İş hayatında patron kademesinde “işleri büyütelim” kararı almak; işletmenin geleceği için oldukça önemli bir adımdır ve dikkatli planlanması gerekir. Öylesine söylenmiş olma ihtimali yoktur. Ortada büyüyen ya da büyümesi beklenen bir talep vardır. Ancak burada “işleri büyütelim” kararı aşamasına geçmeden önce; sanayici açısından mevcudiyetin nasıl korunduğuna değineceğim.
Sanayicinin varlığını devam ettirebilmesi için üretiminin sürekli olması gerekir. Üretimin sürekliliği için ise, deyimi yerindeyse üç temel gıda maddesine her daim erişebilmesi gerekir. Bunlardan ilki; hammadde, ikincisi finansman, üçüncüsü ise enerjidir. Bu üç temel gıda maddesine içinde bulunduğu koşullardan daha avantajlı olarak erişebilen ve parasını ödeme gücüne sahip her işletmenin hayatta kalma ve hatta rekabet edebilme gücü vardır.
Hammaddeye erişim
Hammadde, bir ürünün ya da malzemenin üretiminde kullanılan; temel bileşenini oluşturan, işlenme sonucunda son ürüne dönüşen maddedir. Sanayi sektörü; kimyadan gıdaya; tekstilden demir-çeliğe kadar birçok alt sektörüyle zengindir. Bu zenginlikten kaynaklı olarak hammadde çeşitliliği de fazladır. Dolayısıyla her sanayici; üretim süreçlerini optimize etmek için farklı tedarik stratejileri geliştirir. Elbette hammaddeye erişimin tek riski tedarik zincirindeki sorunlar değildir. Alınan hammaddenin bulunduğu coğrafya, o coğrafyanın politik riskleri, doğal afet gibi çevresel riskleri, kalite ve güvenlik sorunları, hammaddenin tabi olduğu regülasyonlar ve uluslararası fiyat dalgalanmaları; o hammaddeye erişebilmek için tek tek gözden geçirilmesi ve hesaplanması gereken riskleri oluşturur.
Enerjiye erişim
Günümüz dünyasında herkesin enerjiye ihtiyacı olduğu bir gerçek. Gelişen ülke olarak tanımladığımız, bizim gibi büyüme heveslisi ülkelerde faaliyet gösteren şirketler için enerji maliyeti, hele de söz konusu olan enerji ithalatçısı bir gelişen ülke ise çok önemli bir gider kalemi haline geliyor. Bizim ülke olarak enerji tedarikinde kullandığımız kaynakların başında doğal gaz ve petrol geliyor. Her iki kaynakta da net ithalatçıyız. Dolayısıyla küresel enerji piyasasındaki arz ve talep dengesiyle oluşan fiyatlar; doğrudan bizim sanayicimizin enerji faturasını etkiliyor. Devlet politikalarımız itibarıyla her ne kadar enerji sektöründe sübvansiyon bulunsa da, satın alma gücü açısından değerlendirdiğimizde, enerji faturaları sanayici açısından hâlâ çok büyük bir gider kalemi. Ayrıca, ithal olan bu kaynaklar döviz kuru riskini de beraberinde getiriyor. Altyapı ve vergilendirme politikaları gibi birçok unsurla; hem küresel hem de yerel riskler barındıran enerji riski; bizim gibi pek çok ülkeyi gerek Avrupa’ya uyum sağlamak, gerekse sahip olduğumuz coğrafi potansiyel sebebiyle yatırıma zorluyor. Bu iyi bir şey. Ancak konu yine yatırıma geldiği için, orada yine finansmana erişim problemi de doğmuş oluyor.
Finansmana erişim
Mevcudiyetini korumak isteyen her işletme; üretim sürecini aksatmayacak hammadde ve enerji kaynağına erişim risklerini bertaraf ettikten sonra çözmesi gereken üçüncü problem finansmana erişimdir. Hammaddeyi bulduğunda ve üretime devam etmek için bulduğu enerjiyi kullandığında; sıra ödemesine gelir.
Burada işletmenin bulunduğu ülkenin makroekonomik koşulları ilk etkendir. İhtiyaç olan finansman özsermaye ve dış finansman yoluyla sağlanabilir. Eğer başkasının parası enflasyon olan ortamlarda cebindeki parayı kullanmaktan daha ucuza geliyorsa dış finansmanla ilerlenir. İş kendi kararından çıkıp, bir finansal kuruluşa gitmeye geldiyse; işletmenin kendi sınırlarından öte; finansal kurumların risk alma eğiliminin azaldığı nokta, etken olur. Artık parayı size verecek olan başkasıysa; önemli olan onun risk algısıdır. Bu risk algısı ise, eğer makroekonomik koşullardan işletmenin riskine indirgenebiliyorsa; işletmenin kredi geçmişine, ihtiyaç olan finansmanı karşılayacak teminatın karşılanıp karşılanmadığına bakılır.
Günün sonunda tüm bu erişim sıkıntılarının çözümü; pandemi gibi siyah kuğu örneklerini saymaksak finansmanla çözülüyor. Yani finansmana erişiminizde bir problem yoksa, aslında sorunlarınızı büyük ölçüde çözmüş oluyorsunuz. Amerika’nın kurucularından sayılan Thomas Jefferson’un da dediği gibi “Kazanmadan paranı harcama.” Dolayısıyla “işleri büyütelim” kararına geçmeden önce üretimde aksama olmamasını sağlayacak kaynak erişiminin eksiksiz olması gerekir. Bu kaynaklara erişimde sıkıntı olmadığı durumda; işletmeler talepteki hızlanmaya karşı “işleri büyütelim” aşamasına geçebilirler. Ama önce hayatta kalabilmek önemlidir.