Businessweek
Bloomberg Businessweek Türkiye dijital dergisine aboneliğiniz boyunca tam erişim sağlayabilirsiniz. Abone Ol

Küresel Ekonomi

Justin Lin ve Yeni Yapısal İktisat: “Taşı Pişirecek Sabra Sahip Adam”
Çin Kalkınmasına katkı sunan en önemli bilim adamları arasında yer alan Justin Lin’in yaklaşımlarından dersler çıkarılabilir.
  • 23 Ağustos 2024 12:45
  • Dr. Şahin Yaman
Justin Lin ve Yeni Yapısal İktisat: “Taşı Pişirecek Sabra Sahip Adam”

Gelişmekte olan veya yükselen ekonomilerden gelen ilk Dünya Bankası Baş Ekonomisti olarak tanınan Justin Lin hem akademik hem de uygulamalı iktisat alanındaki katkılarıyla öne çıkmaktadır. IMF “Finance & Development” dergisinde 2012 yılında yayımlanan “Taşı Pişirecek Sabra Sahip Adam” başlıklı makale, Lin’in kariyerinin ve Yeni Yapısal Ekonomi (NSE) çerçevesinin önemli yönlerini ayrıntılandırmaktadır.


Lin’in kariyer yolculuğu: Herkes gider Mersine o…


1952’de Tayvan’ın Yilan ilçesinde yoksul bir ailede doğan Lin, Tayvan ordusundan firar ederek Çin anakarasına geçtiği 1979 yılında, Çin Komünist Partisi Deng Xiaoping liderliğinde piyasaya yönelik reformları başlatma arifesindeydi. Bu dönemde, Nobel ödüllü bir iktisatçının tercümanlığı yaparken kurduğu ilişki sayesinde Chicago Üniversitesi’nden burs kazanarak doktorasını burada tamamladı. 2008 yılında, küresel ekonomik kriz öncesinde gelişmekte olan ülkelerin Dünya Bankası’nda daha fazla söz hakkı talep ettiği dönemde, Lin Dünya Bankası’nın baş ekonomisti olarak atandı. Bu atama, Lin’in kariyerinin bir dönüm noktası oldu ve gelişmekte olan ülkelerin ekonomik kalkınma sürecine dair yeni perspektifler sunmasına olanak sağladı. Lin’in çalışmaları, özellikle Asya’daki hızlı ekonomik büyüme derslerini geliştirme açısından önemli bir rol oynadı.


Lin’in teorik çerçevesi, dünya çapında yoksullukla mücadele eden ülkeler için uygulanabilir stratejiler sunarken, kişisel biyografisi kariyerinin de ayrılmaz bir parçasıdır. Tayvan’daki askeri hizmetinin ardından Çin anakarasına geçişi, onun ekonomik kalkınma üzerine derin bir anlayış geliştirmesine imkan sağladı. Ayrıca, Lin’in beşeri sermaye ve sanayi politikaları üzerine yaptığı çalışmalar, Çin ve diğer gelişmekte olan ülkelerin kalkınma süreçlerine önemli katkılarda bulundu. Lin’in Dünya Bankası’ndaki görevi sırasında, Afrika’daki sanayileşme ve kalkınma konularında önemli araştırmalara öncülük etmiş, çalışmalarıyla, düşük gelirli ülkelerin kalkınmasına yönelik stratejik fırsatlar sunmak için çaba sarf etti.


Lin’in teorik çerçevesi olarak yeni yapısal iktisat: Liberalizmin kalesi Şikago ekolünden devlet müdahaleciliğine.


Yeni Yapısal İktisat (NSE), Lin’in gelişim teorilerindeki temel yaklaşımlarını içerir. Lin, ekonomik kalkınmayı, ülkelerin sahip olduğu karşılaştırmalı üstünlükleri en iyi şekilde değerlendirmeleri gerektiği fikri üzerine kurmuştur. NSE’nin ana prensipleri şunlardır:


1. Yapısal Dönüşüm


NSE, ekonomik kalkınmanın, düşük verimlilikli sektörlerden yüksek verimlilikli sektörlere geçişini vurgular. Bu dönüşüm, ekonomik büyümenin sürdürülebilirliği için kritik öneme sahiptir. Justin Lin’in Yeni Yapısal Ekonomi (NSE) teorisi, kalkınma süreçlerinde yapısal dönüşümün merkezde olduğunu vurgular. Bu teori, özellikle gelişmekte olan ülkelerin ekonomik büyüme ve kalkınma hedeflerine ulaşabilmeleri için üretim yapılarında köklü değişiklikler yapmaları gerektiğini savunur. Yapısal dönüşüm, ülkelerin düşük verimliliğe sahip tarım gibi sektörlerden, daha yüksek verimliliğe sahip sanayi ve hizmet sektörlerine geçiş yapmasını ifade eder. Bu süreçte, hükümetlerin, ülkenin mevcut faktör donanımına (doğal kaynaklar, işgücü, sermaye) uygun sektörleri belirleyerek bu sektörlerdeki gelişimi desteklemesi gerektiğini savunur. Lin’e göre yapısal dönüşüm, sadece piyasa mekanizmalarına bırakılmamalıdır; çünkü piyasa başarısızlıkları, uzun vadeli kalkınmayı engelleyebilir. Bu nedenle, hükümetin stratejik müdahalelerle seçilen sektörleri desteklemesi ve bu sektörlerin gelişimini kolaylaştıracak altyapı ve teknoloji yatırımlarına öncelik vermesi gerekir. Ancak bu müdahale, geçmişteki yanlış kalkınma stratejilerinden farklı olarak, ülkenin karşılaştırmalı üstünlükleriyle uyumlu olmalıdır. Bu da, sanayileşme sürecinde ülkelerin kendi mevcut kaynaklarına en uygun sektörlere yönelmelerini ve bu sektörleri geliştirerek küresel ekonomide rekabet avantajı kazanmalarını sağlar. Sonuç olarak, Justin Lin’in NSE yaklaşımı, yapısal dönüşümün kalkınmanın temel dinamiği olduğunu ve hükümetlerin bu dönüşümü destekleyici bir rol oynaması gerektiğini savunur. Ancak bu müdahalenin, ülkelerin mevcut ekonomik yapıları ve potansiyelleriyle uyumlu olması gerektiğini vurgular.


2. Karşılaştırmalı Üstünlükler Stratejisinin Özel Rolü


Lin, her ülkenin kendine özgü karşılaştırmalı üstünlüklere sahip olduğunu ve bu avantajların sanayi politikaları ve altyapı yatırımları ile değerlendirilmesi gerektiğini savunur. Bu yaklaşım, ülkelerin iktisadi kıt kaynaklarını en verimli şekilde kullanmalarına imkan sağlar. Justin Yifu Lin’in karşılaştırmalı üstünlük kavramına getirdiği kapsamlı yaklaşım, özellikle gelişmekte olan ülkelerin kalkınma stratejilerine yönelik kritik politika tavsiye ve seçenekleri içerir. Lin, klasik karşılaştırmalı üstünlük kuramında olduğu gibi, ülkelerin faktör donanımlarına (örneğin, iş gücü, sermaye ve doğal kaynaklar) dayalı olarak uzmanlaşmalarını savunur. Ancak bu sürecin başarılı olabilmesi için devletin ekonomik kalkınmada aktif bir rol üstlenmesi gerektiğini vurgular. Lin’in önerdiği “Karşılaştırmalı Üstünlük Takip Etme” (Comparative Advantage Following-CAF) stratejisinde, ülkeler mevcut faktör donanımlarına uygun sektörlerde faaliyet göstermelidir. Örneğin, iş gücü yoğun bir ülke, başlangıçta iş gücü yoğun sektörlere odaklanmalı ve sermaye birikimi sağlandıkça daha sermaye-yoğun ve teknolojik sektörlere geçiş yapmalıdır. Lin, devletin bu dönüşümü desteklemek için altyapıya, eğitime ve teknolojiye CAF stratejisine uygun yatırımlar yapmasının gerektiğini savunur. Ayrıca, gelişmekte olan ülkelerin sanayileşme süreçlerinde, “gecikmiş kalkınma avantajı” sayesinde daha gelişmiş ülkelerin deneyimlerinden ve mevcut teknolojilerinden faydalanarak daha hızlı yol alabileceğini belirtir. Ancak Lin, ülkelerin doğal faktörlerine uygun olmayan sektörlere yönelmeleri durumunda, yani “Karşılaştırmalı Üstünlük Karşıtı” (Comparative advantage defying-CAD) strateji izlemeleri halinde, bu durumun iktisadi kaynakların yanlış kullanımıyla sonuçlanacağını ve ekonomik büyümeyi yavaşlatabileceğine vurgu yapar. Bu nedenle, ülkeler kendi doğal güçlü yönlerine uygun sektörleri seçmeli ve bu alanlarda kalkınmalarını sürdürmelidir.


3. Devlet Müdahalesi:


Lin’in Yeni Yapısal İktisat yaklaşımı, devletin seçilmiş sektörleri desteklemesi ve yapısal dönüşümü tetiklemesi gerektiği vurgular. Bu, endüstriyel politika olarak bilinen ve tarihsel olarak tartışmalı olan bir uygulamadır. Justin Lin’in teorisinde devlet müdahalesi, ülkelerin kalkınma süreçlerinde önemli bir rol oynar. Ancak bu müdahale, hükümetlerin karşılaştırmalı üstünlüklerine uygun sektörleri stratejik bir şekilde desteklemesine dayalıdır. Geçmişte birçok hükümet, mevcut ekonomik koşullarına uygun olmayan sektörlere odaklanarak başarısız olmuştur. Lin bu noktada, hükümetin dikkatli ve uyumlu bir müdahaleyle sanayileşmeyi teşvik etmesini savunur. Piyasa başarısızlıklarının giderilmesi ve kalkınmanın hızlandırılması için hükümetin aktif rolü, ancak mevcut koşullarla uyumlu bir stratejiyle başarılı olabilir. Lin, hükümetin seçilmiş sektörleri destekleyerek yapısal dönüşüm sağlamasının önemini vurgular. Ancak, bu yaklaşım bazı eleştirilerle karşılaşmıştır. Örneğin, geçmişte Japonya’daki Sanayi Bakanlığı’nın yerli otomobil üreticilerini kısıtlaması, hükümet müdahalesinin başarısız olabileceğine dair örnekler arasında yer alır.


4.Lin’in Kuramsal Çerçevesine Yönelik Eleştiriler


Lin’in teorileri, Washington Konsensüsü’ne yönelik bir eleştiridir ve neoliberal politikaların ötesine geçmeyi amaçlar. Lin’in yaklaşımı, neoklasik ekonominin temellerini benimserken, devletin ekonomik kalkınma sürecindeki rolünü yeniden tanımlar. Lin, bu teorileri “Gelişme Düşüncesi 3.0” olarak adlandırır ve bu yaklaşım, gelişmekte olan ülkeler için daha geniş ve kapsamlı bir ekonomik kalkınma çerçevesi sunar. Ben Fine ve Elisa Van Waeyenberge, Justin Lin’in Yeni Yapısal Ekonomi (NSE) teorisini şu temel eleştirileri getirmektedirler:



  1. Güç ve Etki: Lin’in Dünya Bankası’ndaki yüksek pozisyonu, onun teorilerine küresel kalkınma politikası üzerinde büyük etki sağladığından teorileri bu etki dışında dikkatle incelenmeli.

  2. Yapısalcılığa Dönüş: Lin’in yaklaşımları aslında devletin endüstriyel politikalara öncülük ettiği yapısal kalkınma anlayışına geri dönüş açısından övgüye değer, ancak bunun ne kadar gerçekçi olduğu tartışılır.

  3. Karşılaştırmalı Üstünlük Eleştirisi: Lin’in karşılaştırmalı üstünlük anlayışı, sanayileşmenin gerektirdiği karmaşıklığı yeterince kapsamamaktadır.

  4. Neoklasik Bağlılık: Lin’in teorisi, devlet destekli sanayileşmeyi savunsa da neoklasik ekonomik yaklaşım ve araçlara sıkı sıkıya bağlı kalmaktadır (Ne de olsa Şikago doktoralı bir Sosyalist!), bu da kalkınma sorunlarını çözmede yetersiz bir yaklaşım. Lin’in NSE ile önerdiği politikalar, muhafazakâr bulunarak, sürdürülebilir ve eşit kalkınma için gerekli dönüşümleri yeterince desteklememekle eleştiriliyor.


Sonuç


Justin Lin’in Yeni Yapısal Ekonomi çerçevesi, gelişim ekonomisinde önemli bir yenilik olarak kabul edilmektedir. Lin’in bu yaklaşımı, ekonomik kalkınmayı sadece teorik değil, aynı zamanda uygulamalı bir perspektiften ele alır. Lin’in kariyeri ve teorileri, gelişmekte olan ülkeler için daha kapsamlı ve uygulanabilir kalkınma stratejileri sunma konusundaki katkılarıyla dikkat çekmektedir. Türk siyasetçileri, bürokrat ve basınında üzerinde kısaca da olsa durulması ve Çin Kalkınmasına katkı sunan en önemli bilim adamları arasında yer alan Justin Lin’in yaklaşımlarından dersler çıkarılmaya çalışılmasının faydalı olacağı değerlendirilmektedir.


Dergi Erişimi
Dergi içeriklerini okumak için Bloomberg Businessweek Türkiye dijital dergisine abone olmanız gerekmektedir.Abone değilseniz abonelik satın alarak tüm dergi içeriklerine sınırsız erişim sağlayabilirsiniz
Abone Ol
Bloomberg Businessweek Türkiye'nin 44. Sayısı Yayında!
Bloomberg Businessweek Türkiye'nin 44. Sayısı Yayında!
İşte yeni sayıdan öne çıkanlar...
MEGAP Konkordatosu Ne Anlatıyor?
MEGAP Konkordatosu Ne Anlatıyor?
MEGAP hissesinde yaşanan süreç, bireysel yatırımcıların neden tek başına “finfluencer” peşinden gitmemeleri gerektiğini gösteren iyi bir örnek.
Dünya Gelir Tuzağının “Ortasında”
Dünya Gelir Tuzağının “Ortasında”
Gelişmekte olan ülkelerin gelişmiş ülke kategorisine geçebilmeleri için aşmaları gereken önemli engellerden olan orta gelir tuzağı 108 ülkeyi sarmış durumda. Teknolojinin hızla ilerlediği 21. yüzyılda çoğu ülkenin ekonomisi yerinde sayıyor. Türkiye ise doğru stratejilerle küresel oyuncu olma potansiyeline sahipken, mevcut politikalar çıkış için fırsat sunmuyor…
Geçmişi Satma Trendi Müzik Endüstrisini Yozlaştırıyor
Geçmişi Satma Trendi Müzik Endüstrisini Yozlaştırıyor
Yayın çağı, yayıncıların müzik telif haklarını istismar etmeleri için büyük teşvikler yarattı. Whitney Houston slot makinelerinden Bing Crosby birasına kadar, yıldızların eserleri ve resimlerinin nasıl yeniden canlandırıldığını burada bulabilirsiniz.
Yatırımcı Profili Değişiyor
Yatırımcı Profili Değişiyor
Bireysel yatırımcı sayısının artığı bir döneme şirketlerin yatırımcı tabanlarını iyi tanımaları, değişiklikleri yakından takip etmeleri şirket değeri ve yatırımcı iletişimi açısından kritik öneme sahip.
Elektrikli Araçlarda Menzil Sorununu EREV’ler Çözebilir
Elektrikli Araçlarda Menzil Sorununu EREV’ler Çözebilir
Çalıştığı zamanın yüzde 95’inde bataryalarla çalışan yeni nesil elektrikli araçlar, benzinli bir motorun daha uzun mesafeler için bataryaları şarj etmesiyle kullanıcıların menzil kaygılarını önemli oranda hafifletebilir.
Çin’deki Yavaşlama Şirket Stratejilerini Yeniden Şekillendiriyor
Çin’deki Yavaşlama Şirket Stratejilerini Yeniden Şekillendiriyor
Uzun yıllar Çin pazarından ciddi kârlar elde eden batılı şirket, Çin ekonomisindeki yavaşlama ile birlikte gelirlerinde önemli kayıplar yaşamaya başladı. ABD ve AB ile Çin arasında gümrük vergilerinin artırılmasıyla yaşanan ekonomik gerilimin ticaret savaşına dönme riski de şirketlerin Çin stratejilerini gözden geçirmelerine neden oluyor.
İstanbul: Artık Taşı Toprağı Maliyet
İstanbul: Artık Taşı Toprağı Maliyet
Kırsalda iş bulma sorunu, gelir düzeyini artırma isteği ve büyük şehir imkânlarından faydalanmak için İstanbul’a göç eden vatandaşlar daha iyi yaşam koşulları, işsizlik sorunu ve güvenlik endişeleri nedeniyle İstanbul’u terk etmeye başladı.
OECD Ülkelerinin Yarısı Pandemi Öncesinden Daha Az Kazanıyor
OECD Ülkelerinin Yarısı Pandemi Öncesinden Daha Az Kazanıyor
OECD ülkelerinin yaklaşık yarısının pandemi öncesine göre daha az kazandığı ortaya çıktı. Enflasyona göre düzeltilmiş saatlik reel ücretler göz önüne alındığında, Amerika Birleşik Devletleri, Kanada, Japonya, Avustralya ve birçok Avrupa ülkesindeki insanlar yaklaşık dört yıl öncesine göre daha az paraya sahip. Peki bunun sebebi ne? Ücretlerdeki dengelenme ne zaman sağlanabilir? Türkiye bu tablonun neresinde?
Dalgalı Piyasada Seyir Rehberi
Dalgalı Piyasada Seyir Rehberi
Bir yatırımcı dalga boyu yüksek zamanlarda gemisini hangi portföy ve yol haritası ile karaya yanaştırabilir? ‘Kara pazartesi’den alınması gereken dersleri, oynaklık dönemlerinde uygulanması gerekenleri uzmanlarına sorduk. Genel kanı portföylerin çeşitlendirilmesi, kaldıraçlı işlem yapılmaması ve hedge pozisyonlarının alınması yönünde.
Kara Delikler: Sürdürülebilirlikte Yeni Bir Adım mı?
Kara Delikler: Sürdürülebilirlikte Yeni Bir Adım mı?
Kara delikle çalışan bir pil nihai temiz enerji çözümü olabilir.
ABD’de Zincir Marketler Ürünlerle Birlikte Cirolarına da Kilit Vurdu
ABD’de Zincir Marketler Ürünlerle Birlikte Cirolarına da Kilit Vurdu
CVS, Target ve diğer zincir marketler tuvalet malzemelerinden temizlik malzemelerine kadar her şeyi bariyerli rafların arkasına koydu ancak bu önlem neredeyse her yönden geri tepti
Markalaşan Çinli Üreticiler Büyümeyi Dış Pazarlarda Arıyor
Markalaşan Çinli Üreticiler Büyümeyi Dış Pazarlarda Arıyor
Boox, Narwal ve Laifen gibi yerli markalar, yerel ekonominin zayıflığına ilişkin endişeler arttıkça bir koruma arayışına giriyor.
Olmayan Kazanca Enflasyon Vergisi
Olmayan Kazanca Enflasyon Vergisi
Yüksek enflasyonla yeniden gündeme gelen enflasyon muhasebesi, geçici vergi dönemlerinde uygulanmasıyla birlikte daha kazanç oluşmadan ek vergiye çıkmasına neden oluyor. Örneğin 3,3 milyon TL enflasyon düzeltmesine tabi varlığı bulunan şirket kredi de kullanıyorsa 94 bin lira ilave vergi çıkıyor. Mali müşavirler ve şirketlerin enflasyon muhasebesine itirazlarını 5 başlıkta topladık
İş Dünyası ve Sendikaların OVP’den Beklentileri
İş Dünyası ve Sendikaların OVP’den Beklentileri
Hükümetin üç yıllık makro hedeflerini ve politikalarını ortaya koyan Orta Vadeli Program’dan (OVP) iş dünyası adil bir vergi düzeni, finansmana kolay erişim, kalıcı düşük enflasyon dönemine ivedilikle ulaşılmasının sağlamasını beklerken, emek dünyası da öncelikle sosyal diyaloğun işletilmesi, gelirde ve vergide adaleti sağlayacak adımların atılmasını talep ediyor.
Ucuz Olmak Yeter mi?
Ucuz Olmak Yeter mi?
Türkiye için hisse senedi fiyatlaması bundan sonraki süreçte küresel konjonktür elverse bile, daha çok kendi politikalarımıza bağlı olacak gibi görünüyor
Geleneksel Mesai Kavramı Biterken Sırada Bizi Ne Bekliyor?
Geleneksel Mesai Kavramı Biterken Sırada Bizi Ne Bekliyor?
İş dünyasının, teknolojinin sağladığı imkanları kullanarak çalışma modellerini daha da insan odaklı hale getirme potansiyeli, verimliliğin anahtarı olacak