Üretken yapay zekâ, kullanıcılardan aldığı komutlara göre öğrendikleri kalıplara ve verilere dayanarak metin, görüntü veya müzik gibi yeni içerikler oluşturabilen yapay zekâ modellerini ifade ediyor. Bu modeller, büyük veri kümeleri üzerinde eğitilerek, özgün ve yaratıcı içerikler üretme becerisine sahip oluyorlar ki bunun şaşırtıcı örneklerine son günlerde hep birlikte şahit oluyoruz.
Sağlıktan mimariye, teknolojiden eğitime kadar üretken yapay zekânın kullanım alanları oldukça geniş bir yelpazeyi kapsıyor. Bu konuyu daha iyi anlamak için üretken yapay zekânın hem eğitim alanında hem de geneldeki etkilerini yakından takip eden MEF Okulları Eğitim Stratejileri Sorumlusu Mehmet Fırat Ünal ile konuştuk.
“Artık günümüzde yazılı veya sesli metin üretme, içerik pazarlama, chatbot geliştirme, görsel ve sanatsal içerik oluşturma, kodlama ve veri analizi gibi birçok alanda üretken yapay zekâdan yararlanılıyor” diyen Mehmet Fırat Ünal yapay zekâ araçlarına ait kullanım rakamlarını ise şu şekilde aktarıyor:
Artan Kullanım ve Büyüme:
Benimsenme ve Etki:
Ekonomik Etki:
Elbette konuyla ilgili önemli bir başka başlık ta “Yapay Zekâ Araştırmaları ve Patentler”
Bu veriler, yapay zekâ alanındaki hızlı gelişimi ve önümüzdeki dönemde de benzer ivmenin devam edebileceğini gösteriyor. Üretken yapay zekâ araçlarının üretimi ve kullanımındaki orantısızlık sebebiyle dijital uçurum (internet ve dijital teknolojilere erişimin eşitsizliği) da şekil değiştiriyor ve “sahip olanlarla” “sahip olmayanlar” arasındaki makas açılıyor.
Yapay zekânın hayatımızda daha çok yer almasıyla Dijital Uçurum kavramı da gündeme gelmeye başladı.
Çoğu dışlanma biçiminde olduğu gibi, dijital uçurum kavramı da zaman içinde değişime uğramış ve başlangıçta sadece bilgisayar ve internete erişimi olanlarla olmayanlar arasındaki uçurum olarak tanımlanırken, artık sadece bir erişim sorununu değil, erişim ve dijital katılımı da kapsıyor.
Peki bu yapay zekâ araçlarının bizim gibi teknolojiye genelde hızla uyum sağlayabilen bir toplum üzerindeki etkilerini ne şekilde öngörüyoruz?
Mehmet Fırat Ünal:
Teknolojiye ve onu kullanım bilgisine erişimin çok az olması ya da hiç olmaması dijital teknolojiye aşinalığın azalmasına yol açıyor, bu da güveni aşındırıyor, kopukluğu körüklüyor ve nihayetinde “dijital olarak yeterli” olmama duygusunu harekete geçiriyor.
Almanya’da Konrad Adenauer Vakfı tarafından yapılan araştırmaya göre; insanlar dijital olarak ne kadar özgüvenli hissederlerse, yapay zekâ hakkında da o kadar olumlu düşünme eğiliminde oluyorlar. Dijitalleşme ve yapay zekâya yönelik tutumlar da büyük ölçüde yaşa, eğitim durumuna ve dijital deneyime bağlı.
Toplumumuz gibi yeni teknolojileri benimsemeye açık bir toplumda dijital güven duygusu bir ayrıcalık olmamalı, farklı dijital yetkinliklere erişim yaşam boyu öğrenme sürecinin bir parçası olmalı.
Diğer taraftan, dijital katılım, erişimden ve hatta kişinin dijital becerilerinden daha fazlası. Bir kişinin teknolojiyle etkileşim kurma becerisine ne kadar güvendiği de önemli.
İş yaşamlarımızda yapay zekâ kullanımı hız kazandıkça, yüksek kaliteli eğitim ve öğretim programlarına erişimi olmayanların geride kalma ihtimali ne yazık ki göz ardı edilmemesi gereken bir durum. Bu durum, hâlihazırda var olan eşitsizlikleri daha da kötüleştirme ve dijital uçurumu artırma potansiyeline sahip. Teknolojik gelişmelere uyum sağlayabilen ve sağlayamayan insanlar arasındaki fark, proaktif önlemler alınmadığı takdirde daha da açılacak.
Ne yazık ki, toplumdaki herkesin yeni teknolojilerden olumlu etkilendiği gibi doğru olmayan bir algı bulunuyor. Halkın her kesimi eski veya yeni teknolojilerinden eşit şekilde faydalanamıyor. Büyük işletmeler ve teknoloji meraklısı insanlar genellikle yapay zekâ araçlarına, kaynaklarına ve bilgisine daha iyi erişebiliyor ve bu da onlara rekabet avantajı sağlıyor. Bu fayda, daha yüksek çıktı, daha yüksek kazanç ve daha iyi karar verme becerilerine dönüşüyor.
Mehmet Fırat Ünal ile yapay zekâ araçlarının bugün ve yakın zamanda hayatımıza etkilerini araştırırken yaptığımız bu söyleşiden anladığım kadarıyla: Toplumun her kesimine eşit fırsatlar sunabilmek ve insanların yapay zekânın aktif olarak kullanıldığı bir dünyada başarılı olabilmeleri için yapay zekâ ve dijitalleşmeye yönelik politikaların belirlenmesi, kapsayıcı eğitim ve yaşam boyu öğrenme programlarına yatırım yapılması gerekiyor. Böylelikle, teknolojik gelişmelerden herkesin mümkün olduğunca eşit şekilde faydalanması ve toplumsal adaletin sağlanması mümkün olabilir.