2019’da ilk adımını attığımız Türkiye Hareket Haritası, 2024’teki ikinci çalışmamızla yeni bir soluk kazandı. Mac ile birlikte, Türkiye genelini yansıtan 25 ilde gerçekleştirdiğimiz 3 bin görüşme, ülkemizin dinamiklerini ve toplumsal yaşamdaki değişimin yönünü gözler önüne serdi. Bu harita, sadece hareketi değil, aynı zamanda Türkiye’nin hızla değişen demografik yapısını ve sağlıklı bir geleceğe dair umutlarımızı da içeriyor.
2007 yılı, daha dün gibi… O zamanlar Türkiye’nin ortalama yaşı 28’di. Şimdi ise, 2023’te, bu sayı 34’e yükseldi. Bu hızlı değişim, ülkemizi “deneyimli gençlerin ülkesi”ne dönüştürdü.
Bu deneyimli gençlerin yüzde 31’i, aktif bir yaşama adım atarken, yürümeyi önceliklendiriyor. Adım attıkça hareketlilik de artıyor. Bugün Türkiye’de aktif spor yapanların yüzde 45’i yürüyüş yapmayı tercih ediyor.
Kalan yüzde 55 ise birbirinden farklı 63 spor dalına ilgi gösteriyor. Bu çeşitlilik, Türkiye’nin spor kültürünün zenginleştiğini ve çok yönlü olmaya başladığını kanıtlıyor. Bu çok yönlülük olimpiyatlara yansımış olsa da, madalya olarak geri dönmedi; umutluyuz çünkü daha gidecek çok yolumuz, kazanılacak çok madalyamız var. Artık bazımız var.
İlk bakışta yürüyüş, futbol, voleybol, basketbol ve fitness gibi branşlar öne çıksa da, arka planda pilatesten yogaya, jimnastikten dövüş sporlarına kadar geniş bir yelpaze var. Halk oyunları bile bu listenin bir parçası olarak kültürel zenginliğimizin sporun bir yansıması olduğunu gösteriyor. Artık sporda, sadece fiziksel sağlığı değil, ruhu da konuşuyoruz. Aktif yaşamın içinde olanların yüzde 39’u formunu korumak için, yüzde 23’ü ise zihinsel gücünü geliştirmek için spor yaptığını söylemiş. Bu bütüncül yaklaşım, gelecekte sağlıklı bir yaşamın anahtarı olabilir.
Z Kuşağı’na baktığımızda, Türkiye nüfusunun yüzde 24’ünü oluşturan bu nesil, sporla ekranlar arasında bir köprü kuruyor. Ekranlar onlar için sadece teknolojik bir araç değil; spor yapmalarını her an her yerde mümkün kılan bir destek sistemi. Kollarındaki saatten, kullandıkları uygulamalara kadar, ekranlar sporun bir parçası haline gelmiş durumda. Onlar, “Ekranlarım sayesinde her yerde spor yapabilirim” diyor ve sınırları ortadan kaldırıyor.
Öte yandan, aktif yaşama katılmayanlara nedenini sorduğumuzda, en sık duyduğumuz yanıt “Zamanım yok” oluyor. Ancak aslında zamanımız var. Ortalama yaşam süremiz 78’e yükseldi, bu dünya ortalamasının üzerinde. Ancak sağlıklı ve kaliteli yaşanan yıllar, 58’de sabit kaldı. Yani 20 yıllık bir fark var ve bu fark, sağlıklı yaşama yatırım yapmanın ne kadar elzem olduğunu gösteriyor.
Hayat süremiz uzuyor ama kaliteli yaşam için gereken yatırım zamanını kaçırıyoruz. Deneyimli gençlik döneminde yapılan yatırımlar, borsa diliyle anlatmak gerekirse, bir koyup üç almak gibi. Bu dönemi kaçırırsak, elimizde uzun bir yaşam süresi kalıyor ama bu yaşamın kalitesi düşük olacak. Şimdi, her adımın, her nefesin geleceğimiz için bir yatırım olduğunu unutmadan, sağlıklı bir yaşam için harekete geçme zamanı. Çünkü geleceğin bedelini şimdiden ödemeye başlamazsak, yarın çok daha fazlasını ödemek zorunda kalabiliriz.