Geçtiğimiz hafta FED oldukça güvercin bir toplantı gerçekleştirirken, BOE daha dengeli bir seyir izedi. İsviçre Merkez Bankası ise faiz indirimlerine başlayan ilk ülke oldu. Bunlara karşılık Japonya, sekiz yıl sonra negatif faiz politikasından çıktı ve faizleri 10 bps. artırarak yüzde 0’a yükseltti.
FED, 2024 yılı için büyüme (yüzde 1,4’den yüzde 2,1’e) ve çekirdek enflasyon (yüzde 2,4’den yüzde 2,6’ya) beklentilerini yukarı yönlü, işsizlik oranını (yüzde 4,1’den yüzde 4’e) ise aşağı yönlü revize etti. Faiz indirim beklentilerini ise 3’te sabit tutarak, bilanço küçültme hızını yavaşlatmayı planladıklarını açıkladı.
Bir ülkede hanehalkı harcamalarının büyük bölümünü gıda, enerji ve konut oluşturur ve tüketiciler en çok bu kalemlerdeki fiyat değişikliklerinden etkilenir.
ABD’de manşet enflasyon 2023 yılında yüzde 9, bu sene ise yüzde 3,2 seviyesinde. Başka bir deyişle geçen sene yüzde 9 yükselişin üzerine fiyatlar bu sene yüzde 3,2 daha yükselmiş durumda. Bir örnekle ifade etmek gerekirse iki sene önce 100 dolar olan bir malı geçen sene 109 dolara, bu sene ise 112,50 dolara alıyorsunuz.
Doların satın alma gücü ise 2020 yılına göre yüzde 20 gerilemiş durumda.
Burada aklımıza doğal olarak şu soru geliyor: “ABD’de para politikası belirlenirken baz alınan Süper Çekirdek Enflasyon bile yüzde 2 hedefine son 36 aydır ulaşılmadığı halde, FED neden faiz indirimlerine başlıyor?”
Bunun nedeni ABD’nin 34 trilyon dolara ulaşan bütçe açığı ve bunun getirdiği faiz yükü. ABD hükümetinin harcamaları finanse etmek için yıllık faiz gideri 840 milyar dolara ulaştı.
Bu büyüklüğü hayalimizde şöyle canlandırırsak resmi de daha net görürüz: 1 trilyon saniye 32 bin yıla denk geliyor. Bundan 32 bin yıl öncesi bizi taş devrine götürür. ABD’nin borcunda bundan 34 tane bulunuyor.
Birisine borcunuz varsa borçlu olduğunuz para biriminin değer kaybetmesi avantajınıza olacaktır. ABD de borçlarını değersiz duruma getirmek için Dolar’ın değerini reel bazda düşürmek zorunda. Bu nedenle enflasyonist bir rejime ihtiyacı var. Sorumuzun cevabı böylece ortaya çıkıyor. “FED, faizleri enflasyonla mücadele kazanıldığı için değil, ABD’nin borç yükü nedeniyle indirmek zorunda.”
Rusya’da gerçekleşen terör saldırısını incelediğimizde ise sizi takvimlerin 11 Eylül 2001 tarihini gösterdiği güne götürmek isterim.
Afganistan’da eğitim aldığı belirtilen teröristler, iki uçağı ikiz kulelere çarparak ABD’nin kalbine hançer sapladı. Bir mağarada başlayan oluşum dünyanın süper gücüne büyük bir trajedi yaşattı. Pentagon, CIA ve FBI gibi kurumları olan ve yıllık milyarlarca dolar harcadığı savunma ve istihbarat sistemlerinin bu kadar kolay aşılıp yapılan bu saldırı, ABD’nin aslında ne kadar kırılgan olduğuna dikkat çekti.
Bunun sonrasında ABD hükümeti, demokrasisine yapılan saldırı nedeniyle Orta Doğu’ya düzenlediği operasyonlar ile güvenliği yeniden sağladı.
Madalyonun diğer yüzünü çevirdiğimizde ise, bu saldırı aslında dünyanın en önemli petrol yataklarına operasyon yapmak için ABD’ye meşruiyet kazandırmış olabilir mi?
Bugüne geri geldiğimizde, KGB gibi dünyanın en önemli istihbarat teşkilatlarından birine sahip olan Rusya’nın, bir avuç teröristin canice saldırısına maruz kalmış olma ihtimali gerçekten var mıdır? Yoksa bu saldırı Rusya’ya Ukrayna ve NATO üzerinde yapacağı her türlü eylem için ihtiyacı olan gerekçeyi sağlamak üzere gerçekleşmiş olabilir mi?
Tıpkı 11 Eylül saldırısı gibi...
Jeopolitik arenada masada değilseniz menüde olursunuz. Söz konusu jeopolitik risklerin ekonomiler üzerindeki etkisi yüksek enerji, gıda ve emtia fiyatları olarak öne çıkar.
Yüksek enflasyon kimin işine yarıyordu?