Businessweek
Bloomberg Businessweek Türkiye dijital dergisine aboneliğiniz boyunca tam erişim sağlayabilirsiniz. Abone Ol

Küresel Ekonomi

Kaçırılmayacak Fırsatlar
Küresel rekabette geride kalan Almanya ve Türkiye aralarındaki işbirliğini geliştirerek kendilerine avantaj sağlayabilir.
  • 24 Ocak 2025 04:34
  • Dr. Ali Yürüdü
Kaçırılmayacak Fırsatlar

Geçtiğimiz haftaki yazımda ülkemizin en büyük ihracat pazarı olan Almanya ekonomisindeki belirsizliklerden ve yıllardır Almanya ile ticari ilişkilerini geliştiren Çin’in ibreyi yıllar içerisinde nasıl başarıyla kendisine döndürdüğünden bahsetmiştim. Bugünkü yazımda ise en büyük dış ticaret ortağımızın kendi ekonomimiz açısından mevcut durumda ne gibi fırsatlar barındırdığına değinmek istiyorum.


Türkiye ve Almanya arasındaki ekonomik işbirliği, tarihimiz boyunca stratejik bir öneme sahipti. Günümüze geldiğimizde ise, hem küresel hem özgün ekonomik koşullardan dolayı her iki ülkenin de küresel rekabetten geride kalmasına sebep olacak dezavantajlar meydana geldi. Türkiye’de finansman ve markalaşma ihtiyacı, Almanya’da ise karar alma mekanizmalarının yavaş işleyişi, risk algısının düşük olması, yaşlanan nüfus her iki ülkenin işbirliği sayesinde küresel rekabette avantaj sağlamalarına yol açabilir diye düşünüyorum.


Öncelikle coğrafi olarak yakınlığımız salgından sonraki dönemlerde ülkelerin tedarik zincirindeki aksamaları bertaraf etmeleri için kendilerine yakın coğrafyaları tercih etmesinden kaynaklı birinci avantaj olarak sayılabilir. İkinci olarak küresel ticaret pazarından daha fazla pay edinebilmek, yeni pazarlar bulabilmek ve Afrika gibi potansiyel pazarlarda her iki ülkenin de ticari faaliyetlerini kuvvetlendirmek adına güç birliği yapabilmesini önemli görüyorum.


Bizim açımızdan en büyük eksiklik olarak saydığım finansman ihtiyacı, Almanya tarafında evvelden beri en büyük güç. Ancak bu kaynağı kendileri için bile değerlendirmelerinin önündeki en büyük engel düzenlemeler ve ağır işleyen sistem olarak karşımıza çıkıyor. Özellikle teknoloji yaratma konusunda her ne kadar insan kaynağı barındıran iki ülke olsak da bu işlere kaynak ayırmak hususunda her iki ülkenin zayıflığı, yeteneklerin fırsatları başka yerlerde aramasına yol açıyor. O yüzden teknolojiden ziyade, her iki ülkenin de mevcut durumda tecrübeli olduğu sanayiden ilerlemek bana daha anlamlı ve yapılabilir geliyor. Burada gördüğüm birkaç fırsatı ve öneriyi de birkaç örnekle açıklamak isterim.


Ülkemiz sanayi sektöründe Almanya’nın hem pazarı, hem de müşterisi konumunda bulunuyor. Yani Türkiye olarak, Almanya’nın ürettiği makinaları satın alıp, bu makinalarla ürettiklerimizi Almanya’ya satıyoruz. Türkiye’de mevcut durumda sıkı iktisadi koşullar, hem yatırımı, hem üretimi, hem de talebi yavaşlatırken bir yanda Almanya açısından bu yavaşlama makine üreticilerinin satışlarının da yavaşlamasına yol açıyor. Türkiye gelişen bir ülke olması hasebiyle, genellikle şirketler özkaynaktan fazla dış finansman kaynaklarına başvurarak üretimlerini artırırlar. İçinde bulunduğumuz dönemde sanayi sektörü için üretilen makinaların finansmanında kullanılan yöntemlerden biri de ECA finansmandır. ECA ile temin edilen kredi makine üreticisi olan ülkenin, bulunduğu ülkede mukim bir banka tarafından verilerek, bu krediler yine o ülkenin sigorta şirketi tarafından sigorta edilir. Bu finansmanın en önemli şartı ise, o ülkeden alınan malın payının toplam yatırım tutarı içerisinde yüzde 50’den fazla paya sahip olmasıdır. Ancak Türkiye örneğinde toplam yatırım tutarının kalan yüzde 50’si için de finansman ihtiyacı vardır. Ülkemizin en önemli problemi yatırımlara uzun vadeli kaynak bulamayışımız olduğu için, yatırımlar tamamen sekteye uğrama ihtimaliyle karşı karşıya kalmaktadır. Dolayısıyla burada üretimi canlandırmak, daha net bir ifadeyle her iki ülkenin de sanayisini canlı tutmak adına Almanya’dan şirketler, kendi iş kollarında, Türk bir şirketten azınlık payı da olsa hisse alabilir. Bu hissedarlık ECA sigorta kuruluşları tarafından çoğunluk hissedarı Türk şirketi olan ve Türkiye’de üretim yapan şirketi ECA finansmanı sağlamak için sigorta kapsamına alabilir. Böylece Türkiye’de yapılacak yatırımların Almanya’dan finansman yardımıyla hızlanabileceğini ve Almanya’nın daha uygun maliyetlerle, işgücü sıkıntısı olmadan Türkiye’de üretim yaptırabileceğini düşünebiliriz. Türkiye bu yatırımlar sayesinde Alman markasını kullanabileceği için, hem finansman hem de markalaşma sorununa çözüm bularak, dış pazarlarını her iki tarafın menfaatine artırabilir. Aynı zamanda Türkiye’de yapılan üretim diğer dış pazarlara daha uygun maliyetlerle satılacağı için her iki ülkenin de ihracatına katkı sağlar.


Alman yatırımlarını çekmek, ellerinde finansman ve marka gücü olduğu için, her iki ülkenin de menfaatine stratejik bir ortaklığa dönüşebilir diye düşünüyorum. Dolayısıyla aslında bu saydığım işbirliği yapılabilecek alanlardan sadece birkaç tanesi. İki ülkenin birbirlerinin eksiklerini gidererek daha büyük bir pastaya ortak olma ihtimalini azımsamamak gerekir. Küreselleşmenin yeniden düşmeye başladığı yeni dünyada, herkesin kaynağı kendine saklaması pastanın küçülmesine yol açar, dolayısıyla ülke olarak zayıf kaslarımızı kuvvetlendirmenin yollarından en önemlisinin bu işbirliklerinin önünü açmak olduğunu düşünüyorum.


Dergi Erişimi
Dergi içeriklerini okumak için Bloomberg Businessweek Türkiye dijital dergisine abone olmanız gerekmektedir.Abone değilseniz abonelik satın alarak tüm dergi içeriklerine sınırsız erişim sağlayabilirsiniz
Abone Ol
Davos’un Beş Gündemi
Davos’un Beş Gündemi
Dünya Ekonomik Forumu, Trump’ın gölgesinde toplandı. Ana temalar ise Tarifeler, Ekonomik Milliyetçilik, Korumacılık, Avrupa’nın Zayıflığı, yapay zeka ve Çin üzerine odaklandı.
Borsada Doğru Bilinen Yanlışlar
Borsada Doğru Bilinen Yanlışlar
Borsada geçmişte doğru olsa da artık geçerliliği kalmamış, ya da eksik bilgiyle yorumlanan bazı popüler verilerin sosyal medya aracılığıyla geniş kitlelere ulaşması bu yanlış bilgi ve yorumların azalmadan devam etmesine neden oluyor. Teknolojinin bu denli gelişmesine karşın finansal okuryazarlığın düşük olmasının da etkisiyle yanlış bilgi, yorum ve analizlerin bazıları ise bireysel yatırımcıların fiyatlama davranışlarını olumsuz etkileyecek düzeyde yaygınlaşıyor.
2025’te CEO’ların Gündeminde Ne Var?
2025’te CEO’ların Gündeminde Ne Var?
Her sektörden birçok şirketin ana gündem konusu uzun zamandır inovasyon. Teknoloji ve yapay zekâ ile yakından ilgili olan inovasyonda geride kalan şirketler büyüme trenini kaçırma tehlikesiyle karşı karşıya.
Ücretlilerin Kısacak Harcaması Kaldı mı?
Ücretlilerin Kısacak Harcaması Kaldı mı?
TCMB’nin temkinli bir şekilde başladığı faiz indirimlerinin 2025’te sürmesi beklenirken, arzu edilen seviyede gerilemeyen iç talep, enflasyonla mücadelede set oluşturmaya devam ediyor. Toplumun bir kesimi yüksek sermaye geliri ile harcamalarını sürdürebilirken, ücret artışlarının sınırlı kalması iç talepte TCMB’nin arzu ettiği baskıyı yaratacak mı?
Tarihi Ticaret Anlaşması Yeniden Masada
Tarihi Ticaret Anlaşması Yeniden Masada
İsrail, BAE ve Bahreyn arasında yaklaşık beş yıl önce imzalanan ve diplomatik ilişkileri normalleştiren Abraham Anlaşmaları, genişleyerek Fas ve Sudan’a da ulaşmıştı. ABD Başkanı Donald Trump, Gazze’deki ateşkesin sağladığı ivmeyi Abraham Anlaşması’nı canlandırmak için kullanacağını söyledi. Peki Abraham Anlaşması’nın yeniden gündeme gelmesi Orta Doğu ve Türkiye açısından ne anlama geliyor? Anlaşmanın küresel ve bölgesel ekonomiye etkisi ne olur?
Teknolojik İkilemler Dünyasında Yön Bulmak
Teknolojik İkilemler Dünyasında Yön Bulmak
İnsanlık tarihte birkaç kez karşı karşıya geldiği radikal değişimlerden birisini yaşıyor. Yapay zekânın gelişimiyle birlikte birçok işin ortadan kalkacağına inanlar olduğu gibi, birçok yeni işin ortaya çıkacağını da düşünenler var.
Trump İle Birlikte ABD’nin Çevre Politikalarında U Dönüşü
Trump İle Birlikte ABD’nin Çevre Politikalarında U Dönüşü
ABD Başkanı Donald Trump’ın enerji politikalarında fosil yakıtları teşvik eden yeni adımları ve Paris Anlaşması’ndan çekilme kararı, küresel sürdürülebilirlik yatırımları üzerinde derin etkiler yaratıyor.
Küresel Ticaretin İsimsiz Kahramanı “En Çok Kayrılan Ulus (MFN) İlkesi”
Küresel Ticaretin İsimsiz Kahramanı “En Çok Kayrılan Ulus (MFN) İlkesi”
DTÖ MFN İlkesinin ağırlığını koruması, DTÖ’nün de işlevselliğini hâlâ büyük ölçüde koruduğuna işaret ediyor.
Stargate: Gezegenimizin 500 Milyar Dolarlık Yeni Sınavı
Stargate: Gezegenimizin 500 Milyar Dolarlık Yeni Sınavı
Teknoloji, insanlığın hizmetinde bir araç olarak kalmalı. Stargate, bu dengeyi kurmanın en büyük sınavlarından biri olacak.
Otomotiv Satış Sonrası Sektörünün Gözü Çin Yatırımlarında
Otomotiv Satış Sonrası Sektörünün Gözü Çin Yatırımlarında
Çinli otomobil firmalarının Türkiye’de üretime dayalı yatırımları otomotiv satış sonrası sektörünün istihdamına katkı sağlarken 2025 yılı için de bir güvence sunuyor.
Tarihte 21 Ocak 1976: İlk Uçuşunda Concorde ve Günümüz Elektrikli Araçları
Tarihte 21 Ocak 1976: İlk Uçuşunda Concorde ve Günümüz Elektrikli Araçları
Concorde’un başarılarından ve aksiliklerinden çıkarılan derslerle, elektrikli araç ekosistemi daha sürdürülebilir ve kârlı bir geleceğe doğru yön çizebilir.
Merkezci Politikacıların Göçmen İkilemi
Merkezci Politikacıların Göçmen İkilemi
Dünya genelinde göçmenlerle ilgili maliyetleri göz ardı ederek ekonomik faydaları vurgulamak 2024’te kazandıran bir seçim stratejisi olmadı.
ABD’de Birbirine Zıt İki Başkanın Tek Ortak Noktası: Ekonomik Popülizm
ABD’de Birbirine Zıt İki Başkanın Tek Ortak Noktası: Ekonomik Popülizm
İstihdam, refah veya sağlık ölçüt olarak kullanıldığında, işçi sınıfı için anlamlı bir kazanım bulmak zor, bu da önümüzdeki dört yılla ilgili soruları gündeme getiriyor.
Spor Ayakkabı Sektörünün En Hızlı Koşan Firması
Spor Ayakkabı Sektörünün En Hızlı Koşan Firması
On’un kafa karıştırıcı bir ismi, tuhaf tabanları ve komik bir logosu var. Öte yandan Avrupalı şirket koşu ayakkabısı ve rahat spor ayakkabı sektöründe yaşanan patlamayı da adeta domine ediyor.