Geçen haftaki yazımda gördüğüm bir kabustan bahsetmiştim. Pahalı bir restoranda, bir grup insan, kabul görmüş yemek yeme yöntem ve pratiklerini reddediyor ve hatta hakir görüyordu. Bıçakla çorba içmeye, suşilerle hedef tahtasını vurmaya, pizzalarla frizbi oynamaya, creme brulee tatlısını ciğerle yemeye çalışıyorlardı. Onca değerli yiyecek heba, restoran tarumar, hesap da tek seferde kolayca ödenemeyecek kadar kabarık oluyordu, haliyle. Bu noktaya kadar rüya olan, hesabın bana “kilitlenmesiyle” kabusa dönüşüveriyordu.
Uzunca bir içsel yolculuğun ardından şu sonuca vardım: Bilinçaltım, bu kabus ile son yıllarda uygulanan ekonomi politikalarına ve sonuçlarına dair sadece bir analiz yapmakla kalmıyor, aynı zamanda ortaya çıkan maliyetin nasıl ödeneceğine de inceden değiniyordu. Bilinçaltım çok bilinçlidir, benden daima bir adım öndedir.
2018 yılında başlayıp, 2021-2023 döneminde “kabusvari” bir hal alan “yeni ve bize özgü” ekonomi programının Türkiye ekonomisinde dengeleri nasıl alt üst ettiğini hepimiz gün gün, şaşıra şaşıra, üzüle üzüle, sindire sindire yaşadık. Neyse ki, 2023 yılında kabus sona erdi ve ekonomi politikalarındaki 180 derece dönüşle bir ödemeler dengesi uçurumundan aşağı yuvarlanmaktan kurtulduk. Uygulanmaya başlanan yeni program, dengelerin yeniden sağlanmasını, yani ekonominin aslında 2018 öncesi döneme döndürülmesini hedefliyor. Giderek ciddileşen yapısal sorunları bir yana bırakırsak, bu “restorasyon” programının tamamlanabilmesi için birbirleriyle bağlantılı dört ana koşul var:
- Sadece ekonominin değil ülkenin güvenliği için de kritik önemde olan döviz rezervlerin güçlenmesi
- Küresel sermaye ile Türkiye yatırımlarından birçok defa zarar yazmış ve hatta istenmeyen adam ilan edilmiş yabancı yatırımcılar ile bağların onarılması
- Yukarıdaki iki koşul sağlanana kadar cari açığın ciddi anlamda düşük, para politikasının sıkı kalması
- Enflasyon beklentilerinin ve fiyatlama davranışlarının düzelmesi - hane halkı ve fiyat koyucuların, enflasyona dair travmaların etkilerinden ve kötü alışkanlıklarından kurtulması
Her birinin tekil olarak sağlanması bile zorlu bir süreç gerektiren bu dört şartın aynı anda sağlanması zorunluluğu, tek bir çözüme mahkum etmiş durumda Türkiye ekonomisini:
- Ekonomi ciddi bir yavaşlamaya - muhtemelen resesyona, sonrasında ise bir süre potansiyelin altında büyümeye maruz bırakılmalı. Bunu sağlamak için, kamu harcamaları dramatik biçimde azaltılmalı, tüketimi sınırlamaya dair önlemler alınmaya devam edilmeli. Türkiye’nin potansiyel büyüme oranının, yapısal sorunlar, nüfus artışındaki yavaşlama gibi sebeplerle bir miktar düştüğü kabul edilip politikalar buna göre oluşturulmalı.
- Vergi düzenlemelerinde, yönetilen / yönlendirilen fiyat ayarlamalarında enflasyon görünümünü ciddi biçimde bozmayacak seçimler yapılmalı.
- Kurda sert ve ani değer kayıplarına izin verilmeyerek, TL’ye ve enflasyona dair beklentilerde bozulmanın önüne geçilmeli.
- Enflasyon dinamiklerinde ciddi bir iyileşme olmaması veya iç talebin istenen oranda yavaşlamaması halinde, vakit kaybetmeden ve piyasanın önüne geçecek biçimde faiz artışlarına gidilmeli.
Bu yol, tüketimin azaldığı, reel ücretlerin sınırlandığı, işsizliğin arttığı, yatırımların düştüğü can sıkıcı ve daha da kötüsü uzun bir yol. İçinde bulunduğumuz ekonomik sistem kapitalizm olduğuna göre, ortaya çıkacak maliyetin önemli bölümü muhtemelen hane halkının ve özellikle de maddi geliri düşük hane halkının üzerinde olacak. İşte bu noktada ekonomik restorasyon sürecinin temel belirleyicisi devreye girecek: Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın sabrı. Uygulanmaya başlanan ekonomi programının Türkiyedeki politik iklim üzerindeki olası etkileri karşısında takınacağı tutum ne olacak? Hâlâ mesafeli yaklaştığını düşündüğüm yüksek faiz politikasına karşı her koşulda alan açacak, sessiz kalacak, sabır gösterecek mi? Geçmişte bu konuda Cumhurbaşkanının sabrının hızlıca tükendiğini görmüştük. Belki, umarım, bu sefer, hâlâ uçurumdan uzaklaşmamış olmamızdan mütevellit farklı bir seyir gerçekleşebilir.
Doğru adımları atmaya niyet etmek, bunları belirlemek ve hatta ilk adımları atmak işin nispeten kolay kısmı. Zor olan, sabretmek...