Bu yılki Dünya Ticaret Raporu, son 30 yılda dünya ekonomisinde ülkeler arasında elde edilen gelir yakınsamasına ve yoksullukta sağlanan önemli azalmaya rağmen, küresel gelir eşitsizliklerinin hâlâ yüksek seviyelerde kalmaya devam ettiğine vurgu yapıyor. Bu kapsamda, 1995 ile 2023 arasında enflasyondan arındırılmış küresel kişi başına gelir yaklaşık yüzde 65 artarken, düşük ve orta gelirli ekonomilerin kişi başına gelir seviyesinin yüzde 191 oranında bir artış gösterdiği görülüyor. Bahse konu ekonomik büyüme aslında, düşük ve orta gelirli ülkelerde aşırı yoksulluğun nüfusun yüzde 40,3’ünden yüzde 10,6’sına düşmesine, fakirlikle mücadelede çok ciddi bir ilerleme anlamına geliyor. Ancak dünya genelinde 712 milyon insan hâlâ aşırı yoksulluk içinde yaşıyor ve eşitsizlik, her zamankinden daha belirgin bir sorun olmaya devam ediyor. Peki meselenin uluslararası ticaretle alakası ne?
Uluslararası ticarete dair yanlış varsayımlar ve işin doğrusu!
DTÖ Raporu, küreselleşmenin kapsayıcılık (inclusiveness) üzerindeki etkilerine dair tartışmalara ışık tutarken, genellikle iki önemli yaygın ve yanlış varsayıma da dikkat çekiyor:
Rapor, bu varsayımlara karşı çıkarak uluslararası ticaretteki artışların, yoksulluğu azaltma ve birçok düşük ve orta gelirli ekonominin, ticarete dayalı büyüme sayesinde yüksek gelirli ülkelere yaklaşmasını sağlama konusunda kritik rol oynadığına vurgu yapıyor. Diğer yandan, uluslararası ticaretin faydalarının dengesiz bir şekilde dağıldığına, bazı toplumsal kesitlerim bu süreçten yeterince yararlanamadığına dikkat çeken rapor, uluslararası ticarette yüksek maliyetler ile yetersiz altyapının bazı ekonomilerin uluslararası ticarete katılması ve aktif rol oynamasını zorlaştırdığının da altını çiziyor. Rapor özellikle, bireylerin uluslararası ticaretin gerektirdiği mesleki beceri ve yetenek eksiklikleri nedeni ile fırsatlardan yeterince faydalanamadığına dikkat çekiyor. Rapor ayrıca bireylerin, serbest dolaşım imkanlarından, halihazırda karşılaşılan seyyaliyet/mobilite engelleri nedeniyle yeterince yararlanamadığına işaret ediyor.
İhtiyaç Duyulan Destekleyici Politikalar ve Küresel İşbirliğinin Önemi
DTÖ Raporu, uluslararası ticaret politikalarının etkili olması için iyi tasarlanmış tamamlayıcı ilave politikalara da ihtiyaç duyulduğunu vurguluyor. Bu kapsamda, finansal, eğitim ve işgücü politikalarının yanı sıra, ticaretin getirdiği kazançların daha eşit bir şekilde dağılmasına yardımcı olacak stratejiler geliştirilmesi gerektiğini vurguluyor.
Sonuç olarak, DTÖ’nün rolü, sadece ticaretin serbestleşmesi değil, aynı zamanda kapsayıcılığı artırmak için daha fazla uluslararası işbirliği gerektiğini de vurguluyor. Rapor, ticaretin daha kapsayıcı bir dünya yaratma yolunda nasıl bir araç olabileceğini vurgulayarak, daha fazla küresel işbirliği ve uyumlu politikalar gerektirdiğini ortaya koyuyor.
Uluslararası Ticarete Geniş Katılım/Kapsayıcılığın Gerçek Engelleri
Dünya Ticaret Raporu 2024, son 30 yıldaki ekonomik gelişmelere dikkat çekerken, uluslararası ticaretin düşük ve orta gelirli ülkelerin kalkınmasına katkı sağladığını belirtiyor. Ancak, kapsayıcılığın artırılmasında asıl engellerin, ABD, AB ve zengin OECD ülkelerinin gelişmekte olan ülkelere uyguladığı yüksek tarifeler, sübvansiyonlar ve serbest dolaşım engelleri olduğu gerçeği göz ardı edilemez.
Raporda, uluslararası ticaretin artışıyla birlikte yoksulluğun önemli ölçüde azaldığı ifade edilse de, bu süreçte zengin ülkelerin korumacı politikalarının etkisi göz ardı edilmiştir. Yüksek tarifeler ve sübvansiyonlar, gelişmekte olan ülkelerin uluslararası pazarlara entegre olmasını zorlaştırmakta ve bu ülkelerin kendi potansiyellerini gerçekleştirmelerini engellemektedir. Dolayısıyla, kapsayıcılığın yalnızca soyut ticaret gelişmeleri ile değerlendirilemeyeceği açıktır.
Eşitlik İçin İşbirliği ve Küresel Adil Ticaret Sistem İhtiyacı
Rapor, ticaretin potansiyelinin daha geniş kitleler tarafından erişilebilir hale getirilmesi için daha fazla uluslararası işbirliği gerektiğini vurgulasa da, gelişmiş ülkelerin politikalarının bu hedefin önünde ciddi bir engel oluşturduğunu göz ardı etmemek gerekir. Örneğin, yüksek ticaret maliyetleri ve yetersiz altyapı, bazı ülkelerin ticaret fırsatlarından yararlanmasını engelleyerek eşitsizlikleri artırmaktadır.
Sonuç olarak rapor, kapsayıcılığın sağlanması için sadece ticaretin serbestleşmesinin yeterli olmadığına vurgu yapıyor. Rapor temkinli olarak teknik jargonlarla ima etse de biz açıkça söyleyelim: Gelişmekte olan ülkelerin, zengin ülkelerin korumacı önlemleriyle başa çıkabilmeleri ve uluslararası ticaretten daha fazla fayda sağlamaları için adil bir ticaret ortamına ihtiyaçları bulunuyor. Kapsayıcılığı artırmak adına, uluslararası ticaretin sadece bir araç olduğunu kabul etmekle kalmayıp, aynı zamanda bu süreçteki engellerin de göz önünde bulundurulması gerekekiyor. Başta AB, ABD, Japonya ve İsviçre gibi OECD ülkeleri ekonomilerine çok ciddi sübvansiyonlar sağlayarak, çok yüksek gümrük tarifeleri (Tariff peaks), Tırmandırılmış tarife sistemleri (Tarff escalations) ve diğer ekonomi politikaları ile gelişmekte olan ülkeler ve en az gelişmiş fakir ülkelerin ekonomilerin kalkınmalarını engelliyor. Bu bağlamda, daha eşitlikçi ve kapsayıcı bir ticaret sisteminin inşası, Gelişmiş zenginlerin fakir ülke ekonomileri üzerindeki tahripkar politikalara son vermeleri en azından etkilerini azaltmalarıyla mümkün olabilir. Böylesi bir gelişme sadece gelişmekte olan ülkelerin değil, tüm dünya ekonomisinin yararına olacaktır.