Yılda dört kez yapılan Enflasyon Raporu toplantıları, Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası’nın ana iletişim aracı.
Ancak ocak toplantısının özel bir önemi vardı.
Bu toplantı, önceki hafta eski Başkan Hafize Gaye Erkan’ın görevden ayrılması öncesinde, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın açıklamaları sonrasında küllenen haber akışı ve tartışmaların yeniden alevlenmesi riskini barındırıyordu.
Ekonomi yönetimi açısından görev değişikliği öncesinde önemli bir iletişim riski barındıran toplantının, görev değişikliği sonrasında fırsat olarak kullanılmak istendiği anlaşılıyor.
Toplantının sonucuna bakıldığında, bu fırsatın iyi kullanıldığını söylemek mümkün.
İletişim kanalı kullanımı adına bunun teyidinin alınabileceği iki önemli alan var.
Birincisi, toplantı sonrası tartışmaların nereye odaklandığı. Gündem eski ya da yeni başkan ve değişiklikten ziyade para politikasına odaklanmış görünüyor.
Bu çok iyi haber, zira Merkez Bankası’nın adı gündemde olacaksa bunun mutlaka “para” ile ilintili olması gerekir.
İkincisi, Enflasyon Raporu’nun tüm haber kanalları tarafından verildiği, tüm medya organlarınca takip edildiği bir ortamda yeni başkanın kendinden ziyade kurumsal duruşu ve para politikası önceliklerini ifade etmesi önemlidir.
“Biz”in altını çizen ve yanındaki başkan yardımcılarına da söz veren yaklaşımı da uzunca bir süredir zedelenen kurumsal kimlik açısından olumlu görmek gerekir.
Başkan Yardımcısı Prof. Dr. Hatice Karahan’ın özellikle uluslararası yatırımcılar ile iletişimin kurumsal kimlik altında yapıldığı ve böyle yapılmaya devam edileceği konusundaki söylemi de yaşanan haber akışı ile zorlanan kurumsal itibarın tesisi adına faydalı oldu.
Buraya kadar iletişimi konuştuk, bu noktadan sonra buna para politikası duruşu ve iletişimi üleştirerek devam edelim. Enflasyon Raporu’nun mihmandarlık vazifesi çok kritiktir.
Zira hem enflasyon tahminlerinin hem çıktığı açığı öngörülerinin paylaşımı, Merkez Bankası ile piyasa arasında beklenti farkı olup olmadığını görmeyi sağlar.
Önceki yıllarda enflasyon tahmini içermeyen enflasyon raporları görmüşlüğümüz dahi oldu.
Ancak rasyonel politikalara dönüş çerçevesinde bu iletişim kanalının yeniden etkin kullanılmaya başlanması olumlu.
Gelelim politika duruşuna.
Merkez Bankası’nın bu raporda enflasyon beklenti aralığında değişikliğe gidilmemesi çok tartışılan konulardan biri.
Oluşan ücret artışı risklerine ve yüksek Ocak ayı enflasyon verisine rağmen TCMB 2024 enflasyon beklentisini yüzde 36’da, belirsizlik aralığının üstünü ise yüzde 42’de bıraktı.
Piyasanın bir bölümü bunun revize edilmesi gerektiğini, enflasyonda bu hedef seviyesinin tutma olasılığının güç olduğunu düşünüyor.
Dolayısıyla arkasından da “hedef revize edilip ek faiz artırımları ile daha şahin bir duruş sergilenmeliydi” görüşünü savunuyor.
Hem Başkan Fatih Karahan hem de Başkan Yardımcısı Cevdet Akçay ise hedefi revize etmek yerine beklentilerin çıpalanmasının öneminin altını çiziyor.
Hatta toplantının son bölümünde Akçay’ın söylediği şekliyle, bankanın hedefi revize etmek yerine hedefe ulaşacak politikaların belirginleşmesinin daha şahin görüldüğünü anlıyoruz.
Çünkü para politikasının başta yüksek likidite olmak üzere geçmişten kalan yükleri var.
Bunlar parasal aktarım mekanizmasının etkinliğini azaltıyor.
Banka yönetimi, bunları ortadan kaldıracak hamlelerin enflasyon hedefine yakınsamak için daha önemli olduğunu söylüyor.
“Enflasyon ile faizin, mevduat ile politika faizinin, kredi faizleri ile enflasyonun” koparılan ilişkisini yeniden kurmakla uğraşıyoruz.
Bu ortamda modelin iyi çalıştığını varsayıp buna göre ince ayarla beklenti revizyonu yapmak anlamlı değil. Önce modellerin iyi çalıştığından emin olalım” diyor.
Kısacası, “Şahin duruş sürekli hedefi yukarı revize ederek olmaz, hedefi sabit tutup politikayı ona ulaşmak için dizayn ederek olur” diyor.
Bu, muhtemelen önümüzdeki dönemin büyük tartışması olacak. Piyasa da Merkez Bankası da kendince haklı.
Çünkü piyasa çok uzun süredir sadece daha pembe tarafta kalıp düzenli olarak hedef revizyonu yapan bir Merkez Bankası gördü.
Talep tam soğumamışken mesajı doğrudan almayı tercih etmesi, para politikası ölçüsünde sıkılaşmayan maliye politikası varken 45 faizi yeterli bulmaması biraz da bundan.
Merkez Bankası ise somut adımlar atarak yaratmak istediği sıkılaşmanın beklenti çıpalanması ile şekilleneceği kanısında.
Hedefi değiştirmenin bunu zedelemesini engellemek istiyor.
Mart-Nisan-Mayıs üçgeni, hangi görüşün baskın olacağının ispatlanacağı alan olacak.
Sorunun ilk yanıtını üç ay sonra alacağız…
Son raundu elbette yıl sonunda.
Bakalım koşullar TCMB’yi hedef revizyonuna mı zorlayacak, yoksa piyasa “gerçekten yeterliymiş” diyerek 36-42 bandına dönük beklentilerini mi koruyacak?
Bitirirken, şunu da ekleyelim; yeniden para politikası tartışabilmek bile iyi geliyor insana….
Hep işimize gücümüze bakabilmek dileğiyle…