Köklü kurumlarda daha önce baskın olan erkek egemenliği, pandeminin, ticaret savaşlarının, jeopolitik gerginliklerin ve savaşların hüküm sürdüğü dönemde yerini başarılı ve güçlü kadınlara bıraktı. Böylesine kritik zamanlarda görevde olan isimler, sadece görevlerinin değil, aynı zamanda tüm dünyada büyük tartışma konusu olan cinsiyet eşitsizliğine her fırsatta farkındalık oluşturup bu soruna yönelik çözüm mekanizmalarının nasıl oluşturulacağına dair yön gösterici açıklamalarda bulundu. Bahsini yapacağımız isimler “köklü kuruluşlar” olarak tabir ettiğimiz mevkilerde görev alan “ilk kadın” olma ünvanını elde ederken, attıkları adımlar küresel çapta büyük yankı buluyor. Kadınların 1945’ten bu yana en büyük küresel kurumlarda üst düzey işlerin yalnızca yüzde 12’sini elinde tuttuğunu düşünürsek o yılardan bugüne aslında çok ciddi bir değişim yaşanmadığını son yıllarda göreve gelen “ilk kadın” tanımlamasıyla daha net bir şekilde anlamış oluyoruz.
İlklerin Kadını “Lagarde”
Ekonomi ve finans alanında son yılların en çok öne çıkan ismi şüphesiz Avrupa Merkez Bankası Başkanı Christine Lagarde oldu. 1998 yılında kurulan Avrupa Merkez Bankası (AMB)’nın “ilk kadın başkanı” ünvanına sahip olan başarılı isim, Kasım 2019’da göreve geldiğinde küresel kamuoyunda büyük gündem olmuştu. Çünkü Lagarde, “ilklere alışkın başarılı bir isim” olarak tanınıyordu ve bu onu Avrupa ekonomisinin karşılaşacağı zorluklara karşılık başarılı bir liderlik etmesinde etkili oldu. 2007 yılında Sarkozy hükümetinde Finans ve Maliye Bakanı olduğunda G7 ülkelerindeki ilk kadın bakan olan Lagarde, sadece AMB’nin değil, Uluslararası Para Fonu (IMF)’nin de 28 Haziran 2011 tarihinde ilk kadın başkanı seçilmiş olup, 2016 yılında ise tek aday olarak girdiği IMF başkanlık seçimini tekrar kazanmış bir isim. Küresel mali krizden sonra Euro Bölgesi ekonomisine yön veren eski İtalya Merkez Bankası Başkanı Mario Draghi’nin yerini alan Fransız ekonomist, Avrupa Merkez Bankası’nın ise dördüncü başkanı olarak göreve başladı. Ancak Lagarde’ın göreve geldiği dönem, selefi Draghi gibi, zorlu bir döneme denk geldi ve hala bu sınava ilişkin ciddi mücadeleler vermekte. Öyle ki, Lagarde, dünyanın en büyük iki ekonomisi olan ABD ile Çin arasındaki ticari gerilimler nedeniyle küresel ekonominin yavaşladığı ve bundan ciddi zarar gören Avrupa ekonomisinin karşı karşıya kaldığı süreci kontrol etmek zorunda kaldı. Sonrasında yaşanan pandemi kriziyle daha da zorlu bir süreci yönetmek zorunda kalan AMB Başkanı, bölge ekonomisini istikrar kavuşturma noktasında her zaman kararlı duruşundan vazgeçmediklerini ifade eden açıklamalarda bulunuyor. Lagarde, göreve geldiğinde, “Burada yapmak istediğim çok önemli bir işim var ve orada dalgalı sular varken o güzel gemiyi bırakmayacağım” açıklamasında bulunmuş, özellikle yüksek enflasyon ve Avrupa ekonomisinin etkisinde kaldığı savaşın etkilerine rağmen, söylemiş olduğu sözün hala arkasında olduğunu net bir şekilde gösteriyor. Küresel ekonomide 2008’de ciddi sorunlara neden olan ekonomik krizi, dünya çapında bankalarda görülen erkek egemenliği anlayışına bağlayan Lagarde, kadınlar için eşitlik getiren yasal düzenlemeler yapmanın ekonomiler için “iyi bir başlangıç” olacağını savunuyor.
ABD Hazine Bakanlığı 231 Yıl Sonra İlk Kez Bir Kadına Emanet
İlklerin sahibi olan diğer bir isim ise ABD Hazine Bakanı Janet Yellen… ABD Hazine Bakanlığı’nın 231 yıl sonra “ilk kez bir kadın bakan”a bırakılması küresel çapta bir gündem oluştursa da bu, Janet Yellen için şaşırtıcı bir gelişme değil. 2014-2018 yılları arasında dünyanın en büyük ekonomisinin merkez bankası olan Fed’in de “ilk kadın başkanı” olarak göreve gelen tecrübeli isim, bankanın başına gelmeden önce Fed’de çok sayıda görevde bulundu. Yellen, ABD ekonomisinin 40 yıldır görmediği kadar yüksek enflasyonla mücadele ettiği bir döneme denk geldi ve ülke ekonomisinin büyük sınav verdiği dönemde, koronavirüs salgınıyla mücadele edilmesi için para musluklarının açılmasının gerektiğini söylemişti. Yellen, mali politikalardan ziyade para politikalarında daha tecrübeli bir isim olarak öne çıkarken, ekonomik eşitsizliğin artmasının, ABD’nin temelinde yer alan değerlere tehdit olduğunu ifade etmişti.
“Erkek Meslektaşlarımla Eşit Olabilmek İçin Her Zaman İki Kat Daha Fazla Çalıştım”
Küresel ekonominin diğer büyük bir kurumu olan IMF’nin koltuğunda da yine bir kadın yönetici bulunuyor. Daha öncesinde Dünya Bankası’nın genel müdürü olarak görev yapan Bulgar asıllı ekonomist Kristalina Georgieva, gelişmekte olan bir ekonomiden IMF’ye liderlik eden ilk kişi oldu. Başarılı isim 2022 yılında IMF’nin ilk “Toplumsal Cinsiyet Stratejisini” açıklayarak, IMF’ye üye ülkelerde cinsiyet eşitsizliklerinin azaltılmasını yönelik önemli bir adım atmıştı. Georgieva açıklanan bu stratejiye ilişkin, “Yeni strateji kademeli ve ölçülü olacak. Bu stratejinin başarılı bir şekilde uygulanması, üye ülkelerin daha kapsayıcı ve eşitlikçi bir ekonomik büyüme ve dayanıklılık elde etmelerine yardımcı olacak. Kadınlar başarılı olduğunda ülkeler de iyi oluyor.” Değerlendirmesini yapmıştı. IMF Genel Müdürü Kristalina Georgieva, erkek meslektaşlarıyla eşit olabilmek için her zaman “iki kat daha fazla” çalıştığını belirterek, bunun gelecekte de aynı şekilde devam etmemesi için çaba sarf ettiğini ifade etmişti. IMF Başkanı, kadınları geride tutan sorunların “makro kritik” olduğunu belirtirken; cinsiyetler arası istihdam açığı kapatılması halinde küresel büyümenin yüze 20 daha yüksek olacağını ifade etmişti.
Dr. Ngozi Okonjo-Iweala Afrika İçin Rol Model
Küresel ticaretin pandemi, savaş ve siyasi ilişkiler nedeniyle ciddi sorunlar yaşadığı son yıllarda, dünyanın diğer önemli ve köklü bir ekonomi kuruluşu olan Dünya Ticaret Örgütü (DTÖ)’nün başında da yine bir kadın yönetici bulunuyor. Küresel ticaretin nabzının tutulduğu kurumun başına geçen, ilk kadın ve ilk Afrikalı olarak tarih yazan Nijeryalı Dr. Ngozi OkonjoIweala, DTÖ üyelerinin geniş desteğiyle göreve geldi. Asya, Afrika, Avrupa, Latin Amerika ve Kuzey Amerika’daki hükümet ve uluslararası kuruluşlarla 30 yılı aşkın süredir çalışan küresel finans uzmanı Dr. Ngozi Okonjo-Iweala, Forbes’un belirlediği “Dünyanın En Güçlü 100 Kadını” listesine 7 kez seçildi. Okonjo-Iweala, küresel sahnede cesur bir Afrikalı kadın elçisi olma noktasında da önemli bir figür olarak öne çıkıyor. 2003’ten 2006’ya kadar Nijerya’nın ilk kadın maliye bakanı, ardından da ilk kadın dışişleri bakanı olan DTÖ Başkanı, 2011 yılında tekrardan maliye bakanı olarak atandı ve 2015 yılına kadar bu görevde aktif bir rol üstlendi. Dr. Ngozi Okonjo-Iweala maliye bakanı olarak en büyük başarılarından biri 30 milyar dolarlık devlet borcunun hafifletilmesini sağladı. Eğitim ve cinsiyet eşitsizliğinin en fazla hissedildiği Afrika kıtasında Okonjo-Iweala’nın kariyeri, Afrikalı bir kadının kıtanın diğer ülkelerindeki insanlara da neler başarabileceğine dair güçlü bir örnek sunuyor. Geçtiğimiz yarım yüzyılda 60’a yakın kadın cumhurbaşkanı veya başbakanı oldu, ancak ekonomide öne çıkan kurumlar yakın zamana kadar büyük ölçüde erkekler tarafından kontrol edildi. Nobel Ekonomi Ödülü’ne şu ana kadar yalnızca bir kadın layık görüldü ve finans ya da ekonomi kuruluşlarında hala yeteri kadar kadın görev almıyor. Raporlar cinsiyet eşitsizliğinin hemen hemen her ülkede yaşandığını gösteriyor ve bunun ekonomik büyümeye de zarar verdiğini gösteriyor. Öne çıkan bu isimler ise her fırsatta cinsiyet eşitliğine vurgu yaparak hemcinslerine örnek olurken, geleceğe dair umut ışığı oluyor.