Son yıllarda Google’da en çok aratılan sorulardan birisi “nasıl iş değiştirebilirim?” oldu.
Türkiye’de her 10 çalışandan 7’si iş değiştirmeyi düşünüyor. Öyle ki, artık aynı iş yerinde kalma süresi 2 yıla kadar düşmüş durumda.
Hal böyle olunca, bu konu şirketlerin de ana gündem maddelerinden biri olmuş durumda.
Bugün şirketlerin tepe yönetimlerinin gündeminin başında “yetenekleri kazanma ve elde tutma” konusu yer alıyor, çünkü yetenekleri kaybetmenin faturası oldukça ağır.
FutureBright ve GeneX iş birliğiyle gerçekleştirdiğimiz araştırmada, farklı sektörlerden üst düzey insan kaynakları (İK) ve Kültür yöneticileri ve dev şirketler tarafından “yetenek” olarak tanımlanan çok sayıda çalışan ile görüşerek bu konudaki sorularımıza cevap aradık.
Şirketler yetenek kaybının kendilerine uzun vadede maliyetinin çok ağır olduğunun farkında.
Kendi isteği ile ayrılan bir yeteneğin şirketin kârlılık ve büyüme kaybına etkisi yüksek oluyor, çünkü bir işe ortalama bir çalışan koymak ile yüksek performanslı bir yetenek koymanın arasında yüzde 800 verimlilik farkı söz konusu. Bir yetenek 8 olağan çalışan değerinde.
Peki bu şirketler yetenekleri nasıl saptıyor?
İK yöneticileri ve Yetenek Avcıları gözünde “yetenekler”, bulunduğu ortamda fark yaratan yüksek potansiyelli kişiler ve bu yüksek potansiyele işaret eden bazı ortak özellikler var.
Yetenekler farkındalık seviyesi yüksek kişiler olarak görülüyor. Yani duygusal zekâları da yüksek.
Özgüvenleri yüksek.
İdrak kabiliyetleri, öğrenme ve adaptasyon becerileri, onları ayrıştıran özellikleri.
Yeteneklerin heyecanı, merakı, motivasyonu ve enerjisi yüksek.
Yetenekler çok boyutlu insanlar olarak dikkat çekiyor. İşlerinin dışında farklı boyutları ile varlar ve etrafları bu boyutlarının farkında.
Yetenekler kişisel olarak kendinin farkında olmakla beraber, kendilerini birçok farklı alanda sürekli geliştirmeye de çalışmakta.
Yeteneklerin, bilgiye önem vermekle birlikte, öğretmenin de kıymetini bildikleri fark ediliyor. Yeni gelenlere bir yol gösterici durumları da var.
En güçlü yetilerinin de öğrenebilmek olduğu düşünülüyor. “Bilmesem de öğrenebilirim” bakış açısı onların yeni işlere atılmaktan çekinmemelerini sağlıyor. Hatta aynı sektörde başka şirkete geçme gibi dar alanda kısa paslaşmalara da mecbur hissetmiyorlar kendilerini. Bilmesem de öğrenirim diyerek kolayca sektör değiştiriyorlar.
Peki bu yetenekler neden şirketleri terk ediyorlar. Ne istiyorlar da olmuyor?
Yetenekler, iş de dahil hayatlarındaki tüm deneyimleri, kendini zenginleştirmenin bir parçası olarak görüyorlar. Terk eden yeteneklerin çoğu bu deneyimleri şirketlerinde artık yaşayamadıklarını söylüyorlar. Şirketler acilen İK departmanlarına deneyim uzmanları almak zorundalar.
Yetenekler, şirketlerinde ilham alabilecekleri bir yöneticiyle çalışabilmeyi en kıymetli okul olarak gördüklerini söylüyorlar. Hala bir şeyler öğrenebildiği bir yöneticiyle çalışmak, şirkette bağlılığı artırıyor. Terk edenler bu yöneticileri şirketlerinde artık bulamadıklarını söylüyorlar. En çok şikâyet ettikleri aşırı nostaljik yöneticiler. Eskiden bizim sektör ne iyiydi hikayesine tahammülleri düşük.
Yetenekler, kendini gerçekleştirmeye giden yolda şirketinden kendisine bir gelecek vizyonu çizmesini bekliyor. Bunun kendilerine özel çalışılması gerektiğine inanıyorlar.
Genç yeteneklerin en önemli beklentilerinden birinin de çeviklik olduğu görülüyor.
Sosyal medyadaki içerikleri hızla kaydırıp bir sonrakine geçmeye, bilgisayar oyunlarında bir bölümü bitirip bir sonraki bölüme atlamaya ve asla bir daha geri dönmemeye alışkın olan yeni nesil olarak, hızlı sonuç almak istiyorlar. Terk edenler şirketlerinde çok fazla bürokrasi ile boğuştuklarını söylüyorlar. Aşırı bürokrasi net bir kırmızı çizgi.
Büyük resmi görmeyi ve onun önemli bir parçası olmayı talep ediyorlar. Bu noktada, çalıştıkları şirketin uzun ve kısa vadeli hedeflerine hâkim olmayı ve yaptıkları işe büyük resim içinde anlam atfetmeyi arzu ediyorlar.
Ve tabi ki daha çok para istiyorlar. Aldıkları para ile yetenek olduklarının görüldüğünü anlıyorlar. 8 kişinin değerini tek başına yarattıkları şartlarda, buna hakları da var.
Ancak daha çok para verilip de yukarıdaki şartlar sağlanmadığı durumda, yine sonuç değişmiyor, gidiyorlar. Para önemli ama tek başına her şeyi çözmüyor.