Günümüzde Türkiye, karmaşık jeopolitik dinamikler içinde ulusal güvenliğini sağlarken ekonomik bağımsızlığını da korumaya çalışıyor. Ukrayna/NATO-Rusya çatışması, Filistin-İsrail gerginliği, Yemen iç savaşı ve Libya’daki huzursuzluk, Türkiye’nin güvenlik algısını tehdit eden unsurları çeşitlendirirken; İran-İsrail gerginliği ve Suriye iç savaşı sınırlarımızı doğrudan etkiliyor. Ayrıca, Batı’nın ülkemize karşı her açıdan desteklediği Yunanistan’ın olası saldırganlık senaryoları ile güneyimizde Batı tarafından desteklenen terör grupları, Türkiye için ek tehditler oluşturuyor. Ülkemize yönelik uygulanan hava savunma ve silah ambargoları bir saldırı hazırlığı şüphesi uyandırıyor.
Bu nedenle, Türkiye’nin olası bir savaş ekonomisi senaryosuna hazırlanması, senaryo planlamaları yapması bir fantezi olmaktan çıkarak hayati bir gereklilik haline geldi. Savaş ekonomisi şartlarına hazırlanmak, mevcut tehditleri yönetmek ve ulusal güvenliği sağlamak amacıyla mevcut kaynakların zor savaş koşullarında etkin kullanımını sağlayarak Türkiye’nin askeri kapasitesini güçlendirmeye ve jeoekonomik çıkarlarını korumaya yardımcı olacak. Bahse konu hazırlık ayrıca, savaşın belirsizlikleri karşısında, Türkiye’nin ekonomik bağımsızlık ve güvenliğini güçlendirecek etkili ve sürdürülebilir politikalar geliştirmesine ciddi destek olur.
I. Sanayi Altyapısının Hazırlanması: Marmara Bölgesi Temerküzünün Ülke Sathına Yayılması
Türkiye, sanayi altyapısını savunmasız bölgelerden daha güvenli iç bölgelere taşımayı hedeflemeli. Türk sanayiinin Marmara Bölgesi’ndeki temerküzü çok büyük bir milli güvenlik tehdididir. Marmara ve bir ölçüde de Ege bölgelerindeki kritik sanayilerin önemli üretim tesislerinin İç Anadolu, Doğu Anadolu ve Karadeniz gibi bölgelere kaydırılması, savaş durumunda daha güvenli bir üretim ortamı sağlar. Bu strateji, yalnızca askeri varlıkları değil, aynı zamanda ekonomik kaynakları da koruyarak Türkiye’nin savaş dönemi ekonomik dinamiklerine dair sürdürülebilirliğini ve savaş sonrası daha dengeli bir iktisadi yapının inşası ve muhkemleştirilmesine de katkı sağlar. Ekonomik milli güvenlik açısından hassasiyet arz eden, gerekli ekonomik altyapı yatırımları ile savaş ekonomisinin idamesinde güvenli üretim süreçleri oluşturmak, önemli kriz dönem ve anlarında Türkiye’nin iktisadi dayanıklılığını arttırır.
II. Üretim Stratejisinde Ülke İçi Mukayeseli Avantajlardan Faydalanmak: Şehir Ekonomilerinde Savaş Ekonomi Diyalektiği
Muhtemel ambargolar, kuşatmalar ve uluslararası ticarette yaşanacak aksaklıklara karşı, Türkiye’nin savaş ekonomisi koşullarında üretim stratejisi, iç şehirler ve bölgeler arasındaki mukayeseli avantajları dikkate almalı, şehir ekonomileri arasındaki etkileşim ve lojistik daha etkin, akışkan ve bağlantılı hale getirilmeli. Özellikle Karadeniz, İç Anadolu ve Doğu Anadolu gibi iç bölgelerin potansiyelinin değerlendirilmesi, ülkenin savaş dönemi üretim kapasitesinin artırılmasına, sürdürülebilirliğine ve ekonomik güvenliğine katkıda bulunur. Bu durum, hem savaş dönemi ekonomik büyümeyi destekler hem de bölgesel iktisadi üretim ve refahın sürdürülebilirliğini teşvik eder. Savaş dönemi şartlarında yüksek teknolojili üretim süreçlerine mecburiyet ve devletin özendirilmesiyle sağlanacak ilave ilerleme ve geçişler, Türkiye’nin savaş sonrası dönem uluslararası rekabet gücünün yükselmesine de katkı sağlayabilir.
III. Hassas Sektörler ve Kaynak Güvenliği: Kritik Hammaddeler, Gıda, Enerji ve Sağlık Endüstrileri
Türkiye, savaş ekonomisi koşullarında stratejik gıda, tıbbi cihaz, ilaç ve enerji kaynaklarının sürdürülebilirliğini sağlamak için yerli üretime öncelik vermeli. Tarım alanında verimliliği artırmak, ilaç sanayisini güçlendirmek ve yenilenebilir enerji yatırımlarını hızlandırmak, ülkenin dışa bağımlılığını azaltır ve güvenliğini artırır. Bu bağlamda, yerel kaynakların etkin yönetimi ve arz güvenliğinin sağlanması, savaş ekonomisi senaryolarına karşı hazırlık sürecinin önemli bir parçası olmalı.
IV. Savunma ve Sivil Sanayi Arasındaki Sinerji Yaratmak: Çift Kullanım Teknolojilerine Yatırım
Türkiye, savunma sanayisi ile sivil sanayi arasındaki işbirliğini güçlendirmeli. Çift kullanım teknolojileri geliştirerek, hem sivil hem de askeri ihtiyaçların karşılanması sağlanmalı. Bu yaklaşım, Türkiye’nin hızlı adaptasyon yeteneğini artırır ve savaş koşullarında üretim kapasitesinin etkili bir şekilde yönlendirilmesine olanak tanır. Ayrıca, Ar-Ge yatırımları ile yenilikçi çözümler geliştirmek, Türkiye’nin askeri ve sivil sanayinin entegre bir biçimde çalışmasını destekler.
V. Bağımsız Dış Ekonomik Politika: Stratejik Manevra Alanları Yaratmak
Türkiye’nin savaş ekonomisine hazırlık sürecinde bağımsız bir dış ekonomik strateji geliştirmesi kritik öneme sahip. Alternatif pazarlar oluşturmak ve dış ekonomik ilişkilerde bağımsız hareket edebilmek, Türkiye’nin ekonomik ve stratejik çıkarlarını korumasına yardımcı olur. Bu strateji, Türkiye’nin küresel arenada etkinliğini artırır ve dışa bağımlılığını azaltır. Çok taraflı ticaret anlaşmaları ve stratejik ortaklıklar, Türkiye’nin ekonomik istikrarını güçlendirmek için önemli.
VI. Harp Lojistiği, Mavi Ekonomi ve Denizcilik
Savaş dönemi lojistiği, malzeme ve kaynakların etkin dağıtımını sağlamak için kritik bir öneme sahip. Türkiye, Doğu Akdeniz, Ege Denizi, Doğu Karadeniz ve Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti (KKTC) gibi stratejik bölgelerdeki askeri limanlar ve tersaneler aracılığıyla denizcilik stratejisini güçlendirmeli. Bu kapsamda, askeri ve ticari lojistik ağlarının entegrasyonu sağlanmalı, deniz yollarının güvence altına alınması için gerekli adımlar atılmalı. Mavi ekonomi çerçevesinde, deniz kaynaklarının sürdürülebilir kullanımı ve denizcilik sanayisinin geliştirilmesi, Türkiye’nin ekonomik bağımsızlığını artırma potansiyeline sahip. Mavi ekonomi stratejisi, deniz alanlarının yönetimini ve korunmasını da içeriyor. Bu bağlamda, deniz biyolojik çeşitliliğinin korunması ve balıkçılık gibi sektörlerin sürdürülebilirliği, Türkiye’nin ekonomik kalkınmasına katkıda bulunur.
Ayrıca, deniz güçlerinin artırılması ve lojistik destek sistemlerinin iyileştirilmesi, Türkiye’nin askeri gücünü pekiştirir ve bölgesel güç dengesinin sağlanmasında önemli bir rol oynar. Özellikle, Doğu Akdeniz’deki enerji kaynaklarına erişim ve güvenliğin sağlanması, Türkiye’nin ulusal güvenliği için hayati önem taşıyor. Bu bağlamda, askeri limanların ve tersanelerin modernizasyonu ile deniz altyapısının güçlendirilmesi, Türkiye’nin savaş lojistiği kapasitesini artırır.
VII. Savaş Ekonomisine Uygun Eğitim Modelleri: Geleceğin Uzmanları
Türkiye’deki eğitim sisteminin, savaş ekonomisine uygun yetkinlikleri kazandıracak şekilde yeniden yapılandırılması gerekiyor. Mühendislik, savunma sanayi, enerji, tarım teknolojileri ve sağlık alanlarında ihtisaslaşmış programların oluşturulması, geleceğin uzmanlarının yetiştirilmesine katkıda bulunur. Bu, hem mevcut ihtiyaçların karşılanmasına hem de gelecekteki tehditlere hazırlıklı olunmasına olanak tanır. Eğitim politikalarının, pratik deneyim ve yenilikçi düşünme becerilerini geliştirecek şekilde tasarlanması önemli.
VIII. Savaşa Yönelik Para, Maliye, Dış Ticaret ve İşgücü Politikalarının İnsicamı
Türkiye’nin savaş ekonomisine geçiş sürecinde mali yönetim, dış ticaret politikaları ve işgücü stratejileri arasında uyum sağlamak kritik öneme sahip. Maliye politikaları, savunma harcamalarının finansmanı ve kaynakların verimli kullanımı açısından yenilikçi yaklaşımlar gerektiriyor. Dış ticaret politikaları, stratejik ürünlerin ithalatını ve ihracatını düzenlerken, yerli üretimin gerekirse yarı otarşik şartlarda gerçekleştirilebilmesi ve bu yönde teşvik edilmesine dair bir çerçeve oluşturmalı. Ayrıca, işgücü politikalarının, savaş koşullarında gerekli uzmanlıkların kazandırılması ve iş gücünün etkin kullanımı açısından gözden geçirilmesi gerekiyor. Bu unsurların entegrasyonu, Türkiye’nin savaş ekonomisine geçişini kolaylaştırır.
Sonuç: Stratejik Hazırlık ve Uygulama Adımları
Türkiye’nin savaş ekonomisine hazırlık süreci, tüm askeri ve ekonomik tehdit unsurlarını dikkate alarak etkili bir strateji geliştirilmesini zorunlu kılıyor. Hassas endüstri ve altyapının korunması, iç bölgelerin ekonomik potansiyelinin değerlendirilmesi, bağımsız dış ekonomik ilişkilerin kurulması ve eğitim sisteminin yeniden yapılandırılması, Türkiye’nin askeri ve ekonomik varlıklarını koruma altına alacak önemli adımlar. Bu stratejilerin hayata geçirilmesi, Türkiye’nin gelecekteki tehditlere karşı daha dirençli ve sürdürülebilir bir ekonomi oluşturmasına katkı sağlar.
Özellikle III. Dünya Savaşı gibi senaryolar karşısında Türkiye’nin iktisadi ve finansal hazırlık düzeyinin artırılması, ulusal güvenliğin sağlanmasında kritik bir rol oynar. Stratejik hazırlıklar, sadece askeri kapasitenin artırılmasından ibaret değil; aynı zamanda ekonomik bağımsızlığın güçlendirilmesi, eğitim sisteminin yenilenmesi ve stratejik sanayilerin geliştirilmesi, Türk ekonomisini savaşa hatta savaş sonrası döneme hazırlanmasına dair safhaları da içermeli. Savaş ekonomisine ciddi hazırlık süreci, Türkiye’nin küresel arenada daha güçlü ve rekabetçi bir aktör olarak yer almasını sağlar ve çok kutuplu dünya sistemine etkin bir şekilde eklemlenmesine, daha aktif ve bağımsız rol oynamasına da katkıda bulunur.