Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası üst üste sekiz toplantıdır politika faizimiz olan bir haftalık repo faizini yüzde elli seviyesinde sabit tutma kararı veriyor. Ancak bu sabit tutma döngüsünün artık sonuna geldiğimizi ve yüksek ihtimalle önümüzdeki toplantıdan ya da en geç Ocak’tan itibaren faiz indirimlerine başlanacağını düşünüyorum.
Bu noktada biraz hafıza tazelemekte fayda var. Normal şartlar altında piyasa yılın son çeyreğinde enflasyonun ana eğiliminde yumuşama görmeyi ve faiz indirimlerine başlanmasını bekliyordu. Ancak bu aybaşında açıklanan Ekim enflasyon verisi TÜFE’de yüzde 48,6’ya işaret etmiş ve piyasanın beklediği kadar düşüş yaşanmadığını göstermişti. Kira ve eğitim harcamalarındaki artışlar beklentilerin üzerinde bir enflasyon verisine sebep olmuş ve ekonomistlerin sene sonu tahminlerini yukarı yönde güncellenmesine, faiz indirimlerinin ise yeni yıla kaldığına işaret etmişti.
Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası’nın faizlere ilişkin duyurusu ise faiz indiriminin bu yıl içerisinde olabileceğine dair piyasaya ışık verdi. Merkez Bankası, Para Politikası Kurulu metninde talebin dezenflasyonu destekleyici olduğunu, hizmet enflasyonunda iyileşme sağlandığını, beklentiler ve fiyatlamalarda iyileşme sağlandığı ve maliye politikasıyla eşgüdümün arttığını vurgulayarak faiz indirimine ışık yakıyor şeklinde yorumlayabiliriz.
Temelde metinde faiz indirimine zemin hazırlandığı yönünde bir izlenimim var diye özetleyebilirim. Çünkü burada bir faiz indirimi için Merkez Bankası’nın bence temelde iki kriteri var. Biri ana enflasyon trendi, diğeri ise enflasyon beklentilerindeki iyileşme ön koşul olarak kabul ediliyor. Faiz oranlarına ilişkin metin bence her iki koşulunda en azından sağlanmaya başladığı yönünde bir yönlendirme yapıyor şeklinde yorumluyorum. Bu indirimlerin başlamasına yönelik temel gerekçem ise Kasım ayında şimdiye kadar gördüğümüz kira ve eğitim harcamalarının artırıcı yöndeki baskılarının hafiflemesi ve Merkez Bankası’nın bir diğer gözettiği unsur olan enflasyon gerçekleşmelerinin, kendi beklentilerine yakınlaşması olduğunu söyleyebilirim. Ancak bu beklentimi erteleyecek ve enflasyonda yukarı yönde riski artırma olasılığı gördüğüm yer olarak devam eden savaş ortamının enerji fiyatlarında bir sıçrama yaratma ihtimali olduğunu düşünüyorum. Enerjinin enflasyon ölçümündeki ağırlığı sebebiyle bu kalemdeki artış enflasyon eğrisini yukarı doğru ittirecek güce sahip. Beklentilere gelecek olursak: Son dönemde açıklanan enflasyon beklenti anketleri gerek firmalar, gerekse hanehalkı beklentilerine göre enflasyonda yumuşama emarelerine az da olsa işaret ediyor.
Gelelim faiz indirimi hangi sektörlere yarar sorusuna. Yakın zamanda herkesin konuşmaya başlayacağı bu sorunun cevabını eminim herkes biliyordur. Başta tüketim malları, perakende, inşaat ve gayrimenkul sektörü faiz indirimiyle kredi maliyetlerini düşürerek hem bireylerin hem de şirketlerin borçlanmasını kolaylaştırır. Tabi kredinin ucuzlaması sanayiden imalata birçok şirkete bu ortamda yarar diye düşünüyorum. Herkesin cevabını bildiği bu soruyu tekrar etmemin sebebi ise, bizim düşen faizimizin bile “ucuz” olarak tanımlanamayacak kadar yüksek bir faiz olması. Hatta daha orta vadeye yayıp önümüzdeki senenin faiz trendine, enflasyon beklentileri ile paralel bir tahmin yapsak bile, dünyanın en yüksek faizini veren ülkelerden biri olmaya devam edeceğimize işaret ediyor diyebilirim.
Dolayısıyla Türkiye’de enflasyon var, enflasyonun olduğu yerde bir şeye “ucuz” derken, neye göre ya da ne zamana göre ucuz diye detay vermekte de fayda var diye düşünüyorum.