Son olarak dünyanın en zengin insanı ve Tesla, Space X ve (eski adıyla Twitter olan) X’in sahibi Elon Musk’ın, açık destek verdiği Donald Trump ile X platformu üzerinden yaptığı özel röportaj, büyük bir siber saldırı nedeniyle oldukça gecikmeli olarak gerçekleştirilebildi. Ama bu siber saldırı bile, Donald Trump’ın, Kamala Harris’in Time dergisinin kapağında yer alan resmi için “Güzel çıkmış, eşim Melania’ya benziyor” şeklinde tuhaf (!) ve Melania Trump’ı kızdıracak yorumlarda bulunmasına engel olamadı!
Anketlere göre iki aday arasındaki başkanlık yarışı şu anda başa baş gidiyor. Ancak bu seçimde, iki başkan adayının kendilerine seçtikleri başkan yardımcısı adayları da en az onlar kadar öne çıkmış durumda. Özellikle Kamala Harris’in başkan yardımcısı olarak seçtiği Minnesota Valisi Tim Walz, ABD’deki siyasi analistler tarafından “son derece isabetli bir tercih” olarak nitelendiriliyor. O kadar ki Kamala Harris’in Tim Walz’i başkan yardımcısı adayı olarak anons ettikten sonraki 24 saat içinde, Harris’in seçim kampanyasına 36 milyon dolarlık bağışta bulunuldu.
Tim Walz’in, dış politika konusunda çok da deneyimi olmayan Kamala Harris’i özellikle uluslararası ilişkiler ve dış politika konusunda yönlendirebileceği söyleniyor. Peki Tim Walz’in şu anda patlamaya hazır bir bomba haline gelen Ortadoğu’daki son duruma bakışı nasıl?
Walz’ın, 2007 ile 2019 yılları arasında ABD Kongre üyesi olarak görev yaptığı yıllarda, geleneksel Demokrat Parti politikalarını takip ederek İsrail’in politikalarını desteklediği biliniyor. Hatta Kongre’de, İsrail’in Batı Şeria’daki Yahudi yerleşim birimlerini “yasadışı” olarak değerlendiren Birleşmiş Milletler kararını kınayan kanun tasarılarını da onaylamıştı.
Ancak yine de Cumhuriyetçi Parti lideri Donald Trump’a kıyasla çok daha dengeli ve Filistinliler için “iki devletli çözüm” taraftarı fikirlere sahip olduğunu söyleyebiliriz.
“Gazze’deki Durum Dayanılmaz”
Walz, Hamas’ın 7 Ekim saldırılarının hemen ardından Hamas’ı kınayan bir demeç yayınladı, ancak bu açıklamasında aynı zamanda Hamas’ın eylemlerinden bütün Filistinlilerin sorumlu tutulmaması gerektiğinin de altını çizdi. İsrail’in her hareketini koşulsuz şartsız destekleyen ABD gibi bir ülkedeki siyasetçinin bunu söylemesi kuşkusuz önem taşıyordu. Walz aynı zamanda İsrail’in Gazze’deki sivillere olan saldırılarının ardından Gazze’ye daha fazla insani yardım götürülmesi için de çabada bulundu.
Walz, Mart ayında CNN’e verdiği bir röportajda da, İsrail ve Filistin barışı için bölgede “kalıcı bir iki devletli çözüme inandığını” belirterek, “Gazze’deki durum dayanılmaz” demişti.
Harris’in Walz’i kendi başkan yardımcısı adayı olarak ilan etmesinin ardından, Harris’in Demokrat Parti içindeki İsrail’in politikalarını eleştiren ilerici kesimlerden destek alması da bu yüzden tesadüf değil.
Demokrat Partili ABD Başkanı Joe Biden’ın da halihazırda İsrail’e destek verdiğini ve bu bakımdan Demokrat Partililerin de Donald Trump’tan bir farkı olmadığını söyleyebilirsiniz, ancak bunu söylerken şunu hatırlamanızı öneririm: Trump, her şeye rağmen Biden’ı yeterince “İsrail yanlısı” bulmadığı için kendisini “Filistinli” (!) olmakla suçlamıştı!
Demokratik Parti stratejistlerinden Alyssa Batchelor da “The National” gazetesine verdiği mülakatta, her ikisi de Demokrat Partili olduğu halde başkan seçildiği takdirde Harris yönetiminin Biden yönetiminden daha faklı bir çizgiye sahip olacağını vurguladı. Bu farkı ise şöyle özetledi: “Harris yönetimi Netanyahu’ya karşı kesinlikle daha sert olacaktır ve onun Ortadoğu’daki saldırgan dış politikalarını durdurmasını sağlayacaktır.”
Bu bakış açısını iyimser bulabilirsiniz, ancak Filistinlilerin çektikleri acıların son bulması, bölgeye barışın ve istikrarın gelmesi umuduyla sarılabileceğimiz en ufak bir dala bile sarılmaya mecburuz.