Üniversite yıllarımdan bu yana hisse senedi yatırımcısıyım. Bahsettiğim tarihler 1990’ların başına tekabül ediyor. O dönemde hisse senedi yatırımı yapmak isteyenler banka şubelerinin önünde sabahın erken saatlerinde kuyruğa girerdi. Sıradakilerden biri liste yapar, şubenin açılmasıyla beraber kaç lot hisse talebi varsa yetkiliye iletilir ve talepler sisteme girilirdi. Yaşı 50’leri hatta 40’ları geçenler hatırlayacaktır; o dönemde de “Halka Arz Furyası” manşetleri gazetelerde yer alırdı.
Borsanın düştüğü dönemde sorumlular aranır; o dönemde halka arz sayısında artış varsa halka arz izinleri azaltılır, hatta durdurulurdu. Temel amaç burada; düşen hisselerin önce toparlaması, yani bir nevi arzı kısıp talebin dengeye oturmasıydı. Sermaye piyasalarında böyle yöntemler aslında iştah düşürücüdür. Çünkü işletmelerin finansal yapılarını kurgulamalarında dış etkenlerle ertelemeye yer olmamalıdır. Bir işletmenin hayatta kalması, faaliyetlerine devam edebilmesi, büyüyebilmesi için, neyi, ne zaman yapması gerektiğine karar verebilmesi ve öngörü sahibi olması gerekir. Verdikleri bir kararı hayata geçirme süresi ise; doğrudan finansmana ulaşmasıyla orantılı ve elbette orta-uzun vadeli olmalıdır.
“Düşük fiyatlandırma olgusu”
İlk halka arzlar; işletmeler için alternatif bir finansman kaynağına rahatlıkla erişmelerini sağlayabilir. Sermaye piyasalarının bu kolaylığı; hem piyasada hacmin artması, hem de gelişmesi açısından olumlu bir gelişmedir. Ancak ilk halka arzların yatırımcıya kısa ve uzun dönemde sağladıkları veya yatırımcıların gerçekten nasıl bir getiri elde ettikleri de tartışılan bir konu. Hem gelişmiş hem de gelişmekte olan piyasalarda yapılmış çalışmaların büyük çoğunluğunda, ilk halka arzlarda hisse senetlerinin düşük fiyatlandırıldığı tespiti vardır. Düşük fiyatlandırma; ilk halka arzlarda hisse senetlerinin borsada işlem görmeye başlamasından sonraki dönemde fiyatının, ihraç fiyatından daha yüksek seviyelere çıkmasıdır. Başka bir deyişle pozitif bir ilk getiri sağlamasıdır. Bu duruma finans literatüründe “düşük fiyatlandırma olgusu” denir. Düşük fiyatlandırma; ekonomik konjonktür, halka arz tipi, ihracın geçekleştiği sektör gibi birçok faktörden etkilenir.
Niceliksel Yatırımcı
Düşük fiyatlandırma olgusu; günümüz sermaye piyasalarında; sebepleri başka yazıların konusu olmakla birlikte; yatırımcıyı “tavan” peşinde koşmaya iter. Çünkü ederinden düşük değerlenen bir varlık vardır ve halka arz; yatırımcıya ucuza “mal” alma fırsatı tanır. Türkiye sermaye piyasalarında ilk halka açılan şirketlerin birkaç gün tavan tavan gitmesinin sebebi de bu psikolojidir. Hatta ve hatta yatırımcı sayısındaki artışın önemli bir sebebi de budur. Bu talep arttıkça doğal olarak yatırımcının ilk halka arzdan aldığı pay sayısı da giderek düşüyor; düşen pay sayısı ise yerini niceliksel olarak fazlaca yatırımcıya bırakıyor.
Malım ucuza mı gitti?
Bir de konuya işletme sahibi tarafından bakalım. Günlerce hissesinin tavan tavan gittiğini gören şirket ortağının ilk sorusu “Malımı ucuza mı sattım?” olacaktır. Tavanlar sona erdiğinde ise ikinci sorusu; “Halka arza gelen milyonlarca yatırımcı nereye gitti?” Finansman kaynağı dediğimiz kaynak; sermaye piyasalarında beş, on günlük mü olmalı? Ya da tavan serisi bozulduktan sonra kaybolan yatırımcıların; şirkete ne faydası var? Yatırımcı olmanın disiplini farklıdır.
Hem şirket, hem de yatırımcı açısından yatırım rasyonelitesi orta ve uzun vadelere yayılmalıdır. Bunun yolu sermaye piyasalarına gelen şirketlerin ilk halka arzı için daha disiplinli bir yapıya kavuşturulmasından geçiyor. Örneğin kurumsal yatırımcılar; ilk halka arzlara daha fazla dahil olabilir. Çünkü bireysel yatırımcıların Türkiye’de bir hisseyi elinde tutma süresi bir ayı geçmiyor. Ancak kurumsal yatırımcılar kurala bağlı olarak belli bir disiplinle ilk halka arza girer, bireysel talep de bu fonlar üzerinden iletilirse; hisseyi elde tutma süresi uzayabilir diye düşünüyorum.
Zira bir şirket ilk defa sermaye piyasalarını kaynak temin etmek için seçtiyse bu kaynağı daha uzun vadelerde elinde tutabilmeyi amaçlar. İşletmenin faaliyetlerini devam ettirebilmek ya da planlarını hayata geçirebilmek için sattığı hisselerin daha uzun sürelerle finansman kaynağı sağlayabilir olmasını önemli görüyorum. Nitekim tavanı kovalayan yatırımcı için ilk halka arz; kısa zamanda para kazandırıyor olabilir. Ama halka arz mantığının dışına çıkan bu yatırım anlayışı, şirketlerin sermaye piyasalarına gelmesi için de caydırıcı olma riski taşıyor.