Otonom araçlara bindiğinizde yapay zekanın sizi belirttiğiniz varış noktasına doğru hızla götüreceği bir adım artık çok uzak değil. Yolu izlemenize, hangi yöne gideceğinizi düşünmenize gerek kalmadan, trafik sıkışıklığı ve stresi yerine, koltuğunuzda arkaya yaslayıp sanki zamanda yolculuk yapmayı, galaksimizin en uzak noktalarındaki gezegenleri ziyaret etmeyi hayal edebileceğiniz bir ortam otonom araçlarla yaratılacak. Otonom araçların kullanılmaya başlanması ve yaygınlaşmasıyla zaman algımız değişecek.
İzafiyet teorisi, uzay ve zaman arasındaki ilişkiyi açıklayan bir bilimsel teoridir, Albert Einstein’ın orijinal çalışmalarında teori, iki varsayıma dayanıyor.
Einstein: İzafiyet Teorisi
Albert Einstein, 1905 yılında özel görelilik üzerine yazdığı ünlü makalesinde, A ve B noktalarına yerleştirilmiş iki sabit ve senkronize saat için A’daki saat AB çizgisi boyunca hareket ettirilirse ve B’de durursa, A saati, B’deki saatin gerisinde kalacaktı. Bu sonucun, A’dan B’ye giden yolun çokgen veya dairesel olması durumunda da geçerli olacağını belirtti. Einstein bunu, bazılarının aksine bir paradoks değil, özel göreliliğin doğal bir sonucu olarak değerlendirdi. Teoriye göre bütün varlıklar ve varlığın fiziksel olayları görelidir. Zaman, mekan, hareket, birbirlerinden bağımsız değildir ve hepsi birbirine bağlıdır. Bunlardan hiçbiri bağımsız değildir ve zaman ancak hareketle, cisim hareketle, hareket cisimle vardır. O halde; cisim, hareket ve zamandan birinin diğerine bir önceliği yoktur. Galilei’nin Görelilik Prensibi, zamanla değişmeyen hareketin göreceli olduğunu; mutlak ve tam olarak tanımlanmış bir hareketsiz halinin olamayacağını önermekteydi.
Galileo’nin ortaya attığı fikre göre; dış gözlemci tarafından hareket ettiği söylenen bir gemi üzerindekiler geminin hareketsiz olduğunu söyleyebilir. İzafiyet teorisi, uzaklığın ve zamanın gözlemciye bağlı olarak değişebileceğini ifade ederek Newton’ın mutlak uzay zaman kavramını anlamsızlaştırır. Uzay ve zaman gözlemciye bağlı olarak farklı algılanabilir. Bu teori, madde ile enerjinin ünlü E=mc² formülü ile birbirine bağlı olduğunu da gösterir (c ışık hızıdır). İzafiyet teorisi, günlük yaşamımızda mutlak olarak algıladığımız, zaman gibi kavramların göreli olduğunu söylemesinin yanı sıra, sezgisel olarak göreceli olduğunu düşündüğümüz kavramların ise mutlak olduğunu ifade eder.
Otonom araçlarla, zaman fiziksel olarak değişmiyor ama zaman algımız değişiyor
Zaman algısında bu değişiklik meydana gelebilirse, ileri sürülmesi gereken argümanlardan biri, muhtemelen günümüzün araç paylaşımı hizmetleri aracılığıyla, zaman algısında aynı değişikliği zaten yaşayacağımızdır.
Otonom araçlarla sürüş ve trafik insan sürücülerden daha emniyetli olacak
Konvansiyonel otomobillerin kullanımı bize “zaman” ile ilgili unsurları hatırlatmaya ve dolayısıyla otonom araç algısını taze tutmaya devam edecek. Sonunda içten yanmalı araçların sayısı muhtemelen azalacak ve nadiren kullanacağız. Zamanla hepimiz otonom araçların zamandan tasarruf sağlayan veya zaman kazandıran bir araç olarak kullanılmasına alışacağız.
Einstein ve otomotiv
Otoyol hız sınırları, kontroller esasında hep izafiyet teorisine gidiyor. Einstein, yüksek hızlarda zamanın yavaşlayacağını öngördü. Otonom araçlardaki teknoloji esasen Einstein’ın çalışmalarına dayanıyor. Kullandığımız araçlardaki GPS hesaplamaları bile bu teori kapsamında yerimizi konumumuzu bulabiliyor. Otoyollardaki radarlar ve hatta araçlarımızdaki radarların matematiğinin arkasında bunlar yatıyor.
Radar teknolojisi hareketli aracımızın hızını doğru bir şekilde ölçmeye imkan sağlıyor.
Albert Einstein, özel görelilik teorisinde, fizik yasalarının ivmelenmeyen tüm kişiler için aynı olduğunu belirlemiş ve kişinin hızı ne olursa olsun, boşluktaki ışığın hızının aynı olduğunu göstermiştir. Sonuç olarak, uzay ve zamanın, uzay-zaman olarak bilinen tek bir süreklilik halinde iç içe geçmiş olduğu ve bir kişi için aynı anda meydana gelen olaylar, bir kişi için farklı zamanlarda meydana gelebilir.
Işık hızı çok daha düşük olsaydı ne olurdu?
Genel görelilik teorisinin denklemlerini çözerken Einstein, büyük nesnelerin uzay-zamanda bir bozulmaya neden olduğunu fark etti. Bir kumaşın ortasına büyük bir nesne koyduğumuzda, nesne kumaşın içine doğru bastırarak onun çukurlaşmasına neden olur. Daha sonra bir topu nesnenin etrafında yuvarlamaya çalışırsanız, top bir gezegenin yerçekiminin uzaydaki nesneleri çekmesine benzer şekilde içe doğru spiral çizecektir. Aynı zamanda, yolun kenarında duruyorsanız ve bir araba yanınızdan hızla geçiyorsa, o araç fiziksel olarak daha kısadır, sürücü için zaman size göre daha yavaş akar ve sürücünün kütlesi artar - hepsi çok küçük düzeylerde de olsa... Nesnelerin ışık hızına yakın hızlarda hareket etmesi durumunda özel görelilik geçerli hale gelir. Einstein’ın genel görelilik teorisine göre, eski kozmik olaylar, günümüzdeki kozmik olaylardan daha yavaş gerçekleşti. Zaman genişlemesi olarak bilinen etki, bilim insanlarının 1915’teki temel yerçekimi açıklamasında ortaya konduğu gibi, Evren’in genişlemesi tarafından yönlendirilir.
Evren genişlemesi ve yapay zeka
Genişleyen evrenin bir sonucu, ışığın uzayda seyahat ettikçe gerilmesi ve dalga boyunun uzamasıdır. Etki, antik galaksilerin olduğundan daha kırmızı görünmesine veya kırmızıya kaymasına neden olur. Ancak zaman da esner; uzaktaki bir nesne saniyede bir defa yanıp sönerse, Evren’in genişlemesi, dünyaya ulaşana kadar parlamalar arasında bir saniyeden fazla geçmesini sağlar. Evrenin genişlemesi Hubble sabiti olarak biliniyor ve yapılan her yeni ölçüm, genişleme hızının tam olarak ne kadar olduğuyla ilgili kafa karışıklığını daha da artırıyor. Gökbilimciler daha iyi ölçebilmek için çeşitli araçlar kullansa da bu ölçümler ancak birbirinden farklılaşarak “Hubble gerilimi” diye adlandırılan olaya yol açıyor. Belki artık yapay zeka ile bu konuda da net çözümler bulabileceğiz.