Businessweek
Bloomberg Businessweek Türkiye dijital dergisine aboneliğiniz boyunca tam erişim sağlayabilirsiniz. Abone Ol

Küresel Ekonomi

Takashi Nakano ve İktisadi Milliyetçilik
Nakano, ekonomik milliyetçiliği sadece korumacı ve devletçi bir politika seti olarak görmekten öte, ulusal gücü inşa etme yolunda kullanılan bir strateji olarak sunar.
  • 13 Mart 2025 23:38
  • Dr. Şahin Yaman
Takashi Nakano ve İktisadi Milliyetçilik

İktisadi ya da ekonomik milliyetçilik, özellikle ABD’de son yıllarda giderek daha fazla dikkat çeken bir kavram haline gelmiştir. Bu kavramın ardında temel olarak, ulusların ekonomik bağımsızlıklarını ve güçlerini pekiştirmek adına devletin özellikle sanayileşme ve dış ticarette aktif rol alması gerektiği inancı yatmaktadır. Ancak, bu anlayış yalnızca klasik merkantilizm veya korumacılıkla da sınırlı değildir. Takeshi Nakano’nun “Theorising Economic Nationalism”(İkt i sadi Milliyetçiliği Kavramsallaştırmak)i adlı makalesi, ekonomik milliyetçiliği analitik düzlemde derinliğine incelemekte, meseleyi sadece bir politika seti olmanın ötesine taşıyıp, ulusun iktisadi gücü ile devletin siyasi gücü arasındaki organik ilişkiyi teorik bağlamda farklı bir perspektiften tartışmaktadır. Nakano’nun bahse konu çalışması, ekonomik milliyetçiliği, diğer politik iktisat çalışmalarından farklı bir bütün olarak ele almakta ve onu ulusal kimlik, devlet politikaları ve iktisadi kalkınma bağlamında analitik ve kritik bir bakış açısıyla incelemektedir. Nakano’nun teorisi, ekonomik milliyetçiliği yalnızca devletin sanayileşme, korumacılık ve devlet müdahalesi gibi araçlarıyla tanımlamamaktadır. Bunun yerine, iktisadi milliyetçiliği ulusun ekonomik gücü ile devletin siyasi gücü arasındaki simbiyotik bir ilişki olarak ele alarak, kavramı daha bütüncül bir çerçevede tahlil etmektedir. Yazar, Durkheim’in sosyolojik perspektifini de analize katarak, ulus-devlet anlayışını ekonomik milliyetçiliğin teorik temelleriyle birleştirmekte ve bunun modern toplumlar için geçerliliğini irdelemektedir.


1. Devlet Gücü ve İktisadi Milliyetçilik: Durkheim Sosyolojisinin Politik İktisadı


Durkheim’in siyasal toplum anlayışı, devletin egemen otoritesinin kabul edilmesiyle oluşan bir toplumsal düzeni tanımlar. Ancak, bu modelde devlet ile ulus arasındaki ilişki, tek yönlü değildir. Ulus, sadece devletin meşruiyetini sağlayan bir unsur değildir; aynı zamanda, ulusal aidiyet ve milli kimlik duygusunu pekiştiren bir araçtır. Nakano’nun bu bağlamda, iktisadi milliyetçiliği teorize eder ya da kavramsallaştırırken Durkheimci bir yaklaşımı benimsemesi oldukça anlamlıdır. Durkheim’in modelinde, ulus-devlet arasındaki yapısal ilişki, yalnızca devletin gücünü azamileştirmekle kalmaz, aynı zamanda ulusal ekonomik kalkınmayı da besler. Bu ilişkiyi güçlendiren unsurlar arasında eğitim, ortak bir dil ve kültür gibi sosyal yapıların yanı sıra ekonomik kalkınma da kritik bir rol oynamaktadır.


Nakano;


“Devletin gücü ulustan türediğinde, siyasi güç artar. Ulus-devletin gücü, sivil toplumla birleştiğinde maksimuma ulaşır, azamileşir. Ekonomik gelişme, ulusal gücü artırır; ancak piyasa güçleri sivil toplumu zayıflatırsa, gelişme duraklar ve istikrarsızlık başlar. Kısacası, ulusal güç, siyasi ve ekonomik gücün bir tür sentezi, bileşimidir.”(Nakano s222)


2. Ulusal Güç ve Ekonomik Kalkınma: Gellner ve Taylor’ın Katkıları


Nakano’nun iktisadi milliyetçilik anlayışında, Ernest Gellner ve Charles Taylor gibi düşünürlerin katkıları da önemli bir yer tutar. Gellner, modern ekonomilerin, geleneksel toplulukları geride bırakarak ulusal bir kimlik oluşturma yolunda nasıl işlediğini açıklayıp izah ederken, Taylor, modern vatandaşlık anlayışının, bireyleri doğrudan devlete nasıl bağlayarak ulusal kimlik inşa etme, yeni bir toplum yaratma sürecine katkıda bulunduğunu tahlil eder. Bahse konu süreçte, devletin ekonomik kalkınma ve sanayileşmeyi teşvik etmedeki rolü, sadece iktisadi büyümeyle sınırlı kalmayıp, aynı zamanda ulusal birliği pekiştiren bir faktör olarak da karşımıza çıkar. Bu da Nakano’ya göre, ekonomik milliyetçiliğin sadece ekonomik bir strateji unsuru değil, aynı zamanda ulusal kimliği güçlendiren bir hayati bir politika aracı olduğuna da dalalet eder. Nakano diğer yandan iktisadi milliyetçiliğin tekil bir şekilde sadece sanayileşme/korumacılık/ bebek endüstrileri ile özdeşleşmesi ve anılmasına da karşı çıkar:


“Ekonomik milliyetçilik sıklıkla sanayileşme ile ilişkilendirilmiştir. Sanayileşme ulusal güç için kesinlikle önemlidir, ancak ekonomik milliyetçiliğin nihai amacı sanayileşmenin maksimize edilmesi değil, ulusal birliğin ve bağımsızlığın artırılmasıdır” (s. 226).


3. Kriz Dönemleri ve İktisadi Milliyetçilik: Keynezyen Müdahaleciliğin Ekonomi Politiği


Peter Gourevitch’in kriz dönemlerinde ekonomik liberalizm ve Marksizm’in sınıfsal kutuplaşmalar yarattığı ve bu yüzden geniş destek bulamadığı yönündeki görüşü, ekonomik milliyetçiliğin kriz zamanlarında neden daha fazla tercih edildiğini anlamamıza yardımcı olur. Nakano, iktisadi milliyetçiliği Keynesyen politikalara paralel şekilde analiz ederek, devletin ekonomiye müdahale etmesinin, milli kimliği ve ulusal gücü pekiştirme, güçlendirme işlevi ifa ettiğini savunur. Ekonomik milliyetçilik, sadece ekonomik krizlere karşı bir yanıt, etkili bir ‘antidot’ değil, aynı zamanda devletin ulusal ekonomik kapasitesini güçlendirme yönündeki stratejik ve vazgeçilmez bir yaklaşımdır. Krizler, devletin kendi ekonomik bağımsızlık ve gücünü koruma çabalarını hızlandırır, berkitir ve bu süreç, halkın milliyetçi bir aidiyet duygusuyla devlet politikalarını desteklemesine imkan tanır. Nakanoya göre Keynezyen politikalar özü itibariyle iktisadi milliyetçi yaklaşımlardır:


“Keynesyen politika, ekonomik milliyetçiliğe oldukça yakın bir yaklaşımdır; çünkü ulusal bir ekonominin dinamizmini harekete geçirmeyi amaçlar. Bu politika, toplam talebi teşvik ederek, yatırımı, üretimi ve tüketimi destekler. Fiskal politika, hükümetin açık harcamalarını içerir ve maliyetleri ve faydaları tüm ulus devletinin halkı tarafından paylaşılır. Keynesyen politikaların uygulanması, yalnızca talebi değil, aynı zamanda ulusal bilinci de uyarır” (s. 223).


Ekonomik milliyetçilik, ulusal gücü artırma amacına dayandığı için teorik bir tutarlılığa sahiptir. Durkheimcı ulusal güç modeli, ekonomik milliyetçilik için bir teori niteliğindedir. Bu kavram, ekonomik milliyetçilerin tercih edeceği politika seçeneklerini sınırlandırır. Ekonomik milliyetçiler, ulusun kaynaklarını seferber etmeyi ve bu kaynakların yararlarını toplumsal sınıf sınırlarının ötesine yaymayı amaçlar; dolayısıyla ulusun birliğini zayıflatacak politikalardan kaçınırlar (Nakano, 2004: 223). Ancak iktisadi milliyetçilik tek bir politik iktisat ideolojisine de indirgenemez. Devletin gücü ve ulusal kimliğin inşa derecesi, zaman ve mekana göre politik iktisat tercihi değişebilir. Ekonomik milliyetçilerin amacı ekonomik otarşi değil, ulusal birlik, egemenlik ve ulusal gücü artırmaktır. Hamilton ve List gibi düşünürler de serbest ticaretin, ulusal gücü artırdığı sürece kabul edilebileceğini savunmuşlardır. Kısaca iktisadi milliyetçilik salt korumacılık anlamına gelmez. Örneğin bazı küçük ölçekli ulus-devletler, kendi iç pazarlarının yetersizliği nedeniyle serbest ticarete daha yatkın olabilirler. Ya da yüksek rakebet seviyesine çıkan devletler en son Çin örneğinde olduğu gibi tedricen serbest ticarete kayabilir.


4. Teknoloji ve Askeri Güç: Ulusal Gücün Yeni Boyutları


Nakano’ya göre teknolojik güç iktisadi milliyetçiliğin temel amacı olan ulusal gücün en önemli belirleyicilerindendir. Nakano’nun analizlerinden ve hızlı teknolojik gelişmelerden teknolojinin bizatihi ulusal muhtariyet ve egemenliğin en önemli belirleyicilerinden birisi olduğu söylenebilir. Nakano;


“Teknolojik ilerleme, ulusal güvenlik ve bağımsızlık için hayati önem taşır, çünkü teknoloji askeri avantaj ve ekonomik gelişmenin önemli bir kaynağıdır. Ulusal güç, teknolojik ilerlemeye bağlıdır. Ayrıca, devlet politikaları ve ulusal ekonominin kamu ve özel sektörlerindeki kurumlar ile aktörlerin ağı, teknolojik gelişmenin derecesini ve biçimlerini önemli ölçüde etkiler” (s. 225) demektedir.


Diğer yandan, teknoloji Nakano’ya göre ulusal kimliğin inşası ve şekillenmesinde de hayati, oynayan bir faktör olarak karşımıza çıkar. Nakano bu kapsamda teknolojinin ulusal kimliğin inşasında oynadığı can alıcı role şöyle bir vurgu yapmaktadır;


“Teknoloji, ulusal kimlik açısından kültürel bir sembol rolü de oynayabilir. Bu bağlamda, teknoloji ulusal kimlik ile karşılıklı, etkileşim halinde inşa edilir. Örneğin, savaş sonrası Fransa’da politika yapıcılar, teknolojik üstünlüğü jeopolitik güç kaynağı olarak görürken, Amerikan teknolojisinin benimsenmesinin, yalnızca siyasi ve ekonomik bağımsızlık değil, aynı zamanda Fransız kültürel özgünlüğüne de zarar vereceğinden endişeleniyorlardı” (s. 226).


Kısaca teknolojik yetersizlik sadece bir kalkınma değil ulusal kültür ve kimlik inşa sorunu olarak da karşımıza çıkar. Ayrıca, Nakano’nun iktisadi milliyetçilik anlayışında, teknoloji ve askeri güç arasındaki ilişki de önemlidir. Modern ekonomik milliyetçilik, yalnızca sanayileşmeyi değil, aynı zamanda teknolojik gelişmeyi ve stratejik askeri güç kullanımı gibi faktörleri bir bütün olarak ihtiva eder. Bu bağlamda, devletin teknoloji politikaları, sadece ekonomik büyümeyi değil, aynı zamanda ulusal güvenliği sağlamak adına da kritik bir rol oynar. Ulusal inovasyon sistemlerinin güçlendirilmesi, devletin küresel ekonomik rekabetteki gücünü artırmakla kalmaz, aynı zamanda ulusal güvenliği de sağlamlaştırır.


5. Sonuç: Ekonomik Milliyetçilik ve Ulusal Gücün İnşası


Nakano’nun çalışması, ekonomik milliyetçiliği sadece korumacı ve devletçi bir politika seti olarak görmekten öte, ulusal gücü inşa etme yolunda kullanılan bir strateji olarak sunmaktadır. Bu strateji, yalnızca iktisadi büyümeyi değil, aynı zamanda ulusal kimlik, askeri güç ve teknolojik gelişim gibi unsurlarla meczederek, devletin meşruiyetini ve gücünü pekiştirmeyi hedeflemektedir. İktisadi milliyetçilik, liberalizm ve Marksizm’in öngördüğü sınıfsal analizlerin ilerisinde ve saf iktisadın ötesinde, bir milli bütünlük ve ekonomik kalkınma perspektifi sunmaktadır. Bu bakış açısı, ulus-devletin ekonomik, sosyal ve politik boyutlarının milli kimlik ekseninde birbiriyle eklemlenmiş bir şekilde ele alındığı bir anlayıştır. Nakanoya göre iktisadi milliyetçilik genellikle sanayileşme ile ilişkilendirilmekte olup, sanayileşme, ulusal güç için önemli bir faktör olmakla birlikte, ekonomik milliyetçiliğin nihai amacı olamaz. Teknolojik ilerleme ekonomik milliyetçiliğin en yüksek amacı değildir. Nihai amaç, ekonomik refahın ya da askeri gücün maksimize edilmesi değil, ulusal birliğin ve bağımsızlığın sağlanması için ulusal gücün artırılmasıdır.


İktisadi milliyetçilik, tarihsel olarak ulus-devletlerin bağımsızlık ve kalkınma mücadelelerinde önemli bir araç olarak kullanılmıştır. Ziya Gökalp’in ekonomik bağımsızlıkla kültürel kalkınma arasındaki ilişkiye yaptığı vurgu ve Atatürk’ün ekonomik kalkınmayı ulusal bağımsızlığın teminatı olarak görmesi, Türkiye’nin iktisadi milliyetçilik anlayışını şekillendirmiştir. Günümüzde de, Türkiye’nin ekonomik güvenliğini sağlamak, dışa bağımlılığını azaltmak ve ulusal çıkarlarını korumak amacıyla iktisadi milliyetçiliği yeniden değerlendirmesi gerekmektedir. Bu çerçevede, millî hedeflere uygun politikaların geliştirilmesi, uluslararası sistemde rekabet gücünü artırmak açısından kritik önemdedir.


Dergi Erişimi
Dergi içeriklerini okumak için Bloomberg Businessweek Türkiye dijital dergisine abone olmanız gerekmektedir.Abone değilseniz abonelik satın alarak tüm dergi içeriklerine sınırsız erişim sağlayabilirsiniz
Abone Ol
Girişimcilikte Seçici Yatırımlar, Uzayan Fon Süreçleri
Girişimcilikte Seçici Yatırımlar, Uzayan Fon Süreçleri
Yüksek getiri potansiyeline rağmen erken aşama girişimler yatırım bulmakta zorlanırken, yatırım süreleri ise makroekonomik ve siyasi belirsizliklerle uzamaya başladı. Yatırımcılar her zamankinden daha temkinli hareket ederken, yapay zeka yatırımcıların gözdesi olmaya devam ediyor.
Devletlerin Borçlanmasında 2025 Rekor Yılı Olacak
Devletlerin Borçlanmasında 2025 Rekor Yılı Olacak
Son yıllarda hız kesmeden artan devlet tahvil ihraçları, 2025’te de ivmesini koruyarak 12,3 trilyon dolara ulaşacak. Bu artışın arkasında yüksek bütçe açıkları ve özellikle savunma harcamaları başta olmak üzere maliyet baskıları yatıyor.
TikTok’un Pusulası Nereyi Gösteriyor
TikTok’un Pusulası Nereyi Gösteriyor
Milyonlarca içeriğin tüketiciye aktığı bir dünyada TikTok algoritmalarını kullanarak tüketicileri ilgi alanlarına uygun içerikler ile buluşturuyor. Söylemesi kolay yapması zor olan bu işi, tüketicilere, içerik üreticilerine ve markalara olan faydalarını, TikTok Türkiye, Orta ve Güney Asya Küresel İş Çözümleri Lideri Barış Aldanmaz, Bloomberg Businessweek Türkiye için anlattı.
Şirket Kârlarında Umut Yılın 2. Yarısında
Şirket Kârlarında Umut Yılın 2. Yarısında
Borsada şirket bilançolarından umduğunu bulamayan yatırımcı kârlılıklarda toparlanmanın ne zaman geleceğini merak ediyor. Analistlere göre 2025’in ilk çeyreğinde de ciddi bir değişiklik.
Euro Sahalara Geri mi Dönüyor?
Euro Sahalara Geri mi Dönüyor?
Euro/dolar paritesi son dönemde beklenenden daha hızlı bir değişim sürecine girdi. Henüz birkaç ay önce 1,01 seviyelerine kadar gerileyen euro, kısa sürede 1,09’e doğru bir toparlanma sergiledi. Ancak bu yükselişin ne kadar sürdürülebilir olduğu hâlâ büyük bir soru işareti. Çünkü piyasalarda değişen şey sadece fiyatlar değil; temel hikâye de farklı bir noktaya doğru evriliyor. Peki euronun hikayesinde temel olarak ne değişti?
Suyun Dibi Görünmüyor
Suyun Dibi Görünmüyor
Herkes, her an birilerinin bir hamlesiyle terste kalmaktan korkuyor. Alınacak risk bile yok. E tabi, risk yoksa getiri de yok.
Savunma Harcamaları: Ekonomiler İçin Kurtarıcı mı, Yük mü?
Savunma Harcamaları: Ekonomiler İçin Kurtarıcı mı, Yük mü?
Son yıllarda küresel gerilimlerin artmasıyla birlikte ülkeler savunma bütçelerini yükseltiyor. ABD, Çin ve Avrupa ülkeleri başta olmak üzere birçok devlet, askeri harcamalarını artırarak savunma sanayisine büyük yatırımlar yapıyor. Bu durum, savunma sektöründeki büyümeyi tetiklerken, Gayri Safi Yurtiçi Hasıla’ya (GSYİH) etkisi tartışma konusu olmaya devam ediyor.
İkramiyenin Bütçe Payı da Reel Dolar Karşılığı da Eridi
İkramiyenin Bütçe Payı da Reel Dolar Karşılığı da Eridi
4 bin TL olarak açıklanan emekli ikramiyesi 24 Mart’ta hesaplara yatmaya başlayacak. 2018’de 1000 TL olan ikramiyenin bugün reel karşılığı 8 bin TL iken halen açıklanan bunun yarısı. Dolar bazında enflasyondan arındırıldığında ise ilk ikramiye 270 dolara karşılık gelirken bu yılki rakam 110 dolar. Ayrıca iki bayramdaki toplam ikramiye bütçesinin SGK’nın giderlerine oranı dört yılda yüzde 5,4’ten yüzde 2,2’ye düştü.
Ticaret Savaşları, Avrupa Enerji Piyasalarını Etkiler mi?
Ticaret Savaşları, Avrupa Enerji Piyasalarını Etkiler mi?
Avrupa enerji piyasalarında ABD’nin Çin ile ticaret savaşının Rusya-Ukrayna savaşı ile gerçekleşen seviyede bir bozulmaya yol açmayacağı bir seyir bekleniyor.
Keir Starmer: İngiltere’yi Yeniden İnşa Eden Lider mi?
Keir Starmer: İngiltere’yi Yeniden İnşa Eden Lider mi?
İngiltere Başbakanı Keir Starmer’ın AB ile ilişkileri yeniden güçlendirme çabaları ve savunma politikalarındaki stratejik hamleleri, İngiltere’nin küresel sahnedeki rolünü yeniden şekillendiriyor.
Akıllı Saatler: Sigorta Şirketlerinin Casusları mı?
Akıllı Saatler: Sigorta Şirketlerinin Casusları mı?
Kişilerin fiziksel aktivite ve sağlık bilgilerini ölçen akıllı cihazların bu bilgileri sigorta şirketleri ile paylaşması değerlendiriliyor.
Dijital Güvenliğimiz Ne Kadar Güvende?
Dijital Güvenliğimiz Ne Kadar Güvende?
Dijital güvenlik, sadece bir teknoloji meselesi değil, aynı zamanda bilinçli bireylerin ve sorumlu kurumların ortak çabasıyla şekillenen bir ekosistemdir.
Tedarik Sanayinde 2025 ve Sonrası
Tedarik Sanayinde 2025 ve Sonrası
Türkiye otomotiv tedarik sanayisi elektrikli, akıllı ve otonom araçların dönüşümünü yakalamak için yeni teknoloji alanlarına yatırım konusunda daha hızlı olmalı.
İHA Teknolojisine Tarihsel Bir Bakış ve SOCAR Türkiye’ye Adaptasyonu
İHA Teknolojisine Tarihsel Bir Bakış ve SOCAR Türkiye’ye Adaptasyonu
Petrol ve doğalgaz gibi yüksek riskli sektörlerde, denetim ve uygulama süreçlerinde drone ve robotların kullanımına büyük bir potansiyel sunuyor.
Otomotivde Dünden Bugüne Tarifeler: 1987 Japonya’sından Günümüz Çin’ine
Otomotivde Dünden Bugüne Tarifeler: 1987 Japonya’sından Günümüz Çin’ine
ABD Başkanı Donald Trump göreve gelir gelmez Çin, Meksika ve Kanada başta olmak üzere birçok ek vergi getirdi. Tarihe baktığımızda ABD’nin gümrük vergisi silahını sıkça kullandığını görüyoruz.
ABD Tehlikeli Bir Zamanda Küresel Sağlık Sisteminden Çekiliyor
ABD Tehlikeli Bir Zamanda Küresel Sağlık Sisteminden Çekiliyor
Trump’ın CDC’de yaptığı revizyon bilim insanlarını grip, kızamık ve hatta Ebola konusunda endişelendiriyor.
ABD’de Çöküşe Geçen 7-Eleven’in Reçetesi Japonya’da Olabilir
ABD’de Çöküşe Geçen 7-Eleven’in Reçetesi Japonya’da Olabilir
Seven & i’nin sahibi yıllarca zincirin ABD’deki itibarını yükseltmeye çalıştı. Şimdi, Kanadalı rakip bir perakendeci daha iyi bir iş çıkarabileceğine 47 milyar dolar yatırıyor.
Çin Ekonomisi Beton Dökmekten Kod Yazmaya Geçiyor
Çin Ekonomisi Beton Dökmekten Kod Yazmaya Geçiyor
Pekin’de rekabet kültürünü benimsedi. Washington ise eskisi kadar sıcak bakmıyor.
MIT Startupları da Yapay Zekaya Kurdurmak İstiyor
MIT Startupları da Yapay Zekaya Kurdurmak İstiyor
Çiçeği burnunda girişimciler, birkaç gün içinde pazar araştırmasına dayanan ayrıntılı bir iş planı geliştirebilirler.
Dev Bütçeli Yapımlardan Sonuç Alamayan Warner Bros’ta Sabırlar Taşıyor
Dev Bütçeli Yapımlardan Sonuç Alamayan Warner Bros’ta Sabırlar Taşıyor
Grubun eş başkanları, eleştirmenlerin gözdesi olan orijinal projelere büyük bütçeler ayırmaya devam ediyor. Peki, bunlardan herhangi biri kâr getirecek mi?