Küreselleşme sürecinin hızlanmasıyla birlikte hizmetler sektörünün küresel ticaret kompozisyonu içindeki payı artarken sektörün nitel yapısında da önemli değişiklikler meydana geliyor. Hizmetler sektörü eskiden bir ülkenin endüstriyel üretimi açısından ikincil bir güç parametresi iken, artık verimlilik, rekabet gücü ve yükselen yaşam standartlarının temel belirleyicileri haline geldi. Ayrıca, gelişmekte olan ülkelerin hizmet ihracatları artık sadece turizm gibi katma değeri düşük geleneksel kişisel hizmetlerden değil, internet, bilişim teknolojileri ve platform ekonomilerindeki devrim addedilebilecek değişikliklerin sağladığı altyapılar üzerinden ihraç edilen modern hizmet kalemleriyle giderek daha fazla bağlantılı hale geliyor.
Hizmetler sektörünün dinamiklerinde meydana gelen gelişmelere bağlı olarak son yıllarda dış ticaret literatüründe, ekonomik kalkınma ve büyüme sürecinin temel bileşenlerinden bir tanesinin, bir ülkenin üretim ve özellikle ihracatındaki “sofistikasyon seviyesinin” artması olduğu savunuluyor. Bu yaklaşımlarda genel olarak ‘bir ülkenin ne ürettiği ve ne ihraç ettiğinin önemli olduğu, mamullerin verimlilik ve katma değer seviyelerinin büyüme için önem arz ettiği, iktisadi performans üzerindeki sonuçları açısından tüm malların aynı olmadığı iddia’ ediliyor. Kısaca “bazı ürünlerde uzmanlaşmak, diğerlerinde uzmanlaşmaktan daha yüksek büyüme sağlayacaktır” (Hausmann ve diğerleri, 2007 kısaca bundan böyle HHR; ayrıca bkz. Lall ve diğerleri, 2005). Buradan çıkarılabilecek en önemli sonuçlardan bir tanesi, rekabetçi fiyatlarla arz edilen, verimli ve yenilikçi hizmetlere erişebilme ve bunları ihraç etme kabiliyetinin, kalkınma ve büyüme stratejileri için kritik hale gelmesidir.
Hizmetlerin küreselleşmesi üretime girdi mahiyeti de taşıyan, ulaşım, lojistik ve bilgi teknolojisinden finans ve eğitim gibi hizmet sektörlerinin büyümeyi artırma, ekonomik entegrasyonu derinleştirme, mal ve hizmetler sektöründe çeşitlendirmeyi kolaylaştırma, sadece ticarette değil, ülkelerin ekonomik büyüme ve gelişme süreçleri açısından da yeni ve büyük bir potansiyele sahip olduğu görülüyor. Özetle küreselleşme sürecinin hızlanmasıyla birlikte hizmetler sektörünün küresel ticaret kompozisyonu içindeki payı artarken alt hizmet sektörleri arasında göreceli payda, sektörün nitel yapısında da önemli değişiklikler meydana geliyor. Bu kapsamda özellikle üç çarpıcı gelişmenin altını çizmek gerekiyor:
İlk olarak hizmetler sektörü gittikçe artan oranda ticarete konu olmaya başlamış, hem gelişme yolundaki (GYÜ) hem de gelişmiş ülkelerin (GÜ) hizmet ticaretinin zaman içinde artış trendine girdiği; İkincisi, hizmet ticareti GYÜ’lerde GÜ’lere daha güçlü şekilde arttığı, üçüncü olarak bu gelişmelere paralel sektörün ticaret kompozisyonunda dönüşüm gerçekleştiği, toplam hizmet ticaretindeki büyümenin modern hizmetler ticaretindeki büyümeden kaynaklandığı görülüyor. (Ghani 2010). Kısaca, hizmetlerin küreselleşmesi (ulaşım, lojistik ve bilgi teknolojisinden finans ve eğitime) büyümeyi artırma, entegrasyonu derinleştirme ve mal ve hizmetler sektöründe çeşitlendirmeyi kolaylaştırma, sadece ticarette değil, ülkelerin ekonomik büyüme ve gelişme süreçleri açısından da büyük bir potansiyel vadediyor.
Türkiye ve BRICS
Ülkemizin yüzde 85 gibi anormal denebilecek bir oranda geleneksel, katma değeri düşük hizmet ihracat kalemlerine bağımlı hale geldiği, finansman, telekom ve bilgisayar hizmetleri, modern iş hizmetleri gibi katma değeri yüksek hizmet alanlarında uluslararası hizmet piyasalarında hemen hemen hiç varlık gösteremediği görülüyor. Türkiye’nin ülkenin sahip olduğu üretim faktörleri ve beşeri sermaye stokunu, hizmetler sektörünün gerekleri doğrultusunda yeniden ele alması, Gümrük Birliği dışında olmanın avantajlarına da sahip olan hizmetler sektörüne yönelik ciddi bir iç mevzuat ve dış ticaret stratejisi geliştirmesi gerekiyor. BRICS ekonomileri yüksek katma değerli hizmetler sektörü ihracatına kısa vadede gelişmiş ekonomileri yakalayamayacak gibi görünseler dahi orta vadede dünya hizmet ekonomisinde önemli bir güç merkezi haline gelebilirler.