Hal böyle iken, iş dünyasının “erkek-egemen” çevrelerinde bir kadın olarak kabul görüp kariyer yapmak kolay değil. Arkadaşlık ilişkileri ile filizlenip kök salan eril iş çevrelerine girmek, girseniz de yıllar içinde kemikleşmiş bilinçaltını değiştirmek, önyargıları kırmak, takdir görmek, üst düzey pozisyonlara yükselmek zor.
İlginç bir şekilde kadınlar meslekte tecrübe kazandıkça önlerine çıkan engeller ve cam tavanlar da artıyor. Zira daha alt pozisyonlarda iken erkek çalışma arkadaşları tarafından “tehdit” olarak görülmeyen kadınlara “kol kanat germek”, bu vesileyle modern ve eril vicdanları rahatlatmak daha kolay oluyor. Ancak ne zaman ki iş ciddileşip rekabet kızışıyor ve kadın iş dünyasının normlarını, görünmez duvarlarını kırarak yükselmeye başlıyor, o noktada farklı dinamikler devreye giriyor.
Benzer özgeçmişe sahip erkek ve kadın iktisatçı değerlendirilirken erkeğin daha bilgili, daha becerikli, daha zeki olacağına dair inanç ve önyargılar günlük hayatta karşılaştığınız yorumlardan tutun da medyadaki değerlendirmelere, üst düzey atamalara kadar yansıyor.
Bernanke, Yellen ve Powell
Kadın-erkek eşitliği konusunda yaşanan sorunlar bizim coğrafyamızda çok daha yoğun olsa da Batı’da da hala benzer önyargılarla boğuşuyor kadınlar.
Uzmanlık alanım gereği merkez bankası kararlarını yakından takip ediyorum. Özellikle Türk medya kanallarında ABD merkez bankası Fed’in kararları yorumlanırken bir süredir dikkatimi çeken bir husus var. Fed başkanlığını Janet Yellen’in yaptığı dönemde alınan kararlar daha çok Fed’e mâledilirken, takipçisi Jerome Powell döneminde kararların daha ziyade Powell’ın kararları gibi yorumlandığını gözlemliyorum.
Fed başkanı FOMC üyelerinin kararlarının şekillendirilmesinde önemli bir rol oynar. Ancak medya yansımalarında önemli bir kararda bir kadının baş rol oynaması bilinçli ya da bilinçsiz olarak göz ardı edilip küçümsenirken başkan erkek olunca böyle bir sorumluluğun daha kolay ve doğal bir şekilde başkana devredilmesi üzerine eğilmesi gerekilen bir konu.
Bu günlerde Koç Üniversitesi’nden Sevcan Yeşiltaş ve Federal Reserve Board’dan Zeynep Şenyüz ile birlikte bu konuya akademik bir perspektiften bakmaya başladık. Amacımız öncelikle Fed kararlarının ABD medyasındaki yansımalarını incelemek. Şayet kullanılan dilde sistematik bir cinsiyetçilik tespit edersek ikinci aşamada kullanılan dilin finansal ve ekonomik etkileri olup olmadığını analiz edeceğiz.
Yaptığımız ön incelemede üç Fed başkanı Bernanke, Yellen ve Powell dönemlerinde medyada çıkan makalelerde kullanılan dile göz attık. Bu incelemeyi yaparken literatürde “maskülen” olarak tanımlanan güç, kararlılık, başarı, otorite içeren anahtar sözcüklerin her üç başkan döneminde kullanılma sıklığına baktık. Aşağıdaki grafikte bu kelimelerin kullanılma sıklığından görüleceği üzere söz konusu sıfatların Yellen döneminde sistematik olarak daha az kullanıldığını göze çarpıyor.
Yolun bundan sonrası
Yolun bundan sonrası bizim araştırmamız açısından oldukça ilginç olsa da ima edebileceği sonuçlar açısından iç karartıcı. Gerek akademik başarıları gerekse politika yapıcı kariyeri ile muazzam başarılara imza atan Yellen bile cinsiyetçi bir muameleye maruz kalıyorsa bunu akademik olarak tespit etmek oldukça vahim bir tabloya işaret eder.
Para politikasının temel taşlarından biri beklenti yönetimidir. Bu beklentinin oluşumunda merkez bankası ile kamuoyu arasında köprü olan medyanın kritik bir rolü var. Medya, bilinçli ya da bilinçsiz olarak, kullandığı dilde erkek başkanları daha çok öne çıkarıyor, daha güçlü bir profil çiziyorsa bu durum Fed kararlarının beklenti yönetimindeki etkilerine ve oradan da reel ekonomiye kadar yansıyabilir.
Bu yazıda ve burada özetlediğim yeni araştırmamızda nihai amacımız toplumsal cinsiyet eşitsizliği konusunda bir farkındalık yaratmak, etkilerini ölçmek ve bir şeylerin değişmesine katkı verebilmek.
8 Mart Dünya Kadınlar Günü de bu farkındalığa hizmet etmek için vesile olmayı amaçlıyor. İçinde yaşadığımız ortamı kadınlar için daha adil bir çerçeveye oturtmaya kullandığımız dilden başlayabiliriz. Zira bize çok basit ve masum gibi görünen “adamlar şunu yaptı” gibi ifadelerde ima edildiği üzere, önemli kararların öznesini erkek yapan, dilimize yerleşmiş en basit ifadeler bile bilinçaltını besleyen, kadının toplumdaki temsiliyetini evinin dört duvarına sınırlayan ifadelerdir. Kapsayıcı ve eşitlikçi bir topluma kapsayıcı ve eşitlikçi bir dil ile başlamalıyız. Her gün kullandığımız kelimelere göstereceğimiz özen, bir sonraki aşamada kollektif davranış ve düşünce sistemimize de yansıyacak, cinsiyet eşitliğinin içselleştirilmesine önemli bir katkı verecektir.
Yüce Atamızın sözleri ile noktalayalım:
İnsan topluluğu kadın ve erkek denilen iki cins insandan mürekkeptir. Kabil midir ki, bu kütlenin bir parçasını ilerletelim, ötekini ihmal edelim de kütlenin bütünlüğü ilerleyebilsin? Mümkün müdür ki, bir cismin yarısı toprağa zincirlerle bağlı kaldıkça öteki kısmı göklere yükselebilsin?
Mustafa Kemal Atatürk