1610 yılında bu ayda, İtalyan gökbilimci Galileo, Jüpiter’in etrafında dört uydunun döndüğünü ve teleskobun çıplak gözle görülebilenden çok daha fazla yıldızı ortaya çıkardığını keşfederek bilim dünyasında devrim yarattı.
Yeni geliştirilmiş 20 güçlü ev yapımı teleskobuyla, 7 Ocak 1610’da Jüpiter’e bakan İtalyan gökbilimci Galileo Galilei, gezegenin yakınında üç ışık noktası fark etti ve bunların uzak yıldızlar olduğuna inandı. Ancak, birkaç gece boyunca yaptığı gözlemler sonucunda, bu ışıkların arka plan yıldızlarına göre yanlış hareket ettiğini ve Jüpiter’in çevresinde konumlarını değiştirdiklerini fark etti. Daha sonra gezegenin yakınında aynı davranışa sahip dördüncü bir ışık noktası keşfetti. 15 Ocak’ta bunların yıldız değil, Jüpiter’in etrafında dönen uydular olduğunu belirledi. Bu keşif, gök cisminin dünya etrafında dönmediği yönündeki Kopernik teorisine güçlü bir kanıt sundu. Galileo, Mart 1610’da bu keşiflerini ve diğer göksel gözlemlerini Siderius Nuncius (Yıldızların Habercisi) adlı kitabında yayınladı.
Bu keşif ve aynı yılın ilerleyen zamanlarında Venüs’ün evrelerini gözlemlemesiyle Galileo bize güneş merkezli bir evrenin kanıtını verdi. Dünya, kozmosun merkezinde sabit değildi, diğer gezegenler gibi Güneş’in etrafında hareket ediyordu. Ancak Galileo’nun keşfi yalnızca göklere bakış açımızı değiştirmekle kalmadı, aynı zamanda dünyayı da değiştirdi.
Dünyanın tam olarak neresinde olduğunuzu belirlemek yüzyıllardır insanlığın temel sorunlarından biri oldu. Enleminizi belirlemek, yıldızların konumunu gözlemleyerek yapılabilir. Örneğin, “kuzey yıldızı” Polaris’in ufkun üzerindeki açısı, enleminizin iyi bir temel göstergesidir. Ancak boylamı belirlemek çok farklı bir konudur. Güneş, gezegenler ve yıldızlar gökyüzünde doğudan batıya doğru hareket eder ve bu nedenle boylamı ölçmek için net bir referans noktası yoktur. Doğru bir boylam ölçümü yapmak için, örneğin belirli yıldızların başınızın üzerinden geçtiği zamanı ölçmek için kullanabileceğiniz son derece hassas bir saate ihtiyacınız vardır. Dünya sabit bir hızla döndüğünden, referans bir konumun doğusunda veya batısında konumunuzu belirlemek için bir zaman ölçümü kullanılabilir.
Dünyada elektrikli bağlantılı araçlar
Elektrikli bağlantılı araçlar, dünya daha temiz ve daha sürdürülebilir enerji çözümlerine doğru kayarken ulaşımın da önemli bir dönüm noktası haline geldi. Küresel bağlantılı otomobil pazarı büyüklüğü, 2023 yılında 80,87 milyar dolar olarak değerlendirilirken, 2024’te 95,14 milyar dolara ulaşması ve 2032 yılına kadar 386,82 milyar dolar seviyesine çıkması öngörülüyor. Bu süreçte pazarın, tahmin döneminde yüzde 19,2’lik bir bileşik yıllık büyüme oranı göstermesi bekleniyor. Asya-Pasifik bölgesi, 2023’te yüzde 42,92’lik bir pazar payıyla bağlantılı otomobil endüstrisine liderlik etti.
Galileo uydusu
Galileo, Avrupa Uzay Ajansı (ESA) aracılığıyla Avrupa Birliği tarafından oluşturulan ve Avrupa Birliği Uzay Programı Ajansı (EUSPA) tarafından işletilen küresel bir navigasyon uydu sistemidir. Merkezi Çekya’nın başkenti Prag’da bulunurken, Almanya, Oberpfaffenhofen kentindeki yer operasyon merkezi uyduların kontrolünden, İtalya’nın Fucino kentindeki merkez ise navigasyon verilerinin sağlanmasından sorumludur. 10 milyar euro bütçeli bu proje, 2016 yılında hizmete girdi. Sistem, adını İtalyan astronom Galileo Galilei’den aldı.
Galileo’nun amaçlarından biri, Avrupa’nın siyasi ve askeri otoritelerinin operatörleri tarafından herhangi bir zamanda devre dışı bırakılabilen veya bozulabilen ABD GPS’ine ya da Rus GLONASS sistemine güvenmek zorunda kalmaması için bağımsız ve yüksek hassasiyetli bir konumlandırma sistemi sunmak. Temel hizmetleri ücretsiz ve herkese açık olmasının yanı sıra, hükümet tarafından yetkilendirilmiş kullanıcılar için tamamen şifrelenmiş ve daha yüksek hassasiyetli bir hizmet de vermek. Ayrıca Galileo, MEOSAR sistemi kapsamında yeni bir küresel arama ve kurtarma (SAR) işlevi sunarak kritik durumlarda hayat kurtarmaya katkı sağlamayı hedefliyor.
Otonom araçlardaki GPS’ler nasıl çalışır?
Otonom bir aracın navigasyon sisteminin merkezinde, aracın kesin konumunu belirlemek için uydularla etkileşime giren bir GPS alıcısı bulunur. Bu konum verileri LIDAR, radar ve kameralar gibi diğer sensörlerden gelen bilgilerle birleştirilerek aracın çevresini algılaması ve güvenli bir şekilde hareket etmesini sağlar.
GPS takibi – Otonom sürüş teknolojisindeki kritik rol
Hızla değişen ulaşım teknolojisi dünyasında, otonom araçlar ulaşımın kurallarını yeniden yazıyor. Bu çığır açan teknolojinin kalbinde, otonom araçların başarısını şekillendiren bulmacanın kritik bir parçası olan GPS takibi yer alıyor. Küresel Konumlandırma Sistemi (GPS) takibi, dünyanın yörüngesinde dönen bir grup uydudan bilgi toplayarak çalışır. Bu bilgiler, otonom araçlara takılı GPS cihazlarına gönderilir. Bu cihazlar, alınan verileri kullanarak tam konumlarını, varış noktalarını belirler ve rotalarını planlar. Google Haritalar gibi dijital haritalama sistemlerinden alınan verilerle gerçek zamanlı GPS koordinatlarının birleştirilmesi sayesinde, otonom araçlar sorunsuz ve verimli bir şekilde hareket edebilir.
GPS’in otonom sürüşteki kritik rolü
GPS takibinin faydaları temel navigasyonun ötesine geçerek birçok önemli avantaj sunar. Rotaları optimize ederek trafik sıkışıklığından kaçınmayı, yakıt tüketimini en aza indirmeyi ve genel araç güvenliğini artırmayı sağlar. Ayrıca, hız, durum ve konum takibi, uzaktan komutlar ya da uyarılar gönderme, veri alma ve teşhis sağlama gibi uzaktan izleme ve kontrol işlevlerine olanak tanır.
Bağlantılı araçlar, araç filosundan büyük miktarda veri toplamak için GPS takibini diğer sensörlerle birleştirir. Bu veriler, otopilot sistemlerinin iyileştirilmesi ve otonom sürüş teknolojisinin geliştirilmesi için kritik bir kaynak olarak kullanılır. GPS takibinin, otonom araçların geliştirilmesinde oynadığı rol vazgeçilmezdir. Ancak bu değişimle birlikte, bağlantılı ve elektrikli araçlarla ilgili dünya genelinde en fazla tartışılan konular arasında, üreticilerin ve distribütörlerin ağlarının ve bağlı oldukları şebekelerin güvenliğini sağlama gerekliliğiyle ortaya çıkan siber güvenlik zorlukları yer alıyor.
Otonom araçlar, çevrelerini algılayabilen ve insan müdahalesi olmadan güvenli bir şekilde çalışabilen yeni nesil araçlardır. Bu araçlar, insan yönlendirmesi olmadan hareket edebilir, kendilerini yönlendirebilir ve beklenmedik, tehlikeli durumlara yanıt verebilir. Otonom araç teknolojisinde, 0’dan 5’e kadar yaygın olarak kabul edilen otomasyon aşamaları bulunur: Bunlar, sürücü yardımı, kısmi otomasyon, koşullu otomasyon, yüksek otomasyon ve tam otomasyondur. Günümüzdeki yeni araçların çoğu, gelişmiş sürücü yardımı ve kısmen otomatik güvenlik özellikleri içeren ikinci ya da üçüncü seviye otomasyon özelliklerine sahip.
Keşifler eskiden olduğu gibi bizi farklı dünyalara götürecek
Galileo, Jüpiter’in uydularını keşfeden kişi olarak onlara isim verme hakkına sahipti. Patronları Medici’lerin adını yaşatmak için uydulara “Medici Yıldızları” ismini önerdi. Gökbilimciler, 17. yüzyılın büyük bölümünde bu adı kullandılar. Ancak Galileo kendi notlarında uydulara Jüpiter’e olan uzaklıklarına göre Roma rakamları (I, II, III ve IV) atıfta bulundu. Bugün, bu dört uydu, Galileo’nun onuruna “Galile uyduları” olarak anılıyor. Günümüzde gökbilimciler tarafından, Jüpiter’in yörüngesinde dönen toplam 79 uydu tespit edildi. 2025 yılında da keşiflerin, eskiden olduğu gibi, bizi yeni dünyalara götürmeye devam edeceği ön görülüyor.