Businessweek
Bloomberg Businessweek Türkiye dijital dergisine aboneliğiniz boyunca tam erişim sağlayabilirsiniz. Abone Ol

Ekonomi

Havada Eriyen Zam…
Bloomberg HT Genel Yayın Yönetmeni Açıl Sezen yazdı;
  • 5 Ocak 2024 10:58
  • Açıl Sezen
Havada Eriyen Zam…

Yıl bitti, enflasyon rakamı açıklandı.


İki yıl üst üste yüzde 60’ın üzerinde enflasyon ile tamamlanmış oldu.


Asgari ücret rakamı açıklandı, yılın ikinci yarısındaki enflasyon yüzde 37 iken, buradaki ücret artış oranı yüzde 49 oldu.


Özel sektördeki ücret artışlarının da hemen hemen bu seviyeye yakın şekillenmesini bekliyoruz.


Çalışanların önemli bir bölümü, maaşlarını hakkedip alıyor.


Yani, önce çalışıyor sonra maaş alıyor.


Yani ilk zamlı maaşlarını Şubat ayında almış olacaklar.


Ancak yeni yıl ile birlikte, fiyatı yönetilen, yönlendirilen kalemlerde kamunun yaptığı yüksek oranlı zamlar da devreye girdi.


Yeniden değerleme oranı yüzde 58 olduğu için, vergi ve harçlara bu oranda zam yapıldı.


Akaryakıta ÖTV uyarlaması üzerinden gelen büyük bir zam oldu.


Gelen bu yeni zamlarla birlikte, Ocak ayında enflasyonun önceki aylarda oturduğu yüzde 3’lerdeki bandının üzerine çıkacağını öngörmek mümkün.


Zira tüm kalemlerde ve özellikle hizmetlerde fiyatlardaki artış, anında devreye girmiş gibi görünüyor.


Örneğin özel okullar için 2024 yılı ücret artış oranı (eğer önceki formülle uygulanacak ise) yüzde 59.5 artışa işaret ediyor.


Hizmetler sektöründe ücret ve maliyet artışları çok hızlı bir şekilde fiyatlara girmeye başlamış gibi görünüyor.


Ekonomistlerin beklentilerine baktığımız zaman son aylardaki yüzde 3’ler civarında seyreden aylık enflasyon temasının Ocak ayında bozulma olasılığının yükseldiğini anlıyoruz.


Kısacası maaş artışları gelmesine rağmen, zammın bir bölümü henüz maaş gelmeden erimiş olacak. Burada iki önemli unsur olduğunu söylemek mümkün.


İlki satıcı tarafı. “Liralaşma stratejisi” adı altındaki deneysel uygulamaya başladığımız Eylül 2021 tarihinden bu yana enflasyon endeksindeki artış yüzde 226.


2021 yılını yüzde 36, sonraki yılı yüzde 64, geçen seneyi ise yüzde 65 enflasyon ile kapattık.


Üç yıl süren yüksek enflasyon, fiyatlama davranışını tarumar etti.


İnsanlar fiyatlarda kıblesini yitirince, herhangi bir ürün için “ederi budur” deme yetisini kaybetti.


“Pahalı” neye göre pahalı, “makul” neye göre makul, bunu hesaplama imkanı kalmadı.


Böyle olunca her ürün kendi ederinde değil, satıcısının “yeterinde” fiyatlanmaya başlandı.


Bazı üründe satıcı etikete kendi maliyetine belirsizlik primini, bazı üründe gelecekteki enflasyon riskini ekleyerek, bazı üründe ise tutturabildiği fiyat neyse onu yazmaya başladı.


Çünkü bir yandan da enflasyona karşı kayıpları telafi edebilecek ücret artışları geliyor ve canlı olan ekonomide fiyatı ne koyarsanız koyun satabiliyordunuz.


Bu davranış bozukluğunu ve ticari ahlakı bozan tutumu bir yerde kırmamız gerek.


İkinci önemli konu ise alıcının algısı.


Sürekli yüksek enflasyonla yaşayan homo-ekonomikus’tan beklenen davranış; yarın daha pahalı olacağını bildiği malı bugün almasıdır.


Ömrü kıt kaynağı ile hayatta kalma çabası ile geçen Türk halkı için, rasyonel olan bu davranışın birebir çalıştığını söylemek mümkün.


Bunun yarattığı ekstra talebi bir aşamada kırmak gerekecek.


Ancak bu talebi kesebilmek için gerekli unsurların başında ücret döngüsünün kırılması geliyor.


Seçim, bu ücret döneminde döngüyü kırmaya izin vermedi ve asgari ücret artışı yüzde 49 oldu.


Bir diğer döngü kırıcı unsur ise ekonominin hissedilir bir şekilde yavaşlamaya başlaması olacak.


Ekonomi yavaşlayacak, şirketlerin ücret artışlarını kompanse etme imkanı azalacak, dar marjla çalışan sektörlerde işinin devamlılığına dair belirsizliği görecek ve harcamayı kısması gerektiğini anlayacak.


Bu maalesef çok acı ve can yakıcı bir süreç.


Birçok çalışan, kendi tercihleri olmayan bir politika bileşiminin faturasını işleriyle ödemek zorunda kalacak.


Ekonomi yönetimi sürekli ve sıklıkla iç pazardaki yavaşlamaya hazır olunması yönünde çağrıda bulunuyor.


Dolayısıyla en fazla risk altında olan sektörlerin iç pazar ağırlıklı çalışanlar olduğunu söylemek mümkün.


Ancak dış pazara çalışıp düşük marjla hacim yaparak para kazanan işletmeler için de ortam pek aydınlık görünmüyor.


Şu ana kadar bu sıkılaşmayı sağlamak için atılan adımlar, belirli ölçüde işlev görüyor.


Mesela PMI verisi, dış pazardaki yavaşlamanın da etkisiyle imalat sanayinde altı aydır daralma bölgesinde kalıyor.


Ancak iç tüketim tarafında pek bir yavaşlama sinyali yok.


Kredi kartı harcamalarına baktığımız zaman geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 120 arttığını görüyoruz.


Kartla yapılan BES ödemeleri hariç baktığımızda da talebin canlı kalmaya devam ettiğini söylemek mümkün.


Yapılmak istenen sıkılaşmayı güçleştiren konulardan bir diğeri ise likidite yönetimi.


Piyasa hali hazırda gerek mevduat-kredi döngüsünden, gerek kur tercihlerinden, gerekse KKM dönüşlerinden kaynaklanan gerekçelerle ihtiyacından fazla TL bulabiliyor.


Miktarsal sıkılaşma için yapılan depo ihalelerine rağmen piyasada yaklaşık 400 milyar TL fazla likidite var.


Bu hem mevduat faizlerini aşağı çekiyor hem de kredi faizleri üzerinde aşağı çekici rol oynuyor.


Dolayısıyla beklenen ölçüde sıkılaşma için daha agresif hareket zorunluluğu olacak gibi görünüyor.


Bu konudaki iki makalemizi de sonraki sayfalarda bulabileceksiniz.


Sonuç; enflasyonla mücadele için hem satıcının hem alıcının davranışının düzelmesi, likidite koşullarının da bu düzeltmeyi sağlayıcı nitelikte olması gerek.


Henüz yolun başındayız derken, gerçekten başında olduğumuzu unutmamak gerekiyor…


Dergi Erişimi
Dergi içeriklerini okumak için Bloomberg Businessweek Türkiye dijital dergisine abone olmanız gerekmektedir.Abone değilseniz abonelik satın alarak tüm dergi içeriklerine sınırsız erişim sağlayabilirsiniz
Abone Ol
İhracatta 2024 Görünümü Nasıl Olacak?
İhracatta 2024 Görünümü Nasıl Olacak?
Ekonomisini üretim ve ihracatla büyütmeye odaklanan Türkiye, 2023’ü OVP hedefine paralel 255,8 milyar dolar ihracat ile tamamladı. Aynı dönemde ithalat 361,8 milyar dolar olurken, dış ticaret açığı gerilemeye rağmen 100 milyar doların üzerinde kalmaya devam ediyor.
Bloomberg Businessweek Türkiye'nin 12. Sayısı Yayında!
Bloomberg Businessweek Türkiye'nin 12. Sayısı Yayında!
İşte yeni sayıdan öne çıkanlar...
Otomotiv Şirketlerinin Geleceği: Değişen Tüketici Taleplerine Yenilikçi Yanıtlar
Otomotiv Şirketlerinin Geleceği: Değişen Tüketici Taleplerine Yenilikçi Yanıtlar
Elektrikli araçların yükselişi, sadece ulaşım alışkanlıklarımızı değil, aynı zamanda otomotiv şirketlerinin iş modellerini de köklü bir şekilde dönüştürüyor
Enflasyon Muhasebesi Temettüleri Nasıl Etkileyecek?
Enflasyon Muhasebesi Temettüleri Nasıl Etkileyecek?
Borsada 2024’e girdiğimiz bu günlerde yatırımcıların en fazla merak ettiği konulardan birisi şirketlerin 2023 yılı kârlarından ne kadarını temettü olarak dağıtacağı. Bununla bağlantılı olarak merak edilen bir diğer konu da bu yıl uygulanacak enflasyon muhasebesinin şirketlerin temettü kararlarını etkileyip etkilemeyeceği.
Halka Arzın Yeni Dev Kriterleri ve Enflasyon Muhasebesi
Halka Arzın Yeni Dev Kriterleri ve Enflasyon Muhasebesi
Firma değerlerini gösteren özkaynakların enflasyon karşısında ne ölçüde korunduğunu belirlemek amacıyla yasalaşan enflasyon muhasebesi değerlendirilmeleri daha anlamlı kılacak.
Tüketicinin zor yılı
Tüketicinin zor yılı
Ekonomi yönetiminin enflasyonla mücadele reçetesinin başında, iç talebin kısılması var. Önceki iki yılda uygulanan politika nedeniyle inanılmaz bir hızla yükselen “mala hücum”, hız kesmek zorunda. Otomotiv ve konutta bunun izleri net olarak görünüyor. Lükse ya da ihtiyaç dışı tüketime yöneldiği düşünülen bireysel krediler yavaşlarken, bankalar kredili mevduat hesaplarında kısıtlamalara gidiyor. Ücret artışlarının yarattığı birkaç aylık geçici refah dışında, tüketicilerin son dönemin en sert yılına hazırlanması şart gibi görünüyor.
İşte Hayatımızın Matematiğini 2024’te Değiştiren Yeni Rakamlar
İşte Hayatımızın Matematiğini 2024’te Değiştiren Yeni Rakamlar
Yeni yılla birlikte vergilerden ücretlere hayatımızı etkileyen tüm rakamlar yukarı yönlü revize edildi.
Asgari Ücret Azami Rekabet
Asgari Ücret Azami Rekabet
Kar marjı dar, emek payı yüksek birçok sektör, uluslararası rekabet avantajını kaybetme riski ile karşı karşıya. Farklı sektörlerin temsilcileriyle kendi sektörlerindeki rekabet durumunu; zorlukların aşılması için planlarının neler olduğunu konuştuk.
Miktarsal Sıkılaşmaya Likidite Baskısı
Miktarsal Sıkılaşmaya Likidite Baskısı
Bankalardaki TL likidite fazlası, TCMB’nin zorunlu karşılık ve TL depo alım ihalesi adımlarına rağmen artmaya devam ediyor. Bu durum piyasa faizlerini baskılarken, parasal aktarım mekanizmasının etkinliğini sınırlıyor.
2024 Marka Stratejileri
2024 Marka Stratejileri
Bu yıl, basitlik, hakkaniyet, şeffaflık ve kolaylık yılı
40 Yıllık Döngü Sona mı Eriyor?
40 Yıllık Döngü Sona mı Eriyor?
Çin büyümesi 2023 yılına göre daha iyi bir performans gösterebilir ancak bu toparlanma önceki yıllara oranla oldukça sınırlı kalacak.
Ticari Çatışmalar ve Korumacılıkta Yaygınlaşma Korkusu: G-20 Ülkeleri Tedricen Korumacılığa Kayıyor
Ticari Çatışmalar ve Korumacılıkta Yaygınlaşma Korkusu: G-20 Ülkeleri Tedricen Korumacılığa Kayıyor
Küresel ticarette korumacı önlemler durgunluk eğilimleri ve büyük risklere rağmen artıyor.
Meditasyon ve Mutluluk Arasındaki Bağ
Meditasyon ve Mutluluk Arasındaki Bağ
Meditasyonun düzenli ve uzun soluklu uygulanması, kişinin hayatında net bir şekilde meditasyondan önce ve sonra farkını ortaya koyuyor
Yüksek Faizler Dünyayı Nasıl Değiştirdi?
Yüksek Faizler Dünyayı Nasıl Değiştirdi?
Ekonomistler ve üst düzey yatırımcılar; parasal sıkılığın tüketiciler, hükümetler, işçiler ve piyasa için ne anlama geldiğini değerlendirdi.
Girişimci Kadınlara Cinsiyet Engeli
Girişimci Kadınlara Cinsiyet Engeli
Girişim ekosisteminde kadınlar tarafından kurulan şirketlerin anlaşma sayısı yavaş da olsa artış gösterirken, yatırım hacmi ise azalıyor. Cinsiyet temelli önyargılar, kadın kurucuların toplam sermaye pastasından aldığı paydaki düşüşte önemli faktörlerden biri...
Yeni Çağda Yeni Adım: Batarya Ekonomisi
Yeni Çağda Yeni Adım: Batarya Ekonomisi
Gelecekte ulaşımda kullanacağımız araçların akıllı, otonom ve elektrikli olacağını artık söylemeye gerek yok. Ancak bu yeni gerçekliğe ulaşmak ve kabul ettirebilmek zaman aldı ve süreç devam ediyor. Çok uzun süredir tüketicilerin “bataryalı elektrikli araçlar geliyor, önemli, menzil sorunları sebebiyle buna inanmıyoruz” dediği bir dönem yaşıyoruz.