Teknoloji, ülkelerin “güç ekonomisi” hakkındaki tartışmalarını önemli bir noktaya taşırken, bu tartışmalar genellikle teknolojinin dijitalleşme ile beraber ekosistemi nasıl dönüştürebileceğine odaklanıyor. Ülkeler bu dönüşümle öncü olmayı ve hızlanan teknoloji adaptasyonu ile gelir sağlamayı hedefliyor. Değişen ekosistemle birlikte “teknolojiyle yakından bağlantılı” olmayı amaçlayan ülkeler, teknolojinin hem şirketler hem de toplum genelinde yaratabileceği etkileri de analiz ediyor.
Bağlantılı cihazlar artıyor
2024’te bağlantılı cihazların sayısı dünya çapında yüzde 13 artarak 18,8 milyara yükseldi. Bugün, bağlı cihazların 2030 yılına kadar 40 milyara ulaşacağı tahmin ediliyor. 2050’ye kadar da bu rakamın çok daha büyük bir seviyeye ulaşacağı öngörülüyor. Veri, ses, video ve akıllı cihazlardan yeni uygulama türlerine kadar küresel ağa bağlı nesnelerin sayısı arttıkça, ağ bağlantılardan elde edilebilecek değer de katlanarak artacak. Dünya, insanların, süreçlerin ve verilerin akıllı bir şekilde birbirine bağlandığı bir ortama geçtikçe, daha güçlü bir bağlantı ağı oluşacak. Bu süreçte, dünyanın dört bir yanındaki ve atmosferdeki milyarlarca, hatta trilyonlarca sensör, bilgileri makinelere, bilgisayarlara ve insanlara geri iletecek. Böylece, değerlendirme ve karar alma süreçlerini de hızlandıracak. Bu gelişmeler, gerçek anlamda “büyük veri” çağını da beraberinde getiriyor.
Tanımlanan tekillik: Singularity
Tekillik kavramı onlarca yıldır fütüristleri, teknoloji uzmanlarını ve bilim dünyasını büyülerken, bu terim, yapay zekanın insan zekasını aştığı ve yaşama, çalışma ve çevremizdeki dünyayla etkileşim şeklimizi köklü biçimde dönüştürdüğü noktayı ifade ediyor. Tekillik kavramı ilk olarak, Macar biliminsanı ve matematik dehası John von Neuman ile meslektaşı Polonya asıllı Amerikalı nükleer fizikçi Stanislaw Ulam tarafından ele alındı. Daha sonra, bilimkurgu yazarı Prof. Vernor Vinge, 1986 tarihli bir romanında bu konuya değindi. Hatta “Marooned In Realtime” adlı romanında, bu dönüşümün 2005 ile 2030 yılları arasında gerçeğe dönüşeceğine inandığını belirtti. Ray Kurzweil gibi diğer düşünürler ise yapay zekanın gelişimini ve sonuçlarını tartışan bir dizi kurgu dışı kitap kaleme aldı.
Singularity değişimin hızını yansıtıyor
Tekillik (Singularity), uzun yıllardır yeniliklerin artan hızda gerçekleşeceği beklentisini taşırken, cep telefonları, internet, tabletler, akıllı saatler, nesnelerin interneti, nanoteknoloji, elektrikli araçlar gibi teknolojiler son 35 yılda hayatımıza girdi. Artık neredeyse her gün dönüşümü yaşıyoruz. Dünya, geçmişte yıllar gerektiren değişimlere artık bir günde geçiyor. Bu durum, yapay zekanın bir saniye içinde karmaşık problemleri çözebileceği anlamına mı geliyor? Bunu zaman gösterecek…
Tekillik kelimesi, doğa ve fizik bilimlerinden gelir, uzayda, yer çekiminin ışığın bile kaçamayacağı kadar büyük olduğu bir noktayı ifade eder. Bu, teorik olarak bile bir kara deliğin içine doğrudan bakılamayacağı anlamına geliyor. Bir kara delik yalnızca içeriden gözlemlenebilir. Hatta, olay ufkunun içinde bile yalnızca dışarıya veya çevredeki yan yönlere bakabilirsiniz, ancak, doğrudan kara deliğin merkezine bakmanız mümkün değil.
Ray Kurzweil, tekillik kavramını ilk önerdiğinde, dünyadaki en akıllı varlığın insan olmayacağını ve bu noktadan sonra ne olacağını hayal etmenin mantıksal olarak imkansız hale geleceğini savundu. Bir kara deliğin içinden dışarı baktığınızda, merkezine ne kadar yaklaşırsanız, evreni o kadar geniş bir perspektiften görebilirsiniz -ta ki zaman ve uzay tamamen tersine dönene ve zaman uzaya, uzay ise zamana dönüşene kadar-. Teorik olarak bu durum, evrenin tamamını baştan sona aynı anda görmeyi mümkün kılar çünkü zaman, uzayın başka bir boyutu haline gelir.
Bazı belirsizlikler
Gelecek, bazen bazı kavramları alıntılamadan bile tartışmanın imkansız olduğu bir şeyi hayal edebileceğimiz anlamına geliyor. Sonsuz yaşam, sonsuz mutluluk, yeryüzünde barış, doğayla uyum içinde yaşamak gibi. Kendi kendini geliştiren makinelerin patlamasıyla şekillenen bu tekillik anı, yapay zekanın görevleri özerk bir şekilde yerine getirdiği ve benzeri görülmemiş bir ölçekte inovasyonu teşvik ettiği bir geleceğin habercisi. Bu değişimin ilk işaretlerinden biri, tekilliğin yapı taşları olan otonom yapay zeka sistemleri ve insan müdahalesi olmadan çalışabilme gücüne sahip makineler. Bu gelişme, yapay zeka devriminde yeni bir dönemin başlangıcına işaret ediyor.
Tekillik, teknolojideki tüm gelişmelerin, özellikle de yapay zeka alanındaki ilerlemelerin, insan uygarlığını kaçınılmaz bir şekilde değiştirmesi anlamına gelir. Kurzweil’in tekillik tanımı, öncelikle gelişen teknolojilerin insan zekasın inceliklerine ulaşması; ardından ise bilgi tabanlı teknolojilerin hızla yayılması ve paylaşılmasıyla insan zekasını aşması üzerine kuruludur. Kurzweil’in tekilliğe dair zaman çizelgesi tartışmalara açık olsa da, birçok tahminle örtüşüyor. 2050 yılına gelindiğinde, gerçekten süper zekaya sahip makinelerin ortaya çıkıp çıkmayacağını göreceğiz.
Elektrikli araç endüstrisi için dönüşüm daha da hızlanacak mı?
Elektrikli araç endüstrisi, artık yeni teknik özelliklere sahip araçları baş döndürücü bir hızda üretebiliyor. Bu yeni ekosistem modeli, akıllı kokpitler ve akıllı sürüş için yazılım geliştirmenin yanı sıra, gelişmiş batarya tedarik zincirlerinden faydalanmak amacıyla yapay zeka sektörüyle derin bir entegrasyona dayanıyor. Buna karşılık, otonom makineler üretiminde geleneksel mükemmelliğe sahip ülkeler ve kıtalardaki otomobil üreticileri, elektrikli araç inovasyonunda rekabeti daha da hızlandırıyor. Bu ivmenin 2025 yılında daha da belirgin hale gelmesi bekleniyor. Bir tarafta, Çin’in elektrikli araç endüstri modelini anlamak, arayı kapatmak için yeni stratejilere ilham verirken, Avrupa ve Amerika, bu alanda korumacılık da dahil olmak üzere adımlarını hızlandırıyor.
Yazılım + batarya + temel araç şasisi formülü, teknoloji şirketlerinin otomotiv sektörüne katılmasına ve hızla yeni araçlar üretmesine olanak tanıyor. Motorlar ve teknik özelliklerde farklılıkların azalmasıyla birlikte, otomobil üreticileri rekabet avantajını yazılım ve kullanıcı deneyimi üzerinden sağlamaya odaklanıyor. Araçlar artık geniş baş üstü ekranlara ve bilgi-eğlence sistemlerine sahip; gösterge panelinde standart yazılımı çalıştıran büyük tabletler, otomobil üreticilerinin akıllı telefon teknolojilerinden faydalanmasını ve araca özel uygulamaları hızla güncelleyebilmesini sağlıyor. Buna ek olarak, yapay zeka destekli gelişmiş sürücü destek sistemleri (ADAS), araçlarda giderek daha yaygın hale geliyor ve sürüş deneyimini daha güvenli ve akıllı bir seviyeye taşıyor.
Tekillik ve değişen yeni dünya
Tekillik, bizi bilgisayarların insan zekasına sahip olduğu, bizim de onları beynimize entegre ederek buluta bağladığımız ve varlığımızı genişlettiğimiz bir noktaya doğru götürüyor. Bu bir gelecek senaryosu değil; tam da içinde bulunduğumuz süreç hızlanarak devam ediyor. Öyle ki, belirli teknolojilerin beynimize entegre olup hafızamızı güçlendireceği ihtimali bile giderek daha olası hale geliyor.
Elbette, makinelerin dünyayı ele geçireceği görüşüne karşılık, tekilliğin aslında benzersiz bir insan-makine sentezinin geleceği olacağı Kurzweil tarafından da dile getirildi. Bu teknolojik gelişmeler yalnızca belirli olanları değil, tüm yaşamı dönüştürerek insanlığın fiziksel ihtiyaçlarının eksiksiz şekilde karşılanmasını sağlayabilir. Aynı zamanda, zihinlerimizi genişletme ve yaşamımızı daha da kolaylaştırma potansiyeline sahip olacak.