2024’te Afrika genelinde yapılacak seçimler, kıtadaki demokratik süreç için kritik bir dönemeç sunuyor. Kıtanın yüzde 37’sinden fazlası bir sonraki seçim dönemine kadar, ülkeyi yönetecek liderlerin seçilmesine yönelik demokratik bir sürece giriş yaptı. Seçim sayısının çokluğu, kıtanın genel yönetim kalitesinin ve demokratik konsolidasyon derecesinin değerlendirilmesi açısından çok önemli. Büyük ölçekli seçimler kıtanın siyasi istikrarı açısından hem zorluklar hem de fırsatlar yaratıyor.
Kara kıtadaki bu yıl gerçekleştirilecek 19 seçimin yüzde 30’u Güney Afrika’da, yüzde 25’i Batı Afrika’da, yüzde 20’si Kuzey Afrika’da ve yüzde 10’u Orta Afrika’da yapılacak. Seçime girecek ülkelerin toplam nüfusu 350 milyonu aşıyor ve bunun yüzde 60’ı (190 milyonun üzerinde kişi) oy kullanma hakkına sahip. Ancak Afrika’da yaklaşık 500 milyon kişi, yani kıta nüfusunun neredeyse üçte biri kimlik belgesine bile sahip değil. Bu bölgelerde yaklaşık 190 milyon seçmen olduğunu düşündüğümüzde yaklaşık 60 milyon kadar seçmenin seçim sürecine dahil olmayacağı sonucu ortaya çıkıyor.
Afrika’daki ekonomik, politik ve sosyal konularda halkın tutumlarını ölçen pan-Afrikalı, bağımsız, siyasi olmayan bir araştırma kuruluşu olan Afrobarometer’in anketlerine göre, 2024’te seçime girecek ülkelerdeki seçmenler sandıklarını bulamıyor. Geçtiğimiz aylarda seçim yapılan Mauritius ve Gana’da araştırmalarda bulunan kurum anketine göre, seçmenlerin yüzde 80’inden fazlası sandıklarını bulamadıklarını ve bu nedenle son seçimlerinde oy kullanmadıklarını belirtti. Aslında yapılan araştırmalar kıta genelinde seçmenlerin yüzde 50’sinden fazlasının oy verme yeri bulamadığını ortaya koyuyor. Nüfus istatistiklerine baktığımızda Afrika kıtası dünyanın en genç kıtası ve hızlı nüfus artışı nedeniyle kıtanın bu özelliği önümüzdeki on yıllar boyunca da öyle olmaya devam edecek. Ancak Afrika gençlerinin önemli bir kısmı yaşları nedeniyle oy kullanamıyor.
Dünyanın en maliyetli seçimleri Afrika’da yapılıyor
Kara kıtada yapılacak seçimler dünyanın en maliyetli seçimleri olarak öne çıkıyor. Yapılan araştırmalara göre 2000 ile 2018 yılları arasında Sahra Altı Afrika ülkelerinde seçimlere yaklaşık 44,3 milyar dolar harcandı. Aynı dönemde Afrika’da kişi başına seçim maliyeti 4,50 dolar civarındaydı ve bu dünya ortalamasının yaklaşık iki katıydı. Kıta, dünyanın en pahalı seçimlerine ev sahipliği yapmasına rağmen, Afrikalıların oy kullanma işlemleri, seçmen kaydı ve oy verme merkezlerine güvenli erişim konuları hala büyük sorun olmaya devam ediyor. Geçmiş yıllarda yapılan seçimlere baktığımızda ABD’nin, altı seçim ülkesine 2022’nin sonuna doğru 165 milyon dolar sözü verdiği görülüyor. Ayrıca Avrupa Birliği’nin (AB) de Afrika ülkelerine, en son 2023 seçimleri için seçim gözlemcileri görevlendirmesi yaptığı çıkan başlıklar arasında yer alıyor.
Bu detaylar kıtada dış desteğe aşırı bağımlılık sorununun, seçimler özelinde bile devam ettiğini gösterirken, yerel halkın kendi seçimlerini sahiplenmediğinin de bir göstergesi olarak değerlendiriliyor. Genel olarak, Afrika’daki seçimlerin maliyetinin artmadan ve sürecin kalitesini bozmadan hayata geçirilmesi hususu, kıtanın geleceği açısından da ciddi öneme sahip. Bu yıl gerçekleştirilecek seçimlerin daha yüksek maliyette olması, uzun vadede sosyoekonomik ve kalkınma açısından sorun teşkil edebilir.
Afrika’nın önemli ticaret ortaklarından bazıları da seçim yapacak
Afrika’daki seçimler mevcut ilişkileri olumlu yönde etkileyebilir ya da bu durumun tam tersi de olabilir. Seçimlerin yapıldığı ülkeler kıtanın GSYİH’sının neredeyse üçte birini temsil ediyor; Güney Afrika seçim yapılacak ülkeler arasında yüzde 13,5 ile bu grup içinde en büyük payı temsil ediyor. Afrika’da bu yılki seçimler, AB, İngiltere, Rusya, ABD ve Hindistan gibi Afrika’nın başlıca küresel ticaret ortaklarından bazılarının katıldığı seçimlerin arka planında yapılıyor. Seçimlerle başa gelecek yeni liderler, tüm tarafların ilişkilerinde bir değişikliğe yol açabilir veya yönetimdeki değişiklikler mevcut sosyoekonomik ortaklıkları bozabilir veya yeni sosyoekonomik ortaklıkları geliştirilmesine olanak sağlayabilir. Seçimler akıllarda çok fazla soru işaretinin olduğu bir atmosfer yapılsa bile; kıtada hem demokrasiye olan inancın inşası noktasında hem de çıkacak sonuçların ülkelerin kendi geleceklerini tayin etme noktasında önemli olacak.
“Afrika’da demokrasi henüz içselleştirilmedi”
Afrika seçimlerine ilişkin değerlendirmelerde bulunan Ankara Sosyal Bilimler Üniversitesi Afrika Çalışmaları Anabilim Dalı’nda Öğretim Üyesi olan Doç. Dr. Elem Eyrice Tepeciklioğlu, kıtadaki demokratik sürecin geçmişine atıfta bulunarak, demokrasi geleneğinin çok eskiye dayanmadığına vurgu yaptı. Tepeciklioğlu, “1960’lı yıllarla birlikte pek çok Afrika ülkesi bağımsızlığını kazandı ancak 1990’lı yıllara gelindiğinde birçoğunda askeri darbelerin yaşandığını görüyoruz. Bu süreçte toplum genel olarak demokrasiyi çok içselleştiremedi. Kıtada çok fazla darbenin yaşanıyor olması iktidarın demokratik yollarla değişmeyeceğine yönelik beklentinin olmadığı dönemlerde halkın da desteğiyle birlikte bir darbe olarak önümüze çıkıyor.” değerlendirmesinde bulundu.
Afrika ülkelerinin Soğuk Savaş’ın kendine has iki kutuplu dünyasında hem batıdan hem doğudan destek aldığına, bazı Afrika ülkelerinin sosyalizmi benimsediğine ve Sovyetler Birliği’nden, Çin’den önemli yardımlar aldığına vurgu yapan Doç. Dr. Tepeciklioğlu, 1990’lı yıllara gelindiğinde bir demokrasi dalgası yaşandığını ve hatta soğuk savaş bitince kıtanın stratejik öneminin de biraz azaldığına değindi. 1990’lı yıllarda özellikle batıdan destek almak için Afrika ülkelerinde seçimler düzenlendiğini ve bunların bazılarının göstermelik seçimler olduğunu ifade eden Doç. Dr. Tepeciklioğlı, bu seçimlerin de kıtada demokratik sürecin inşasına ciddi bir katkı sunmadığını sözlerine ekledi.
Çin’in Afrika ile ilişkileri eleştiriliyor
Batılı ülkelerin Afrika ile ilişkiler kurmak için demokratik süreçlere yönelik uygulamaları koşul olarak sunarken, bu noktada Çin farklı bir politika ile kıtada son yıllarda etkisini artırdı. Çin’in kıtadaki ülkeleri ekonomik olarak kendine bağlamayı hedefleyen bir politika izlemesinin bir eleştiri olarak öne çıktığını belirten Doç. Dr. Tepeciklioğlu, Afrikalılar tarafında Çin’in batıya kıyasla biraz daha olumlu bir imajı olduğunu aktardı ve “Çin, batılı ülkeler tarafından borç diplomasisi izlemekle suçlanıyor ama Çin; daha çok ekonomik ve yumuşak güç unsurları üzerinden, kültür diplomasi üzerinden bölgede etkisini artırıyor. Mesela Rusya’dan bahsettiğimizde askeri bir güç imajı var Afrika’da ama Çin’den bahsettiğimizde, borç batağına sapladığı Afrikalı hükümetler olmasına rağmen, daha çok altyapı yatırımları ile öne çıktığı görülüyor” diyor.
“Her şeyden önce Afrika’daki seçimler inandırıcı olmalı”
Kıtadaki seçim maratonuna ilişkin değerlendirmelerde bulunan merkezi Kenya’da bulunan Rich Management şirketinin CEO’su Aly Khan Satchu, bu seçimlerin nasıl sonuçlanacağına değil ve her şeyden önce seçim sürecin inandırıcılığının nasıl şekillendiğinin daha da önemli olduğunu vurguladı. “Afrika’nın içinde bulunduğu seçimlerin güvenilirliği gidişatı belirleyecek ve ekonomik ilerlemeyi destekleyecek ya da desteklemeyecek” yorumunda bulunan Satchu, kıtada kişi başına düşen GSYİH geri vitese geçildiğini ve seçmenlerin geleceklerine dair hayal kırıklığı içinde ve mutsuz olduğunu sözlerine eklerken, kıtadaki demokrasinin büyük ölçüde göstermelik bir faaliyet olduğunu belirtti.
“Çin, Afrika’da diğerlerine kıyasla daha büyük bir oyuncu”
Yeni genç askeri liderlerin sözde demokratik öncüllerinden çok daha fazlasını sunduğunu ifade eden Satchu ayrıca, “Çeşitli büyük ekonomileri bölmenin ve birbirinden ayırmanın önemli olduğunu düşünüyorum. Afrika’daki Fransız etkisinin düşüşte olduğunu görüyorum. Birleşik Krallık son yıllarda kıta ile daha yoğun bir etkileşime girdi ve bu etkileşimi güçlendiriyor. ABD’nin değerli ve geniş ölçekte işleyen AGOA Anlaşması (Afrika Büyüme ve Fırsat Yasası) var. Elbette Çin tüm akranlarını geride bırakarak kıtanın en önemli ekonomik oyuncusu oldu. Hindistan, kıtanın avantajlarından yararlanmak için giderek daha fazla çalışıyor ve bazı durumlarda ABD ile daha fazla senkronize oluyor. Orta Doğu ve Körfez Ülkeleri gibi yeni oyuncular etki alanlarını Afrika’da genişletiyor. Ve elbette Türkiye artık kıtada önemli bir oyuncu” yorumunu yaptı.
Rich Management CEO’su Aly Khan Satchu’nun Türkiye’ye ilişkin söylemine ilişkin benzer bir yorumu Doç. Dr. Elem Eyrice Tepeciklioğlu’da dile getiriyor. Türkiye’nin son yıllarda artan diplomasi trafiği ile bölgedeki temaslarının arttığını ifade eden Doç. Dr. Tepeciklioğlu, son yıllarda kıtada diğer ülkelere kıyasla olumlu bir tablo çizdiğini ifade etti. Türkiye’nin burada yaşanan askeri darbeler hususunda darbe karşıtı bir duruş sergilediğini belirten Doç. Dr. Tepeciklioğlu, ilişkilerin temelinde ülkelerin siyasi sorunlarına dahil olmadan hareket ettiğini vurguladı.
Türkiye-Afrika ilişkilerinde yeni dönem
Türkiye-Afrika ilişkileri son 20 yılda yüzde 800 civarı artış kaydetti. 2003 yılında 5,4 milyar dolar olan ticaret hacmi 2022 yılsonu itibarıyla 41 milyar dolara ulaştı. Afrika’daki doğrudan yatırımların toplam değeri ise 10 milyar doları aştı. Türk şirketleri çok farklı sektörlerle kıtada üretim sahası oluştururken, bölgedeki istihdama da katkı sağlayan faaliyetlerde bulunuyor. Bu açıdan diplomasi ayağında artan temaslar yatırım konseptiyle kıtada olumlu imaj çizilmesine büyük katkı sağlıyor.
Çoğu Afrika ülkesi Türkiye’yi, kendi çıkarları ile Afrika’nın ihtiyaçları arasında dengeli bir strateji izleyen, en azından Afrika’nın ihtiyaçlarını önemseyen bir ticaret ortağı olarak görüyor. Ancak Türkiye’nin tüm Kuzey Afrika ülkeleriyle Osmanlı döneminden miras kalan daha derin tarihsel bağlara sahip olması nedeniyle Kuzey Afrika’nın Türkiye algısı Sahra Altı Afrika algısından biraz farklılık gösteriyor. Bu algıyı kırmaya yönelik Türkiye’nin kıtadaki aktivasyonunu çeşitlendirme stratejisi, farklı sektörlere odaklanarak ihracat pazarlarını genişletmek ve ekonomik büyümeyi sürdürmek için Afrika’ya giderek daha fazla güven kazanılmasına zemin hazırlıyor. 2008, 2014 ve 2018 yıllarında düzenlenen Türkiye-Afrika Ortaklığı Zirveleri sayesinde, kapsayıcı (son zirvede 38’e yakın Afrika ülkesi katılım sağladı) bir süreç yaşanmasına katkı bulunarak, Afrika’da farklı projelerin hayata geçirilmesinin önünü açtı. Bu atılımların etkisiyle 2022 yılına gelindiğinde Afrika, Türkiye’nin üçüncü en önemli ticaret ortağı haline gelirken, Avrupa ve Asya’yı geride bıraktı. Rich Management CEO’su Aly Khan Satchu da Türkiye’nin kıtada giderek daha da önemli bir rol üstlendiğine vurgu yaparken, Katar ile birlikte yapılan yatırımların olumlu karşılandığını söyledi. “Türkiye Afrika’nın her yerinde var. Türkiye’nin daha yeni katılanlar arasında açık ara önde olduğunu düşünüyorum” yorumunda bulunan Satchu, ilerleyen yıllarda bu sürecin daha da ivme kazanacağını sözlerine ekledi.
Diplomatik ilişkiler son 20 yılda ivme kazandı
Türkiye ile Afrika arasındaki derinleşen bağ, 2002’de 12 olan büyükelçilik sayısını 2022 gelindiğinde 44’e yükselmesiyle daha da kuvvetlendi. Türkiye’nin Afrika’daki angajmanı, kırılganlıkların giderilmesi ve bölgesel kalkınmanın teşvik edilmesi için fırsat ve riskleri beraberinde getiriyor.
Şubat 2022’de Rusya’nın Ukrayna’yı işgal etmesinden bu yana Almanya, Rusya, Fransa ve ABD’den Afrika ülkelerine yapılan üst düzey ziyaretler, Afrika için rekabetin arttığını gösteriyor. Küresel güçlerin artan ilgisi Afrika’ya fayda sağlayabilir, ancak aynı zamanda kıtanın uluslararası alandaki konumunu müzakere etme noktasında zorluklar da sunabilir. Bu tür zorluklardan biri, Afrika’nın yalnızca küresel güç rekabeti için bir sahne olarak algılanması ve jeopolitik rekabetlerde bir alan olarak kullanılması, risk ortamının yükselmesine neden olabilir.
Türkiye’nin Afrika ülkelerinin iç işlerine müdahil olmayan yaklaşımı, “eski sömürgeci” ülkelere bir alternatif olma noktasında büyük avantaj sağlayabilir. Diğer küresel güçlerle karşılaştırıldığında Türkiye’nin Afrika’daki potansiyel arabulucu rolü, ileride yaşanması muhtemel siyasi krizler için de kilit bir konum olarak öne çıkabilir.