajlarına ve dezavantajlarına kısaca değinmek istiyorum.


Goldman Sachs’ın hesaplamalarına göre ABD’nin Çin’den ithal ettiği malların yüzde 36’sına başka bir tedarikçi alternatifi bulmak zor. Çin ise ABD’den ithal ettiği malların sadece yüzde 10’unu başka ülkelerden bulması gerekiyor. Diğer yandan ABD’ye bu tarifelerin uygulanmasının maliyeti başlarda ifade ettiğim gibi büyük olacak. Ayrıca yönetim biçimi itibariyle Trump’ın her adımı seçmenleri tarafında sorgulanacakken, Çin’de böyle bir sorun pek söz konusu değil diyebiliriz. Ama elbette Çin, ABD gibi bir pazarı göz göre göre kaçıramaz. Nitekim iç tüketimi zayıf ve üretim fazlası veren bir ekonomiden bahsediyoruz. ABD’ye sattığı kadarını alabilecek güçte ülke yok. Çin’in Yuan’ı değersizleştirme, mali teşvikler verebilme gücüne sahip olmasına rağmen ABD’nin elinde bir haklılık kozu var ve Çin’de her ne kadar şimdiye kadar taviz vermemiş olsa da bu durum değişecek. Farkındayım, duyduğumuz tüm senaryolar içinde bulunduğumuz durumu fırtına var gibi gösteriyor. Ancak serbest ticaret on yıllardır ülkeleri ve toplumları ilerletiyor, önüne ket vurmak herkese zarar ve dengeyi bulmak gerekiyor.


Sözün özü büyük ölçüde küresel ticaret adaletsizliği giderilmeli ve denge sağlanmalı diye düşünüyorum. Ancak küresel ticaret pek ani kararlara açık bir alan değil ve herkesi etkiler. Etkilediğiniz kitle ne kadar büyükse o kadar risk almış olursunuz. Dileyelim ki müzakereler bir an önce başlasın ve küresel ekonomi önündeki engellerden en azından birini atlatmış olalım.


Dergi Erişimi
Dergi içeriklerini okumak için Bloomberg Businessweek Türkiye dijital dergisine abone olmanız gerekmektedir.Abone değilseniz abonelik satın alarak tüm dergi içeriklerine sınırsız erişim sağlayabilirsiniz
Abone Ol
Bloomberg Businessweek Türkiye'nin 75. Sayısı Yayında!
Bloomberg Businessweek Türkiye'nin 75. Sayısı Yayında!
İşte yeni sayıdan öne çıkanlar...
Türkiye’nin Tarife Avantajının Önündeki 4 Engel
Türkiye’nin Tarife Avantajının Önündeki 4 Engel
1 “Tarife avantajı olsa bile Türkiye pahalı...” 2 “Türk şirketlerinin üretim ölçeği ABD piyasası için çok küçük...” 3 “Trump’ın öngörülemezliği, uzun vadeli yatırım stratejisi oluşturmanın önünde engel...” 4 Türkiye’de üretilen ürünlerin katma değer ve sofistikasyonu, tarife avantajını sağlayabilecek ürünlere kıyasla düşük...” Türk iş dünyası, tarifeler yürürlüğe girse dahi Türkiye’nin üretebileceği faydanın, rekabet dezavantajları ve ölçek sorunu nedeniyle düşük olacağı kanısında. Bloomberg Businessweek Türkiye, farklı sektörlerin temsilcilerine kendi sektörlerine dönük rekabet avantaj ve dezavantajlarını sordu... İşte yanıtları...
Yoksulluk ve Açlık Bir Sorun Değil “Politika Tercihidir”
Yoksulluk ve Açlık Bir Sorun Değil “Politika Tercihidir”
Elon Musk’ın 342 milyar dolarlık net servetinin sadece yüzde 5’i, tek başına 17 milyondan fazla insanı yoksulluktan kurtarabiliyor.
Trump Tarifeleri Gölgesinde İngiltere, Ticarette Yeni Denge Peşinde
Trump Tarifeleri Gölgesinde İngiltere, Ticarette Yeni Denge Peşinde
ABD Başkanı Trump’ın gümrük tarifelerini duyurmasıyla, İngiltere ticarette yeni denge arayışına girdi. Otomotiv başta olmak üzere kırılgan sektörleri destekleme kararı alan İngiliz Hükümeti, yeni dönemde diğer ülkelerle ticari ilişkilerini güçlendirmeye hazırlanıyor.
“Made in China 2025” Stratejisinden Türkiye İçin Dersler!
“Made in China 2025” Stratejisinden Türkiye İçin Dersler!
Çin’in dönüşüm hikayesi insan, kültür ve değer odaklı bir perspektifle bakıldığında bize bambaşka bir pencere açıyor.
Yüzyılda Bir Gelen Fırsat
Yüzyılda Bir Gelen Fırsat
Küresel ekonominin olağan şüphelileri konumundaki risk ve belirsizlikler döneminde Türkiye ve BAE, dünyaya örnek olacak bir ekonomik hikaye yazabilir.
Musk’ın Siyasetinin İlk Kurbanı Tesla Oldu
Musk’ın Siyasetinin İlk Kurbanı Tesla Oldu
Musk markaların nasıl işlediğini anlamadığını ilk kez göstermiyor.
Finansman Maliyetlerindeki Yükseliş Nakit Zenginlerini Öne Çıkardı
Finansman Maliyetlerindeki Yükseliş Nakit Zenginlerini Öne Çıkardı
Ticaret savaşlarının sertleşmesiyle birlikte artan belirsizlikler küresel piyasalarda ciddi oynaklıklara neden oluyor. Buna yurt içindeki gelişmelerin de eklenmesiyle piyasalarda dalga boyları arttı. Döviz kurlarındaki hareketlilik ve faizlerdeki yükseliş şirketler açısından nakdin önemini daha da artırdı.
Yeni Dönem, Yeni Denge: ABD Tarifeleri Dünyayı Nereye Götürüyor?
Yeni Dönem, Yeni Denge: ABD Tarifeleri Dünyayı Nereye Götürüyor?
ABD Başkanı Trump, ekonomik ve finansal piyasalarda yaşanan sarsıntıların ardından büyük gümrük vergisi planından ani bir U dönüşü yaptı. Onlarca ülkeye yönelik yüksek ithalat vergilerini 90 günlüğüne askıya alan Trump yönetimi, Çin’e uygulanan tarifeleri ise yüzde 145’e çıkardı. Yatırımcılar ve hükümetler kısa süreli bir nefes alsa da “tarife arası” küresel ticaret için ne anlama geliyor? Trump ve ekibinin nihai hedefi ne? Belirsizlikle kuşatılmış yeni dönemde dünya ekonomisi nereye sürükleniyor?
Küresel Petrol Piyasasında Tarife Şoku ve Arz Fazlası Riski
Küresel Petrol Piyasasında Tarife Şoku ve Arz Fazlası Riski
Ticaret savaşı, artan petrol arzı ve finans piyasalarındaki sarsıntı küresel ekonomide yaşanan dalgalanmaları kuvvetlendiriyor. Enerji ithalatçısı ülkeler için düşük petrol maliyetinin rahatlatıcı etkisine rağmen resesyon endişeleri yoğunlaşıyor.
‘Smoot-Hawley’den ‘Kurtuluş Günü’ne ‘de ja vu’: Küresel Sistemin Çöküşü ve Savaş Senaryoları
‘Smoot-Hawley’den ‘Kurtuluş Günü’ne ‘de ja vu’: Küresel Sistemin Çöküşü ve Savaş Senaryoları
Bretton Woods sonrası kurulan ekonomik düzenin teminatı ve muhafızı rolündeki ABD; artık bu sistemin sürdürücüsü değil, Trump’ın vurduğu son ticaret politikası darbeleriyle birlikte giderek sistemin istikrarını tehdit eden birincil aktör haline gelmiştir.
Lüks Otomobil Satışları Tam Gaz
Lüks Otomobil Satışları Tam Gaz
Otomotiv sektörü sıkıntılı günler yaşarken, üst segmentteki araç satışları hız kesmiyor. Otomobil sektörünün geneli toparlanmanın yollarını ararken, lüks otomobil satıcıları rekor seviyelerdeki satışlarından memnun.
Otomotiv Sektöründeki Gelişmeler Ne Anlama Geliyor?
Otomotiv Sektöründeki Gelişmeler Ne Anlama Geliyor?
Otomotiv sektöründe tüm markalar hayatta kalamayacak ve önümüzdeki 10 yıl, global otomobil dünyasının 100 yılı aşkın tarihindeki en büyük dönüşümü sahne olacak.
En Zengin Amerikalılar Ekonominin Canlanmasını Sağladı Harcamayı Bıraktıklarında Ne Olur?
En Zengin Amerikalılar Ekonominin Canlanmasını Sağladı Harcamayı Bıraktıklarında Ne Olur?
Borsadaki düşüş, salgın sonrası genişlemenin temel itici gücü olan servet etkisini tehdit ediyor.
İlk Özel Uzay İstasyonu Kripto Parasıyla Kurulabilir
İlk Özel Uzay İstasyonu Kripto Parasıyla Kurulabilir
Kripto dünyasında milyar dolarlar kazanan Jed McCaleb, şimdi servetini uzayda özel bir istasyon kurmak için harcıyor. NASA’nın Uluslararası Uzay İstasyonu sonrası için açacağı ihalede avantaj sağlamak isteyen McCaleb, proje için servetinin önemli bir kısmını kaybetmeyi göze almış durumda.
Yapay Zeka Startupları İçin Finansal Gerçeklerle Yüzleşme Zamanı
Yapay Zeka Startupları İçin Finansal Gerçeklerle Yüzleşme Zamanı
“AI Valley (Yapay Zeka Vadisi)” kitabından bir alıntı, başarılı gibi görünen Inflection AI ekibinin 2024 yılında neden topluca Microsoft’a geçtiğini anlatıyor.