İnsanların avcı toplumdan tarıma adım atması binlerce yıl alırken, yakın yüzyılda sanayi çağına geçmek, sonrasında da atom çağına yani 1945 yılına ulaşmak iki yüz yıl aldı. Sonrasında yalnızca birkaç on yılı içinde Bilgi Çağı’na girdik. Bu medeniyet ve teknolojik değişimin günden güne ilerlemesi de hızlanarak inanılmaz korkutucu bir yeteneğe sahip şekilde hayatımızı şekillendiriyor. Dünyamızda her değişim, çağları da kısaltarak istikrarlı ve hızlı bir şekilde yenilikleri getiriyor.
Üç cisim problemi, üç kütle parçasının karşılıklı yer çekim etkileşimleri altındaki hareketini açıklarken, bu uzaydaki çok çeşitli durumları, örneğin güneşin etkisi altında ayın dünya etrafındaki hareketlerini de açıklıyor.
Üç cisim problemi, gezegenler veya yıldızlar gibi birbirlerinin çekimlerini ve üç cismin yörüngelerini tanımlıyor. Isaac Newton’un kafasını karıştıran asırlık bir fizik sorusu, günümüzde de matematikçiler tarafından çözülmeye çalışılırken, bunun daha küçük parçalarıyla uğraşmak bazı ilgi çekici keşiflere yol açtı. Sorunun, problemin çözülemez olması kaos teorisinin gelişmesine, üzerine bilimkurgu kitapları, film ve dizilerin çekilmesine yol açtı.
Beyni zorlayan fiziğe, gizemli ziyaretçilere ve fütüristik teknolojiye sahip olan üç cisim problemi, yeni bilimkurgu dizisi “3 Body Problem “ aynı zamanda kitabı çıktığında olduğu gibi şu an gündemde yer alıyor.
Yazar Liu Cixin’in “Üç Cisim Problemi” milyonlarca satan bir kitap olurken, Çinli bilim kurgu yazarı, dünyanın birbirinin etrafında dönen güneş benzeri üç yıldızdan oluşan yakın bir sistemden gelen yabancı bir uygarlıkla karşılaştığı kurgusal bir geçmişi, bugünü ve geleceği tasvir ediyor.
Üç cisim problemi ilk olarak bizi nereye götürüyor?
Isaac Newton, 1687’de Principia yayınladığında ilk olarak iki cisim problemini ve klasik mekaniğinin temellerini oluşturan, hareket kanunlarını ve kütle çekim kanunu da içeren çalışmasında; evrensel kütle çekimini ve cisimlerin kütleleriyle doğru orantılı, mesafeleriyle ters orantılı olarak birbirlerini çektiklerini açıkladı.
İki cisim için denklemlerini tamamen çözen Newton, yörünge olarak da adlandırılan çözümlerde her nesnenin bir konik (daire, elips, parabol veya hiperbol) üzerinde hareket ettiğini ve olası tüm yörüngeleri de buldu.
Newton’un çözümlerinde iki cisim (güneş ve bir gezegen) iki ayrı konik üzerinde hareket ediyor. Bu konikler, iki cismin kütle merkezi olan tek bir odağı paylaşıyor. Güneş herhangi bir gezegenden daha büyük kütleye sahiptir, öyle ki, güneş-gezegen sisteminin kütle merkezi bizzat güneşin içindedir, güneşin kütle merkezine çok yakındır.
Günümüze kadar, modern bilgisayarlara ve en iyi fizikçi ve matematikçilerden bazılarının yüzyıllarca süren çalışmalarına rağmen üç cisim problemi çözülemedi. Leonhard Euler (1767), Joseph-Louis Lagrange (1772) ve Henri Poincaré (1890) üç cisim problemindeki kaotik dinamikleri keşfetti. Bu bulgu, Newton’un iki cisim probleminin tam çözümüne uzaktan yaklaşan bir ayrıntı düzeyinde, problemin tüm çözümlerini asla bilemeyeceğimizi ima ediyor.
Yapay zekâ üç cisim problemini çözebilir mi?
Isaac Newton tarafından ortaya atılan meşhur üç cisim probleminin, yapay zekâ (AI) sayesinde bir çözüme yaklaşabileceği konuşulurken, üç cisim probleminin -üç nesnenin yerçekimi altında birbirinin etrafında nasıl döndüğü sorusu- 300 yıldan fazla bir süredir fizikçileri ve matematikçileri şaşırtıyor. Üç cisim probleminin önemli zorluğu karmaşık bir sistem olmasıdır. Yani üç nesnenin nerede başladığının tam olarak anlaşılmasını gerektirir.
Bu tür sistemlerde kelebek etkisi devreye girerken, dünyanın herhangi bir yerinde bir kelebeğin kanat çırpması zamanla başka bir coğrafyada hava olayına sebep olabiliyor. Karmaşık sistemlerde küçük şeyler önemli doğrusal olmayan etkilere sahip olabilir. Yapay zekâ yalnızca sınırlı bir süre boyunca çalışıyor ve belirli bir üç cisim problemi daha önce çalışılmamışsa bunun ne kadar zaman alacağını önceden bilemiyor.
Otomotiv sektöründe yapay zekânın geleceği
Yapay zekâ ve otomotiv teknolojisi birlikte sürüşü geliştiren, güvenliği artıran ve sürücüsüz araçların önünü açan yenilikçi çözümler üretti. Yapay zekâ destekli sistemler ve algoritmalar arabalarda bulunmaya başlıyor. Bu da onların büyük miktarda veriyi hızlı bir şekilde işlemesine ve akıllı kararlar almasına olanak sağlıyor.
Yapay zekânın otomobillerde uygulanması
Yapay zekâ, otomobillerin yeteneklerini geliştirmek için önemliyken, makine öğrenimi algoritmalarının uygulanmasıyla otomobillerin verilerden öğrenmesini ve farklı sürüş koşullarına uyum göstermesini sağlayacak. Otomobillerin çevrelerini algılamasını, zor durumları anlamasını ve buna göre tepki vermesini mümkün kılacak. Yapay zekâ görüntü tanımlayarak sensör ve kameralarla sürüşte karar vererek akıllı otonom araçların geleceğini oluşturacak. İleri seviyede otonom araçların yaratılması, yapay zekâ destekli daha az kaza, daha iyi trafik akışı ve daha fazla erişilebilirlik gibi avantajlarla ulaşımda bir devrim olacak. Yapay zekâyla gelişmiş sürücü destek sistemleri olası tehlikeleri tespit edecek ve çarpışmaları durduracak.
Sürücü davranışını, tercihlerini ve eğilimlerini analiz ederek eğlence seçenekleri, sıcaklık ve koltuk konumu da dâhil olmak üzere sürüş deneyiminin çeşitli yönlerini kişiselleştirecek. Araç verimliliğini en üst düzeye çıkararak, arıza süresini azaltan öngörülü bakım sağlamak için kullanılabilecek. Araçtan gelen verileri analiz ederek olası arızaları veya bakım gereksinimlerini tahmin edecek. Otomobil sahipleri ve tamir atölyeleri proaktif davranarak, plansız arızaları ve pahalı onarımları en aza indirmek için önlemler alacak.