Şirketler artık, sadece finansal başarı değil, finansal olmayan metriklerde de tüm paydaşları için değer oluşturma hedefine odaklanmak zorundalar. Bu kaçınılamaz ve inkâr edilemez bir gerçek…
Sürdürülebilirlik konusu ve çevresel, sosyal ve yönetişim (ÇSY) inisiyatifleri kavram olarak yeni değil. Yıllardır hayatımızda… Ancak son yıllarda aldığı şekil ve geldiği nokta oldukça farklı bir boyutta. Neden? Çünkü şirketlere bu alanda gelen talepler ve baskılar her geçen gün artıyor. Bu baskıyı uygulayanların başında yatırımcılar, müşteriler, çalışanlar ve düzenleyici kurumlar olunca, göz ardı etmenin finansal, operasyonel ve şirket değeri açısından potansiyel riskleri ve etkileri de oldukça caydırıcı olma yolunda ilerliyor.
Şirketler de bunun oldukça farkında ve bu baskılara cevap verebilmek adına adımlar atmaya çalışıyorlar. Genel görüş tabi ki şimdiye kadar atılan bu adımların yeterli olmadığı yönünde. Artık paydaşlar, COP28’de de üstüne basa basa vurgulandığı üzere daha elle tutulur ve gözle görülür gerçek finansal taahhütler, hedefler ve sonuçlar bekliyorlar. Yani beklenti çok yüksek, hedefler çok iddialı ama icra tarafında önemli problem var.
Şimdiye kadar pek çok şirkette raporların hazırlanması amacıyla oluşturulmuş orta seviyedeki yöneticiler tarafından idare ve konsolide edilen konular bugün artık ciddi hedeflerin ve finansal yükümlülüklerin altına imza atabilecek icra kurulu ve yönetim kurulu seviyesinde ele alınmaya başlandı. Uluslararası arenada ve Türkiye’deki bazı şirketlerde Sürdürülebilirlikten Sorumlu Genel Müdür Yardımcılığı (Chief Sustainability Officer, CSO) unvanlarını bir süredir görüyoruz. Uygulamada da bazı şirketler bu rolü strateji ile birleştirirken, bazıları da insan kaynakları, kurumsal yönetim/uyum veya kurumsal iletişim ile birlikte yürütüyor.
Şirketlerin bu alana odaklarını artırma gerekliliğinin bir sonucu olarak bir yandan dünyada CSO rolü için açılan ilan sayısı hızla artarken, bir yandan da bu rolün aslında Finanstan Sorumlu Genel Müdür Yardımcısının (Chief Financial Officer, CFO) yetki ve sorumluluğunda olmasının gerektiğine kanaat getiren şirket sayısı da artıyor. Accenture’ın1 CFO’ların değişen rolleri ve sorumlulukları hakkındaki araştırmaları kapsamında 1300’den fazla kıdemli finans yöneticisiyle yaptığı anket sonuçları, CFO’ların yüzde 68’inin şirketlerinin ÇSY performansından da sorumlu olduğuna işaret ediyor. Oldukça yoğun olan CFO gündemi açısından bir hayli eleştiriye ve tartışmaya açık ancak buradaki temel motivasyon şirketlerin değerinin artık sadece finansal performans ile ölçülmediğini gösterirken, değer tanımının değiştiğinin altını bir kez daha çiziyor. Ve yeni nesil CFO’ların muhasebe ve raporlamanın ötesinde şirketin değerini artırmada çok önemli rolü ve sorumluluğu olduğunu söylüyor.
Şunu unutmamak gerekir ki her şirketin farklı bir hikayesi, şirketin değerini belirleyen farklı dinamikleri var. Dolayısıyla sürdürülebilirlik yönetişiminin de nasıl ele alınacağı konusunda şu anda en doğrusu şudur diyebileceğimiz tek tip bir model bulunmuyor. Ve çok geniş bir paydaş kitlesine hitap ettiği için aslında şirket genelinde çeşitli departmanların ortak çabasını gerektiren bir çalışma. Burada kritik olan nokta, şirketlerin organizasyon yapılarını ve rollerin sorumluluklarını gözden geçirirken sürdürülebilirliğin raporlama ve iletişimin ötesinde hedef ve performans ölçümlemeleriyle stratejiye, risk yönetimine, yatırımlara ve finansal performansa etkilerini anlayabilecek, karar alma yetkisine sahip kişilerce ele alınmasının gerekli olduğunun unutulmaması. Çünkü artık beklenti bu yönde…