Uluslararası ticaret, gittikçe artan oranlarda yalnızca sınır ötesi basit bir mal ve hizmet alım satım olgusu değil, aynı zamanda hayati bir ulusal güvenlik meselesi olarak da algılanmaktadır. 2008 finansal krizi sonrasında küresel ticaret çatışmacı hale gelirken dünya ticaretinde korumacılık eğilimlerini belirginleştiği görülmeye başladı. ABD’nin Çin’le şiddetlenen küresel ekonomik hakimiyet mücadelesi ve Rusya ile jeopolitik rekabeti ticaret ve güvenlik ilişkisini karmaşık bir hale getirdi.
“America First” politikası izleyen ABD, gittikçe Dünya Ticaret Örgütü’nün (DTÖ) temel ilkelerine aykırı davranıyor. ABD, GATT 1994’ün güvenlik sebebiyle ticarette istisnai önlem almaya cevaz veren XXI. Maddesi’ni bir anlamda istismar ederek, ulusal güvenlik peçesi altında dost düşman herkese karşı ticaret önlemleri almayı sürdürüyor. GATT XXI. Maddesi, ülkelerin ulusal güvenlikleri için ticaret kurallarından sapma hakkı tanımakla beraber ABD, XXI. Maddenin yargılamaya tabi olmaması gerektiğini savunurken, diğer ülkeler ve DTÖ yargısal kararları meselesine dair Washington farklı bir algıya sahip. ABD’nin bu tutumu ise küresel ticaretin geleceğini tehlikeye atıyor.
2008’de başlayan küresel finansal krizin ardından Çin’in ihracatta ABD ve Almanya’yı geride bırakması, 2015’te Nairobi’de gerçekleşen DTÖ Bakanlar Konferansı ile Doha Kalkınma Turu müzakerelerinin bir kere daha başarısız olması, küresel liberalizasyon sürecini tersyüz etmiş, gittikçe artan oranlarda korumacılık ve buna bağlı jeopolitik çatışmalarda hızlanma gözlemlenmeye başlamıştır. ABD’nin Çin ile ekonomik hakimiyet mücadelesi ve Rusya ile olan jeopolitik, askeri-güvenlik rekabetinin şiddetlenmesi, özellikle tekno-rekabetin dost düşman tanımaz bir hal almasıyla birlikte ticaret ve güvenlik konuları arasındaki mesafe de daha gittikçe muğlak bir hal aldı.
2017’den bu yana “America First” politikası izleyen, ticaret savaşları olarak da adlandırılan korumacılık politikalarını şiddetlendiren, önceleri herkese liberalleşme vaazları veren ABD, II. Dünya Savaşı sonrası kendi koyduğu çok taraflı ticaret sisteminin temel ilkelerine aykırı olarak tek taraflı korumacı önlemler alıyor. Bu uygulamalar, DTÖ sisteminin otoritesini ve etkinliğini zayıflatmış, küreselleşme sürecini neredeyse durdurmuş, dünya ekonomisi ve ticaretinin istikrarlı gelişimine büyük zarar vermiştir. ABD kendi ulusal yasalarını daha önce altına imza attığı uluslararası kuralların üzerine koymakta, çok taraflı ticaret kurallarını ve diğer üyelerin endişelerini görmezden gelmekte, Washington DTÖ’nün temel prensiplerine meydan okumakta ve Kuruluşun işleyişini ciddi şekilde tehlikeye atmaktadır. ABD’nin DTÖ’nün güvenlik ve savaş durumlarında aykırı ticari önlem alma hakkı tanıyan GATT 1994’ün XXI. Maddesini gerekçe göstererek Trump’ın çelik ithalatında Çin’le birlikte NATO Müttefiklerine karşı bile ABD’nin bu maddeyi kullanması söz konusu istisna kurulunun istismarı olarak adlandırılmaktadır.
Bilindiği üzere DTÖ temel sözleşmelerinden “Genel Gümrük Tarife ve Ticaret Anlaşması”nın (GATT 1994) 21. maddesi üye ülkelere ulusal güvenlikleri söz konusu olduğunda serbest ticaret kurallarından sapma hakkını tanır. Kısaca, GATT’ın XXI. maddesi, üye ülkelerin, “ulusal güvenlik” gerekçesiyle serbest ticaret kurallarına uyma zorunluluğundan kaçınabileceği bir istisna sağlar. Ancak bu sapma hakkı, genel bir muafiyet olmayıp bu hüküm, belirli koşullara tabi olarak tanımlanmıştır. İlgili maddenin metni şu şekildedir:
“Bir üye, ulusal güvenliği ile ilgili olarak gerekli gördüğü bir konularda, bu Anlaşma hükümlerine uymaktan kaçınabilir.”
Bu madde, bir ülkenin içsel veya dışsal tehditlere karşı ulusal güvenliğini korumak amacıyla korumacı ticaret önlemleri almasına olanak tanır. Ancak, bu önlemlerin alınmasının “gerekli” olduğu ve gerçekten de bir ulusal güvenlik tehdidi olup olmadığının değerlendirilmesi, ülkenin kendi takdirine bırakılmıştır. Yani, bu durumda ülkeler, kendilerini tehdit eden durumları belirleme ve değerlendirme yetkisine sahiptir. DTÖ Hukukunda GATT 1994’ün XXI(b) maddesi, DTÖ Üyelerine “temel güvenlik çıkarlarını korumak” amacıyla ticari yükümlülüklerinden yasal olarak sapma olanağı tanırken ABD, XXI(b) maddesini kapsamında alınan bir ticaret önlemi DTÖ’nün yargılama hakkı olmadığını iddia etmekte, bu konuda sert bir tutum benimsemektedir. ABD’ye göre, Üyeler, güvenlik söz konusuysa üyeler istedikleri önlemi alabilirler. Söz konusu güvenlikse XXI(b) madde kapsamında ülkeler kendi kendilerine ticaret politikalarında istisnai davranma hakkını verebilirler.
Diğer çoğu DTÖ Üyesi ve bu konuyu ele alan tüm DTÖ yargısal kararları ABD ile aynı fikirde olmayıp GATT XXI(b) maddesini gerekçe göstererek ülkelerin her sektörde diğer ülkelere ticari engel çıkaramayacaklarını, pazarlarını bu gerekçeyle kapatamayacaklarını iddia etmektedirler. Buna göre eğer her önüne gelen üye XXI(b) maddesini işletmeye ve pazarını güvenlik gerekçesi göstererek kapatmaya başlarsa bu küresel ticaretin gidişatını ciddi tehlike altına sokacaktır. Bu şartlar altında konuya dair DTÖ tarafından mutlaka inceleme yapılması gerekir. ABD, azınlıkta olmasına rağmen, XXI(b) maddesinin uluslararası hukukun kazai sürecinin dışında tutulması, ABD’nin güvenlik gerekçesiyle aldığı ticari engellerin ve ithalat kısıtlamalarının yargılanamaması gerektiğine dair ısrarını sürdürmektedir. Dünyanın Ticaret Mahkemesi ve Yüksek yargı organı mahiyetindeki DTÖ Temyiz Organı yargıç atamalarını veto ederek mahkeme işlevlerini felç eden ABD küresel ticaret sistemini ormana çevirmiş, dünya ekonomisi ve özellikle ticaretindeki risk faktörlerinin artmasına sebebiyet vererek küresel ticaret savaşlarının sıcak savaşlara evrilmesini hızlandırmıştır.