Businessweek
Bloomberg Businessweek Türkiye dijital dergisine aboneliğiniz boyunca tam erişim sağlayabilirsiniz. Abone Ol

Küresel Ekonomi

Küresel Ekonomik Hâkimiyetin İhmal Edilmiş Kuramcısı: Unutulmuş İktisatçı François Perroux
Avrupa’nın entegrasyon sancıları ve ABD karşısındaki stratejik ikilemleri, Perroux’nun analiz ettiği “hakim ekonomi” kavramıyla hâlâ derin bir yankı buluyor.
  • 21 Şubat 2025 00:58
  • Dr. Şahin Yaman
Küresel Ekonomik Hâkimiyetin İhmal Edilmiş Kuramcısı: Unutulmuş İktisatçı François Perroux

François Perroux, ekonomik mekân ve güç ilişkilerini derinlemesine inceleyen ancak hak ettiği ilgiyi görmemiş, 20’nci yüzyılın en keskin Fransız ekonomistlerinden biri. Perroux’ya göre; ekonomi, coğrafi sınırların çok ötesinde, güç merkezlerinin yarattığı asimetrik etkileşimlerle şekillenir. Devletler ve şirketler, yalnızca büyüklüklerine değil, pazardaki konumlarına, müzakere güçlerine ve diğer aktörlerle kurdukları karmaşık ilişkilere göre ekonomik alanı biçimlendirir. Bu perspektif, küresel ekonomideki tahakküm dinamiklerini anlamak için güçlü bir teorik çerçeve sunar. Özellikle Avrupa’nın entegrasyon sancıları ve ABD karşısındaki stratejik ikilemleri, Perroux’nun analiz ettiği “hakim ekonomi” kavramıyla hâlâ derin bir yankı buluyor. Ne var ki, Perroux’nun bu keskin analizleri, günümüz küresel siyaseti için ne kadar kritik olsa da akademide yeterince değerlendirilmeyen bir hazine olarak kalıyor.


Hâkimiyet etkisi ve asimetrik güç ilişkileri


Sandretto (2009), François Perroux’nun “Esquisse d’une théorie de l’économie dominante” (1948, 1950) adlı makalesini değerlendirirken, Perroux’nun dünya ekonomisine dair yaptığı tahlillerinin, dönemin siyasi ve iktisadi ikliminden derinliğine etkilendiğini vurguluyor. Sandretto’ya göre, 1945 itibarıyla Amerika Birleşik Devletleri küresel ekonomik sistemde baskın bir güç haline geldi ve dönem itibariyle de uzun süre bu konumunu koruyacağı düşünülüyor (Perroux, 1953). Bu bağlamda, Perroux’nun teorik çerçevesini yalnızca ABD örneğine dayandırdığı yönünde yüzeysel bir yorum yapılabilir. Ancak Sandretto, Perroux’nun kavramsal çerçevesinin çok daha geniş bir perspektife sahip olduğunu ve tek bir tarihsel bağlama indirgenemeyeceğini belirtilmelidir.


Perroux’nun “hakim ekonomi” teorisi, yalnızca belirli bir ülkenin küresel ekonomi üzerindeki etkisini açıklamakla kalmaz, aynı zamanda ekonomik güç ilişkilerinin asimetrik yapısını ve yapısal dönüşümler üzerindeki etkilerini de ele alır. Sandretto’ya göre, Perroux’nun analizi, baskın ekonominin yalnızca kendi dinamikleriyle değil, aynı zamanda diğer ekonomik birimler üzerinde yarattığı sistemik etkilerle şekillenir. Bu bağlamda, Perroux’nun teorisi, ABD’nin 20. yüzyılın ortalarındaki ekonomik üstünlüğüyle sınırlı kalmayıp, hegemonik ekonomi modellerinin genel işleyiş mekanizmalarına ışık tutan daha geniş bir çerçeve sunuyor.


Perroux’un teorisinde hâkimiyet etkisi, belirli bir aktörün (ülke, firma veya sektör), yapısal düzenlemeler ve mevcut asimetri sayesinde diğer aktörler üzerinde yarattığı tek taraflı etkiyi izah eder. Bu etki, niyetli (intentional) ya da kasti olmayan (unintentional) kanallarla su yüzüne çıkabilir; dolayısıyla iktisadi güç ilişkileri, bilinçli stratejilerle şekillenebileceği gibi, yapısal bir tasarımın sonucu olarak da ortaya çıkabilir. Örneğin, ABD’nin II. Dünya Savaşı sonrası Bretton Woods düzenindeki karşılaştığı şok ve kırılganlıklar, uluslararası likidite ve borç dinamiklerini belirlemiş; 1960’lar ve 70’lerde para politikalarıyla Eurodolar piyasası üzerinden uluslararası faiz oranı/döviz kurlarında yaratılan baskı, hâkimiyet etkisinin somut örnekleri arasında yerini aldı.


Perroux, bu mekanizmayı iki ana düzeyde inceler:


a. Likidite ve Borç Dinamikleri: Hakim ekonomi, uluslararası likidite ve borç ilişkilerini şekillendirir. ABD gibi büyük ekonomik güçlerin maliye ve para politikalarındaki değişiklikler, borç alan ülkelerde bağımlılığı artırırken, borç veren ülkelerin güç/iktidar pozisyonlarını/ hakimiyetlerini pekiştirir.


b. Bağımsızlık ve Bağımlılık Çizgileri: Küçük ekonomiler, hakim/ dominant ekonominin politika ve stratejilerine bağlı kalarak kendi ticaret ve finansal hamlelerini belirlemek durumunda kalır. Örneğin, 1970’lerde ABD’nin faiz oranlarını artırması, diğer ülkeleri benzer önlemler almaya teşvik etmiştir.


Yapısal iktidar, hakimiyet (dominance) ve iktidar (domination) ayrımı


Uluslararası güç ilişkilerinin yapısal boyutu, hammadde ticareti ve çok uluslu firmaların lokasyon stratejileri gibi somut örneklerle kendini gösterir. Bu bağlamda, hakim ekonominin belirli bir niyete dayalı, tasarlanmış politikaları ve kasıtlı olmayan, tasarlanmamış güç/iktidar tezahürleri birbirini dışlamaz; aksine, uluslararası iktisadi aktörler arasındaki etkileşimlerin tamamlayıcı unsurları olarak ortaya çıkarlar. Perroux, Hakimiyet (“dominance”) ve İktidar (“domination”) kavramları arasında kritik bir analitik ayrım yapar:


Dominance (Hakimiyet): Belirli bir süre boyunca kaçınılmaz olarak ortaya çıkan asimetrik güç dağılımını ifade eder; örneğin, A aktörü B üzerinde daha güçlü bir etkiye sahipken, B’nin A üzerinde ancak sınırlı bir etkisi vardır. ABD’nin Kanada üzerindeki etkisi ile Kanada’nın ABD üzerindeki etkisini buna örnek olarak verebiliriz.


Domination (İktidar): Daha radikal ve tersine çevrilemez bir asimetriyi, yani A’nın B üzerindeki tamamen baskın konumunu tanımlar. Bu durum, B’nin aktör olarak niteliklerinin tamamen kaybolmasına yol açar.


Perroux’un etkisi ve modern yansımaları Calleo ile benzerlikler


Perroux’un L’Économie du XXe Siècle iadlı temel eserinde, geliştirdiği hakim ekonomi kavramı ile; dünya ekonomisinde büyüme kutupları, makro-kararlar ve kalkınma süreçlerinin yapısal olarak nasıl belirlendiğini ortaya koyar. Bu bağlamda uluslararası sistemde iktidar, sadece belirli ekonomik politikaları yönlendirmekle kalmayıp, küresel ekonomik sistemin işleyişinde merkezi bir rol oynar. Günümüz uluslararası ilişkilerinde, Perroux’un kavramsallaştırmaları Amerikan yeni-gerçekçi (neo-realist) zorlayıcı güç (hard power) ve liberal kurumcu “soft power” (yumuşak güç) tanımlarıyla paralellik gösterir. Ayrıca, Susan Strange’in uluslararası ilişkilerde güvenlik, üretim, finans ve bilgi gibi temel yapısal güç alanları ekseninde tanımladığı iktidar anlayışı, Perroux’un yapısal iktidar kavramıyla da örtüşerek, küresel ekonominin güç/iktidar dinamiklerinin hem zorlayıcı hem de çekici ve yapısal boyutlarını bir araya getirir, bütünleştirir.ii


David P. Calleo’nun The Imperious Economy (1982) adlı eserinde tanımladığı “imperious economy (Amir Ekonomi)” kavramı, François Perroux’nun “hakim ekonomi” teorisiyle önemli benzerlikler taşıyor. Calleo, bu kavramı özellikle ABD’nin 1960’lardan itibaren izlediği ekonomik ve dış politikaları eleştirmek için kullanıldı. Ona göre, ABD, iç ve dış politika hedeflerini gerçekleştirmek için maddi kaynaklarının ilerisinde ve ötesinde hırslı politikalar benimsemiş, bu da enflasyon, stagflasyon ve endüstriyel gerileme gibi ciddi sorunlara yol açmıştı. Perroux’nun “hakim ekonomi” kuramı da benzer şekilde, baskın bir ekonominin diğer ulusların ekonomik yapılarını ve politikalarını nasıl etkilediğini analiz ediyor. Her iki yaklaşım da hegemonik güçlerin küresel ekonomi, diğer uluslararası aktörler üzerindeki asimetrik etkilerine vurgu yaparak, bu güçlerin kendi çıkarları doğrultusunda uluslararası ekonomik ilişkileri nasıl şekillendirdiğini ortaya koyuyor.iii


Perroux’da Avrupa’nın küçük ulus kompleksi: Entegrasyon mu, ABD karşısında korumacılık mı?


François Perroux’nun Economic Space: Theory and Applications makalesi, ekonomik mekânın ulus-devlet sınırlarının ötesinde şekillendiğini savunur. Avrupa’yı bir ekonomik alan olarak ele almak, siyasi sınırların ötesine geçen bir perspektif gerektirir. Perroux’ya göre Avrupa’nın ekonomik sahası, haritalarla değil, ekonomik etkileşimlerin kesişim noktalarıyla belirlenmelidir (Perroux, 1950: 102). Ancak Avrupa, entegrasyonu derinleştirirken, küresel güçler karşısında bir blok oluşturma çabasıyla Perroux’nun eleştirdiği “büyük birey” (big individual) kavramına geri dönmektedir (Perroux, 1950: 101).


Avrupa’nın ABD karşısındaki konumu, entegrasyon ve ekonomik bağımsızlık geriliminde şekilleniyor. Serbest ticaretin öncüsü olmak isterken korumacı reflekslerini terk edemeyen Avrupa, ABD karşısında üçüncü bir güç olma iddiası taşıdıkça, Perroux’nun öngördüğü gibi otarşik eğilimlere saplanıyor (Perroux, 1950: 103)iv. Bu noktada psikopolitik kompleksler devreye girer: Küçük ulus kompleksi, çevrelenme korkusu ve tarihsel sınırların değişmezliği inancı, Avrupa’nın stratejik hamlelerini şekillendiren unsurlardır. Küresel entegrasyonu savunurken korumacı reflekslere sıkı sıkıya bağlı kalması, Avrupa’yı özgüvenli bir küresel aktör mü yoksa içine kapanan bir ekonomik blok mu olacağı sorunsalında sıkışmış halde bırakıyor.


Hegemonik istikrar teorisi, ABD hakimiyetinde aşınma ve Peroux


Hakimiyete dayalı (Hegemonic) İstikrar Teorisi, uluslararası sistemde bir hegemonun (çoğunlukla ABD’nin II. Dünya Savaşı sonrası konumunun) düzeni sağlaması, istikrarı ve ekonomik işleyişi desteklemesi gerektiğini savunur. Bu teori, hegemonun ekonomik ve askeri gücüyle küresel düzeni şekillendirdiğini ileri sürerken, Perroux’un hâkim ekonomi kavramı; yalnızca hegemonun doğrudan müdahaleleriyle değil, aynı zamanda yapısal asimetri ve kurumsal düzenlemeler aracılığıyla da iktidarını nasıl pekiştirdiğini analiz ve tahlil eder. Böylece, hakimiyete dayalı/hegemonik istikrar teorisinin merkezi ve doğrudan güç vurgusu, Perroux’un yaklaşımında güç ilişkilerinin dolaylı, kalıcı ve yapısal boyutlarıyla tamamlanmaktadır.


Günümüz uluslararası sisteminde, ABD’nin hakim/hegemonik rolünde gözle görülür bir aşınma söz konusu. Hegemonik İstikrar Teorisi, güçlü bir hegemonun düzeni ve istikrarı sağlayacağını öne sürse de, ABD’de karşı karşıya kalınan ekonomik dalgalanmalar, siyasi kutuplaşma ile BRICS ülkeleri ve özellikle Çin kaynaklı artan dış rekabet, Amerikan gücünün giderek erozyona uğradığını gösteriyor. Perroux’un yapısal iktidar analizine göre, ABD’nin küresel arenadaki hakimiyet ve baskınlığı, yalnızca askeri ya da genel ekonomik gücüyle değil, özellikle uluslararası finansal ilişkiler, borç dinamikleri ekseninde şekillenen yapısal asimetri aracılığıyla belirlenir. ABD GSYİH’nın II. Dünya Savaşı sonrasında karşı karşıya kaldığı nispi gerileme, Washington’un yönlendirdiği Bretton Woods Finansal kurumlarının etkisini yitirmesi, Çin’in Asya Altyapı Yatırım Bankası’nı kurması, BRICS Kalkınma Bankası’nın kurulması ile doların rezerv para işlevine yönelik gittikçe artan menfi beklenti ve sezgiler, Trump yönetiminin irrasyonel ticaret ve dış politika hamleleri gibi gelişmeler ABD’nin hakim ekonomi vasfının tarihe kavuşmaya yüz tuttuğuna dair çok kuvvetli emareler sunuyor.


Dergi Erişimi
Dergi içeriklerini okumak için Bloomberg Businessweek Türkiye dijital dergisine abone olmanız gerekmektedir.Abone değilseniz abonelik satın alarak tüm dergi içeriklerine sınırsız erişim sağlayabilirsiniz
Abone Ol
BIST100’deki Her İki Hisseden Biri ya Dipte ya da Zirvede
BIST100’deki Her İki Hisseden Biri ya Dipte ya da Zirvede
Borsa İstanbul’da yaklaşık üç aydır 700 puanlık bir bantta süren yatay seyir hisse seçiminin önemini bir kez daha ortaya koydu. BIST 100 endeksindeki hisselerin yarısı ya zirvesini zorluyor ya da son bir yılın en düşük seviyelerini test ediyor.
Geleceği Şekillendiren 5 Yapay Zeka Teması
Geleceği Şekillendiren 5 Yapay Zeka Teması
Tarihte, satrancı icat eden Hintli matematikçiyle ilgili ünlü bir hikâye vardır. Matematikçi, kraldan mütevazı gibi görünen bir ödül talep eder: Satranç tahtasının ilk karesine bir buğday tanesi, sonraki her karede de önceki karedeki miktarın iki katı kadar buğday konması. Kral ilk bakışta bu talebi küçük görür, ancak tahtanın yarısına gelmeden bu miktarın ülkenin tüm kaynaklarını zorlayacak kadar büyüdüğü anlaşılır. Bugün bu hikâye, yapay zekâ ve katlanarak büyüyen teknolojilerin ekonomide yaratabileceği çarpıcı etkiyi açıklamak için sıkça kullanılıyor.
Trump Yeni Ticaret Savaşının İlk Topunu Ateşledi
Trump Yeni Ticaret Savaşının İlk Topunu Ateşledi
Dünya her sabaha Trump’ın yeni tarife haberleriyle uyanıyor. Otomotivden yarı iletkenlere, keresteden alüminyuma kadar her ürün Trump’ın gazabını tadıyor…
Trump’ın Tarife Taşı Türk Çelik Üreticisini Avrupa’dan Sekerek Vuruyor
Trump’ın Tarife Taşı Türk Çelik Üreticisini Avrupa’dan Sekerek Vuruyor
ABD’nin çelik tarifesi Türk çelik üreticileri için ABD pazarında eşit rekabet koşulları anlamına gelse de daha önemli olan Avrupa pazarında işleri zora sokabilir.
Trump Tarifeleri Tekstilde Fırsat Yaratıyor
Trump Tarifeleri Tekstilde Fırsat Yaratıyor
ABD’nin Kanada ve Meksika’nın dışında Çin ve AB üyelerine getirmeyi planladığı tarifeler, Türk tekstil sektörü için bir ışık oluşturdu. Tekstil sanayicisi ve ihracatçısı, dünyanın en büyük tekstil ithalatçısı olan ülkeden pay almak için kolları sıvadı.
Trump’ın Gümrük Tarifeleri Döviz Ticaretini Hareketlendirdi
Trump’ın Gümrük Tarifeleri Döviz Ticaretini Hareketlendirdi
Bankalar ve hedge fonlar, volatilitenin kârları artırması nedeniyle döviz masalarını güçlendiriyor.
Kayıpların Gölgesinde: Ukrayna Barışının Kazananı Kim Olacak?
Kayıpların Gölgesinde: Ukrayna Barışının Kazananı Kim Olacak?
Ukrayna’da olası barışın gölgesinde, ekonomik ve politik aktörler sahnede yerini alıyor. Peki barışın faturası kime kesilecek? Savaşın ardından yeniden inşa süreci, ekonomik çıkarlar ile siyasi dengeler arasında büyük bir mücadeleye sahne olacak. NATO’nun genişlemesi, Rusya’nın diplomatik hamleleri ve Avrupa’nın güvenlik stratejileri, savaş sonrası siyasi denklemleri belirliyor. Ancak barışın gerçek galibi, halkların refahı mı yoksa küresel güçler mi olacak?
Avrupa Savunmasını Yeniden İnşa Ediyor
Avrupa Savunmasını Yeniden İnşa Ediyor
Avrupalı liderler, savunma gücünü yeniden inşa etmeye çalışıyor. Kıta, askeri harcamalarını artırma ve ABD’ye olan bağımlılığını azaltma yolunda tarihi bir dönüşüm sürecine girerken, AB liderleri savunma fonlarını genişletmek ve NATO içindeki rolünü güçlendirmek için yeni stratejiler geliştiriyor.
Enerji Güvenliği İçin Fişi Çekmek Yetmez
Enerji Güvenliği İçin Fişi Çekmek Yetmez
Rusya-Ukrayna Savaşı ve Trump Başkanlığı gündemin ana belirleyicisi olmaya devam ederken enerji sektörünün arz güvenliğine rakip bir endişesi var, siber güvenlik!
All-Star Her Zaman Bambaşka Bir Çıta
All-Star Her Zaman Bambaşka Bir Çıta
Alperen Şengün All-Star kadrosuna adını yazdıran ikinci Türk oyuncu oldu.
Yapay Zekâ ile Eğitimin Yeniden İnşası: Küresel ve Türkiye Perspektifleri
Yapay Zekâ ile Eğitimin Yeniden İnşası: Küresel ve Türkiye Perspektifleri
Yapay zeka destekli eğitim modelleri sayesinde, öğrenci performansının izlenmesi, geri bildirim sağlanması ve öğrenme süreçlerinin optimize edilmesi kolaylaşıyor.
Volvo SUV ve Elektrifikasyon Odağında Büyüyor
Volvo SUV ve Elektrifikasyon Odağında Büyüyor
Volvo Cars 2030 yılındaki satışlarının yüzde 90’ının şarj edilebilir otomobillerden gelmesini hedefliyor.
Edison-Ford’un İlk Elektrikli Aracından Günümüze: Elektrikli Araçlarda Hızlanan Değişim
Edison-Ford’un İlk Elektrikli Aracından Günümüze: Elektrikli Araçlarda Hızlanan Değişim
Ford-Edison projesi kısmen batarya sorunları nedeniyle başarısız oldu. Bugünse elektrikli araçlar inanılmaz bir hızla ilerliyor ve şirketler otomobillerde kullanılması hayal edilmemiş batarya hücresi formatları üzerinde çalışıyor.
Portakal Suyunun Tadı Kaçıyor
Portakal Suyunun Tadı Kaçıyor
Portakal suyu Amerikalılara ilk tanıtıldığında, içeceğin güzel tadı onu listelerin en üstüne taşımıştı. Bugün ise sahip olduğu şeker içeriği nedeniyle uzak durulması gereken bir beslenme eğilimi haline geldi.
Bu Şirket Yerel Kış İşletmelerini Batmaktan Kurtarabilir
Bu Şirket Yerel Kış İşletmelerini Batmaktan Kurtarabilir
Daha küçük kayak merkezleri, Epic ve Ikon pass biletlerine daha az kurumsal bir alternatif sunmak için bir araya geliyor.
ABD’nin Gerçek Hayatta GTA Oynayan Ergenleri
ABD’nin Gerçek Hayatta GTA Oynayan Ergenleri
ABD’de bir araba çalındığında, çalan hırsızın bir ergen olma ve aracın Batı Afrika’ya gitme ihtimali oldukça yüksek.