Boston Danışmanlık Grubu (BCG) mensubu dört analist, Nikolaus Lang, Marc Gilbert ve Michael McAdoo imzasıyla Linkedin’de Dört Potansiyel Senaryo ve Bir Harita: Dünya Önümüzdeki Onyıllarda Nasıl Ticaret Yapacak (4 potential scenarios—and 1 map—showing how the world will trade goods for the next decade) adlı kısa ve basit bir senaryo analizi yayınladı. Hazırlanan senaryo analizi, dünya ticaretinin geleceğini değerlendirmek için dört potansiyel senaryo sunuyor. Bu senaryolar, 2032 yılına kadar dünya ticaretinin nasıl şekilleneceğine dair önemli öngörüler sağlıyor. Analiz, günümüzün karmaşık jeopolitik ortamında stratejik planlamanın ötesine geçilmesi gerektiğine vurgu yapıyor. Söz konusu senaryolar;
a) Küresel İşbirliği ve Barışa Dönüş,
b) Bölgesel Çatışmaların Daha da Artması,
c) Küresel Ölçekli Çatışmaların Tırmanması ve Yerelleşmiş Ticaret,
d) Çok Kutuplu Bir Sistemin Ortaya Çıkışı ile Yeni Rekabet Ortamı beklentilerine dayandırılmıştır. Peki bu senaryoların gerçekleşme ihtimali nedir ve jeoekonomik sonuçları ne olur?
1. Küresel İşbirliği, Barışa Dönüş ve Uluslararası Ticaret. Olasılık: En düşük
Bu senaryoda, 1990’lar ve 2000’lerin başındaki küresel işbirliği ve barış ortamının yeniden sağlanacağı öngörülüyor. Batı değerlerine dayalı küresel kurumlar ve çok taraflı (Raporda barışçıl) mekanizmalarının yeniden egemen olmasıyla birlikte, küresel ticaret tarihi zirvelere ulaşacak.
Mevcut jeopolitik ortamda, DTÖ reformları, devam eden çatışmalar ve artan korumacılık politikaları nedeniyle bu senaryonun gerçekleşme olasılığı çok düşük. Uluslararası kuruluşların karşılaştığı zorluklar ve çatışmaların devam etmesi, bu iyimser ticaret ve işbirliği görüşünün yakın gelecekte gerçekleşmesini pek mümkün kılmıyor.
2. Bölgesel Çatışmaların Artışı ve Küresel Ticaret. Olasılık: Orta
Bu senaryoda, küresel ticaret toplamda istikrarlı kalmasına rağmen, ticaret akımları bölgesel düzlemde yön değiştirecek. Artan bölgesel çatışmalar ve yaptırımlar, tedarik zinciri kesintilerine ve emtia piyasalarındaki zorluklara yol açacak.
Bölgesel çatışmalar ve mevcut trendler göz önüne alındığında, küresel ticarette ciddi aksaklıklar ve kesintiler gözlemlenmesi olası görünüyor. Bölgeselleşmenin tedarik zincirlerinin hassasiyetinin artmasına paralel seyir izlemesi, küresel ticaret akımları ve tedarik zincirleri artan oranda bölgesel denklem içine sokarak bölgeselleşme gerilimlerinden etkilenmesine sebebiyet verecek.
3. Küresel Ölçekli Çatışmalar ve Yerelleşmiş Ticaret. Olasılık: Orta
Bu senaryoda, büyük güçlerin doğrudan çatışmalara girmesiyle küresel ticaret önemli ölçüde azalacak. Teknolojik yenilikler savaş ve siber güvenlik odaklı olacak, küresel yetenek hareketliliği ise durma noktasına gelecek.
Çeşitli bölgelerde artan gerilimler (Ukraya, İsrail-Filistin, İran- ABD, Tayvan Boğazı vs) ve büyük güçlerin çatışma riskleri bu senaryoyu olası kılmaktadır. Küresel ticaretin daralması ve teknolojik odakların değişmesi, uluslararası ilişkilerdeki belirsizlikler ve artan güvenlik risklerinin sonucu.
4. Çok Kutuplu Ticaret ve Rekabet. Olasılık: En yüksek
Bu senaryoya göre, dünya çok kutuplu bir rekabet sürecine girerken Kuzey Amerika, BRICS ve diğer bölgesel güçlerden oluşan farklı ekonomik kutuplar arasında daha sınırlı bir güven ve işbirliği mevcut olacak. Ticaret ağırlıkla bu kutuplara dahil ülkeler arasında gerçekleşecek.
Bu senaryo, son yıllarda gözlemlenen NATO’nun yeniden canlanması, BRICS’in genişlemesi ve büyük güçler arasındaki artan gerilimlerle uyumlu. Küresel ticaretin stabil kalmasına rağmen, ticaret ilişkilerindeki kaymalar ve bölgesel kutuplar arasındaki farklılaşmalar, küresel ticaretteki temel dinamikler haline gelecek.
5. Küresel Ticaret Haritasının Değişmesi ve Yeni Küresel Ekonomik Dengeler
Bu senaryoda Kuzey Amerika ülkeleri arasındaki ticaretin önemli ölçüde artması bekleniyor. ABD’nin IIJA, CHIPS Yasası ve IRA gibi politikaları, yurt dışı yatırımları tekrar ülkeye çekme ve üyeler arasındaki ticaret akımlarının güçlenmesi, ticaretin blok içine kayması bekleniyor.
Bu kapsamda, ABD ile Çin arasındaki ticaretin azalması, Çin ve Güneydoğu Asya arasındaki ticaretin ise artması öngörülüyor. Aynı şekilde Güneydoğu Asya ülkeleri Japonya ve Güney Kore ile ticaretlerini daha da artıracaklar. Öte yandan Rusya’nın BRICS ülkeleriyle olan ticareti artarken, AB ve ABD ile olan ticareti azalacak. BRICS+ ülkeleri, dünya nüfusunun yarısını ve küresel ticaretin beşte ikisini oluşturacak.
Sonuç ve Türkiye için dersler
BCG’nin senaryo analizi, dünya ticaretinin geleceğini anlamak için çeşitli olasılıkları göz önüne seriyor. Küresel işbirliği ve barışa dönüş en düşük olasılık olarak değerlendirilirken, bölgesel çatışmaların artışı ve çok kutuplu rekabet daha yüksek olasılıklarla öne çıkıyor. Ticaret haritasının değişmesi ve bölgesel ekonomik kutupların güçlenmesi, gelecekte küresel ticaretin yönünü ve ekonomik dengeleri belirleyecek. Bu senaryolar, stratejik planlama ve uluslararası ticaret politikaları açısından önemli öngörüler sunuyor.
BCG’nin 2032’ye kadar dünya t icaret inin geleceğine dair senaryoları, Türkiye için birkaç önemli stratejik ders sunuyor. Öncelikle, Asya pazarlarının dünya ekonomisinde merkezi konuma gelmesi ve yükselişi göz önüne alındığında, Türkiye’nin Çin ve Hindistan gibi Asya ülkeleriyle ticari ilişkilerini stratejik bir bakışla güçlendirmesi ve Güneydoğu Asya ile ticaret ve yatırımlarını artırması kritik öneme sahip. Ayrıca, dış ekonomik ilişkilerde stratejik muhtariyet açısından mevcut Gümrük Birliği anlaşmasını Serbest Ticaret Anlaşması (STA) seviyesine çevrilerek girmeyeceğimiz bir Birliğe devrettiğimiz ticaret politikası egemenliği geri kazanılmalıdır. Bu gelişme Türkiye’nin Avrupa Birliği (AB) ile ticari ilişkilerini daha da derinleştirebilir ve ekonomik entegrasyon dahil daha ciddi ve somut ilişkiler geliştirilmesine destek olabilir. Başta RCEP olmak üzere, ASEAN, AcFTA, Avrasya Ekonomik Birliği ile daha derin Bölgesel ekonomik ilişkiler geliştirilerek AB ve USMCA ile olan ilişkiler dengelenmelidir. Bu kapsamda özellikle yatırım ve finansman alanında BRICS ülkeleriyle işbirliklerini güçlendirmek ve bölgesel tedarik zincirlerini desteklemek, Batı İttifakına aşırı bağımlılığı dengelemek önem arz ediyor. Teknoloji ve inovasyona yapılacak yatırımlar, özellikle yapay zeka, bilişim teknolojileri, çip endüstrisi ve kritik yazılım endüstrilerine yatırım yapmak, Türkiye’nin rekabet gücünü artırabilir. Son olarak, jeopolitik risklerin etkin bir şekilde yönetilmesi ve kriz yönetimi stratejilerinin bu risklere göre uyarlanması, Türkiye’nin küresel ticarette daha esnek ve dayanıklı bir konumda gelmesine yardımcı olabilir. Bu stratejiler, Türkiye’nin küresel ticaretin dinamiklerine uyum sağlamasına ve gelecekteki belirsizliklere karşı daha güçlü bir pozisyon elde etmesine yardımcı olabilir.
Tüm bunlar için Türkiye’nin çok kapsamlı ve yeni bir dış ekonomik ilişkiler stratejisine ve eylem planına ihtiyacı bulunuyor.