Alvin Toffler’in 1970 tarihli “Gelecek Şoku” adlı kitabı, altmışlı yıllar sonrasında yaşanan teknolojik değişimin artan hızının yarattığı ekonomik ve sosyal sorunlar üzerinde duruyor. Hız kaybetmeden, yoğun bir şekilde akan bilimsel buluşların sonsuz bir şekilde hayatımıza girmesi günlük yaşamın temellerini değiştirirken, yaşananların ne olduğu veya ne olacağı konusunda net bir fikirden bizleri uzaklaştırdı.
Toffler, insanların psikolojik olarak değişimin hızına hazır olmadığını o tarihlerde yazarken, Sanayi Devrimi ile başlayan ve 1850 yılına gelindiğinde etkisi açıkça görülen dönüşümün “hızlandırıcı itme” diye adlandırdığı, çevremizdeki her şeyin değişmekle kalmadığı, insanların, tüketicilerin davranışlarının, yaşamların hızla katlanarak değiştiği bir ortamı o tarihte tanımladı.
Yeni ortaya çıkan teknolojileri ve bunların olası etkileri bir gelişimi tanımlarken, sosyal açıdan hazır olmayan insanlar için de bir o kadar yıkıcı olabilecek teknolojileri görmeye başladığımızı tasvir etmeye çalıştı.
Toffler’ın tanımladığı bu değişimin çoğunu o tarihte yaşasak da çoğu hayatımızı etkilemeye devam ediyor.
Mobilite açısından incelediğimizde insanlık tarihinin büyük bölümünde, insanların seyahat edebileceği en yüksek hız saatte 40 km civarındaydı. 1900’lü yıllara gelindiğinde saatte 100 kilometre üzerine çıkıldı ve sonraki yetmiş yıl boyunca katlanarak arttı. 1969’da aya inen Apollo 10’un ulaştığı hız yaklaşık 39 bin 897 km/saatti. Bu bir anlamda o dönemde bir insanın seyahat ettiği en yüksek hız rekoruydu.
18 Mayıs 1969’da havalanan Apollo 10’un görevi, aslında Ay’a iniş yapılmayan Apollo 11’in görevinin tam bir sahnelemesiydi. Dünya ile Ay çevresinde 31 yörüngeyi tamamlarken, Ay Modülü Snoopy’yi test etti. Tüm Apollo uzay aracı konfigürasyonuyla Ay’a seyahat eden ilk görevdi. Ay’a en yakın yaklaşımı yaparak, Apollo 11 ile tam aya inişe gitmeden önceki son adımı oluşturdu.
Apollo uzay teknolojisinde devrim yarattı. Uzayda yaşama ve çalışma yeteneğimizi hızlandırdı. O dönemde insanların astronotların ayda yürüyüşünü izlemeleri dönüşümün, değişimin bir dönüm noktasıydı. Bu sayede bilim insanı, mühendis veya gökbilimci olma konusunda ilham alan bir nesil, kanser tedavilerinin geliştirilmesine, akıllı telefonu tasarlanmaya ve Hubble’ı inşa etmeye başladı.
Apollo, insanların bilgisayarlarının ne kadar büyük olduğu hakkında konuşmayı bırakıp ne kadar küçük olduklarıyla övünmeye başladıkları bir dönüm noktasını oluşturdu.
Küçük bir çanta büyüklüğündeki, ayrı bir ekranı ve ana uzay aracı konsoluna takılan giriş paneliyle, rehberlik bilgisayarı bir minyatürleştirme harikasıydı. Yaklaşık 74 KB ROM ve 4 KB RAM belleğe eşdeğer olan bu cihaz, astronotların Dünya’dan Ay’a kadar yaklaşık 380.000 km (236.000 mil) yol kat etmesini ve ardından Ay’a inmesini sağladı.
Apollo bilgisayarı, uçtukları şeyin döngüsünde yer alan dijital bir bilgisayardı. Bu insanlara bilgisayarların güvenilir olabileceğini ve nesnelerin içine yerleştirilebileceğini göstermenin çok önemli bir anıydı.
Bir insanın şimdiye kadar seyahat ettiği en hızlı rekor, Apollo 10 mürettebatına ait. 1969’da uçan ticari yolcu uçağı Concorde, maksimum 2 bin 132 km/saat, Sovyet Tupolev Tu-144, saatte 2 bin 500 km gibi daha yüksek bir hıza ulaştı. Ancak bu hızlar artmakla kalmadı, farklı teknolojiler insanlığın her zaman odağında oldu.
1985 yapımı Geleceğe Dönüş filmi arabaların uçtuğu, kaykayların havada asılı kaldığı ve robotların günlük görevleri yerine getirdiği fütüristik bir dünya sunmuştu. Filmin yaptığı tahminlerle günümüzün gerçek teknolojileri ve tasarımları arasındaki paralellikleri kapsayan birçok şeyi görebildik.
Filmde kalabalık hava yollarında uçan arabaların, robot garsonların ve fütüristik cihazlarla oluşan filmlerin vb. sinemanın dijital çağından önce bize geleceğin dünyasını yansıtmıştı ve birçoğu da hızla gerçek oluyor.
1970’den bu yana teknoloji daha da hızlı gelişti, yaşamlarımız mobiliteden sonra elektrikli mobilite ile tanıştı ve daha da hızlı hayatımızda olmaya devam ediyor.
Elektrikli araçların doğuşu için 1800’lere giderken, denemeler sonrası, 1900’lerin başında İngiliz mucit Robert Anderson, ilk elektrikli arabayı geliştirdi. ABD’de ise başarılı ilk elektrikli otomobil, 1890’da, saatte 22 km azami hıza sahip olarak çıktı. 1900 yılına gelindiğinde ABD’de yoldaki tüm araçların yaklaşık üçte birini elektrikliler oluşturuyordu.
Sanayinin gelişimiyle 1910’larda daha fazla insan elektriğe eriştikçe, elektrikli arabaları şarj etmek daha kolay hale geldi. Diğer yandan Ferdinand Porsche, 1898’de P1 adında bir elektrikli otomobili ve dünyanın ilk hibrit elektrikli otomobilini ortaya çıkardı. Thomas Edison daha iyi bir elektrikli araç aküsü oluşturmak için çalıştı. 1908’de tanıtılan Henry Ford’un seri üretilen Model T ile geniş çapta erişilebilir ve uygun fiyatlı hale gelen içten yanmalı araçlar, 1920’lerde ABD’de şehirleri birbirine bağlayan otoyolların genişlemesi, ham petrolünün keşfi, ucuz benzin ve ülke genelinde dolum istasyonlarının ortaya çıkmasıyla elektrikli araçların önüne geçti ve 1935’te neredeyse ortadan kayboldu.
Elektrikli otomobiller için yeni bir başlangıç 1997 yılında Japonya’da piyasaya sürülen dünyanın ilk seri üretilen hibrit elektrikli aracıyla oldu. ABD’de 1999’da piyasaya sürülen ilk hibrit Japon üretimi model ve 2006’da Silikon Vadisi’ndeki küçük bir girişimin tek şarjla 320 km’den fazla gidebilen lüks bir elektrikli spor otomobil üretmeye başlayacağını duyurması, 2010 yılında tesis kurması ve ardından pandemi sonrası 2020 ile başlayan “Made in China” ve elektrikli Asya fırtınası dönüşümü daha da körükledi.
Toffler Üçüncü Dalga ile kapitalizmin devamında yeni, serbest piyasa ve bilgi çağına geçtiğimizi paylaşırken, teknolojinin amansız ilerlemesinin yönlendirdiği yeni bir çağın sosyal açıdan yönetiminin önemine değindi. Üçüncü Dalga sonrasında ana konu, bilgisayarların yükselişiyle gördüğümüz dünyayı ve oluşturduğu değişimi yansıtırken, değerin fiziksel emekten geldiği eski, materyalist sanayi toplumu yerini, değerin doğrudan girişimcilerin zihninden ortaya çıktığı bir Bilgi Çağı’na bıraktı. Daha iyi teknoloji ürünlerine ve robotlara yol açabilecek araştırmalara yapılan yatırımlardan, lazer yazıcılar ve diğer teknoloji gelişmeleri hep birer yeni adımı gösterdi.
Gelecekte de teknolojik gelişmelerin toplumda yol açacağı etki ve gelişmeye karşı bireylerin göstereceği gücün ne kadar kabullenir olacağı değişimin etkisini gösterecek.