Dünyanın her yerinde sürdürülebilir büyüme ve kalkınmaya çareler aranıyor. Neticede ekonomi sosyal bir bilim ve mükemmel diye bir şey yok. Her kararın iyi ve kötü sonuçları olabilir, o yüzden şartlara göre optimal dengeyi gözetmek gerekir.
Geçtiğimiz hafta Orta Vadeli Program’ın açıklanması ile büyüme hedeflerimizden ve bu hedefleri sürdürülebilir kılmak için yapısal reform ihtiyaçlarından bahsetmiştim. Bir önceki yazımda ifade etmeye çalıştığım yapısal reform kavramı, hayata geçirmesi zor planlardır. Her ülke sürdürülebilir büyüme ve kalkınma ister elbet ama yapısal reformu hayata geçirecek olan hükümetler olduğu için toplum desteği ya da direnci hesaba katılacağından dolayı ayrıca zordur. Nitekim, başta dediğim gibi mükemmel ekonomi yoktur, dolayısıyla daha iyi ekonomi için dizayn edilecek yapısal reformun da başarısı garanti değildir.
Bu yazıda o yüzden dillere pelesenk olmuş yapısal reformun ne olduğuna dair birkaç örnek vermeye çalışacağım. Bu örnekleri de özellikle gelişen ülkelerden seçmeye çalıştım. Bizimle aynı sıklette olan bu ekonomilerde de elbette başarılı ya da başarısız olarak değerlendireceklerimiz vardır ama temel motivasyon sorunu tespit etmek ve çözüm diyebileceğimiz bir yapısal reformu hayata geçirebilmek olacak.
Hindistan ile başlayalım. Hindistan denince ilk akla gelen nüfustur. Kalabalıklar arttıkça kontrol etmesi de zorlaşan ülkede, 2015 yılında Başbakan Narendra Modi, kırsal kesimlere de internet altyapısını götürerek, ülkedeki herkesi dijital dünyaya ulaştırmayı hedefleyen “Dijital Hindistan” programını başlattı. Hali hazırda yaygın olarak cep telefonlarının kullanıldığı ülkede, e-ticaret bile hızla büyüyordu. İnternet altyapısının ülkeye yayılmasıyla artık o kalabalık nüfusun bir de dijital kimliği oldu. Alışverişini de dijital dünyaya taşıdı, dijital ödemeler, nakit ödemelerin yerini almaya başladı. Dolayısıyla ekonomi açısından bakarsak, kayıt dışı ekonomiyle mücadele kapsamında da bu hamleyi yapısal reform olarak nitelendirebiliriz.
Gelelim bundan 30 yıl kadar önce dünyanın en fakir ülkelerinden olup; önümüzdeki beş yılda dünyanın en büyük 20 ekonomisinde olması beklenen Asya’nın gözdelerinden Vietnam’a. 1994 yılında ABD’nin ülkeye uyguladığı ekonomik yaptırımların sona ermesiyle atağa kalkan bu Asya ülkesi; son 30 yılda sürekli dışa açılma ve ticaret reformlarıyla her gün başka bir ülkeden başka bir sektörle bağ kurmaya çalışıyor. Küreselleşmeyle ve küresel ticaretin artışından kendine en fazla faydayı sağlayan en önemli ülkelerden olan Vietnam’ın başarısını aslında tüm dünya izlemeye devam ediyor. Dünya ticaretine entegre olmak ve bunu başarıyla yapmak için iyi değerlendirilmiş bir 30 yılı geride bırakan Vietnam, ticaret reformu açısından güzel bir örnek diyebilirim.
Yapısal reform konusunda toplum desteği; hükümetler nazarında önemli olduğunu ifade ettim. Bu noktada her ne kadar ekonomik anlamda niyet iyi gibi görünse de, toplumun tam desteğini alamamış olan Endonezya’nın Omnibus Yasası’ndan bahsedebiliriz. Zira İş Yaratma Yasası diyebileceğimiz bu yasa, toplumun çalışan kesiminde ülke genelinde birçok protestoyla karşılaşılarak revizyonlara uğramıştır. Bu reformun başlangıçtaki niyetine gelecek olursak; aslında uzun bürokratik süreçlerin hızlandırılarak yerli ve yabancı yatırımlar ülkeye çekilecek ve istihdam yaratacaktı. Ancak bu noktada mülkiyet haklarından, işçi haklarına kadar birçok kesime dokunan bir reformdan bahsediyoruz. Bu yasa fazla mesai saatlerinin uzatılmasından, kıdem tazminatının azaltılmasına kadar birçok alanda eleştirildi, ama kabul etmek gerekir ki her dönemde, her ülke için zor kabul edebileceğimiz bir reformdan bahsediyoruz. Elbette bu sonucu öngörmek ya da öngörememek konusu bile ayrıca eleştiriye açık diye yorumlayabilirim.
Daha önceki yazımda da ifade ettiğim gibi; gelişen ülkeler için sürdürülebilir bir büyümeden bahsedebilmek için belli ki büyüme oranlarında yıldan yıla gördüğümüz oynaklığı yaratan kırılganlıkları tespit edip, tamir etmek gerekiyor. Bu tamirlere belki de yapısal reform diyebiliriz. Ancak verdiğim örneklerde özellikle altını çizmeye çalıştığım ve ortak gördüğüm konu; doğru bakış açısını yakalayabilmek, sonuçları analiz edebilmek, uzun vadeli plan yapabilmek ve bunu uygulayacak sabra sahip olmak diye düşünüyorum.