Konuşmanın birçok manşeti olduğunu söylemek mümkün. Ama bunlardan en önemlisi, “Algı, kabul, itibar” çerçevesinde enflasyonla mücadelede gerekli desteği beklediklerini aktaran vurgu idi.
‘Biz üzerimize düşeni yaptığımız ve yaptıklarımız üzerinden bizi değerlendirip bu patikaya olan inancınızı pekiştirirseniz, enflasyonu bu patika üzerinde oturtup dezenflasyonu minimum maliyetle gerçekleştirmemiz mümkün olabilecektir. Biz üzerimize düşeni yaparken şu ya da bu sebeple “algı, kabul, itibar” üçlüsü devreye girmiyorsa, enflasyonu daha yüksek bir maliyetle de olsa bu patikaya oturtmaya azimli ve kararlıyız.’
Dünyanın neresinde olursa olsun, para politikasının etkinliği tek başına alınan kararlar ya da dayatmalarla gerçekleşemez. Ekonominin paydaşları, aktarım mekanizmasının içinde yer alan aktörler, kamuoyunun algısı doğru yerde oturmadığı taktirde, iktisadi davranışın yönetilmesi ya da dönüştürülmesinin imkanı yok.
Dolayısıyla toplumsal uzlaşı, herhangi bir ekonomik planın başarıya ulaşmasının olmazsa olmazı.
Erkan’ın açıklamaları, özellikle fiyat koyuculara dönük. “Programa inanır, fiyatlama davranışını buna yönelik olarak değiştirirseniz, çok daha hızlı yol alabiliriz” diyor. Zira, ekonomi yönetiminin dezenflasyon sürecine geçiş için gereğini yaptığını vurguluyor.
“Faizin yüzde 8.5’ten yüzde 40’a çıkması da; sadeleşme çerçevesinin oluşması da, iç talebi dengelemek için alınan önlemler de bunun bir parçası. Biz sadece sizden beklemiyoruz, kendimiz yaptıktan sonra sizden bekliyoruz” diyor. Bloomberg HT ekranlarında, Türkiye’nin hemen hemen tüm sektörlerinden temsilcilerle her gün konuşuyor, görüşlerini alıyoruz. İş dünyası temsilcilerine soruyor, programa dair bakışlarını izleyicilerimiz ile paylaşıyoruz.
Şu an için kiminle konuşursak konuşalım, programa destek çağrıları alıyoruz. Ekonomi yönetiminin attığı adımlar karşılığında itibarının yeniden iade edilmeye başladığını görüyoruz. Yani üçlemenin “itibar” kısmında geçmiş iki yılın hasarı nispeten onarılıyor.
Kabul kısmında zaten sorun yok, çünkü aklı eren herkes bu sürecin bu şekilde devam etmesinin imkansızlığını görüyor. Bir şeyler yapılması gerektiğini kabul ediyor. Zira son 2 senede uygulanan politika nedeniyle paramıza 1 adet sıfır ekledik.
Muhtemelen her şey yolunda gidip bu program 2 yıl sonunda bugünkü fiyatlar neredeyse ikiye katlamış; ama bu döngüyü nihayete erdirmiş olacağız.
Eğer bugün yapılanlar yapılmasa veya bugün çıkılan yoldan dönülecek olursa; çok daha hızlı birkaç sıfır daha ekleme riskimiz var.
Eskiden 100 liraya aldıklarımıza markette artık 1.000 lira ödüyoruz.
Bugün 1.000 kira ödediğimiz alışveriş sepetinin üzerine sadece yıllık beklenen enflasyonu giydirdiğimizde, 2025 yılının sonunda o sepete 1.850 lira ödememiz gerekeceğini görüyoruz. Yaklaşık 100-150 bin lira arasında otomobil alırken artık 1-1.5 milyon lira arasında ödemeyle alabiliyoruz.
Bunun bir noktada durması gerekiyor.
Herkes de bunun farkında.
Şimdi üzerinde çalışılması gereken kısım “algı.”
Zira, ekonomide alınan adımların, yapılan sıkılaştırmaların etkisi mutlaka gecikmeli olarak geliyor.
Bugün herkes destek veriyor.
Çünkü ekonomi hala canlı.
Fiyatlama davranışı ve son 2 yılda oluşan “fiyat artsa da ücret artışıyla fark kapanır”yaklaşımı hala devam ediyor. Şirketlerin işlerinde talep bazlı kısmi değişiklikler olsa da hayat hala mecrasında akmaya devam ediyor.
Şirketlerin elinde hala son 2 senede uygulanan ucuza fonlama nedeniyle birikmiş bir likidite var. Homojen dağılmamış olsa da ekonomiyi çevirmeye yetiyor.
Buraya kadar sorun yok, çünkü hala kimsenin canı yanmıyor.
Esas yapılanların etkileri doğrudan hissedilmeye başlandığında, soğuma daha net görüldüğünde, yılın ikinci çeyreğinde enflasyon yüzde 70’lerde zirve yaptığında aynı destek sürecek mi?
Ben yapılan açıklamayı, bunun öncü uyarısı olarak görüyorum.
Bugün iade-i itibarı almak üzere olan, yaptıkları kabul gören Merkez Bankası için iş dünyası temsilcileri işler güçleştiğinde aynı desteği verecek mi?
Büyüme ve enflasyon arasında “gerçek ödünleşmeyi yapmak gerekecek” noktaya gelindiğinde, aynı destek sürecek mi?
İstihdamda daralma yaşanmaya başladığında, likidite azalışı nedeniyle işletmelerin krediye pahalı da olsa erişimi güçleştiğinde aynı destekler sürecek mi?
Merkez Bankası, “sürmek zorunda” diyor. Sürmezse çok daha ağır bir kür uygulamak zoruda kalacağını söylüyor.
Bugünün algısı ve desteği ile yarın işler zorlaştığında oluşacak güçlükler arasında “uzun erimli iyiliği” tercih etmek gerektiğini anlatıyor.
Soğumayı şirketler ve bireyler henüz yeni hissetmeye başlıyor.
Yapılacaklar yapılıyor ama…
Her şey şimdi başlıyor.