Uluslararası piyasalarda, risk profilleri birbirinden farklı çeşitli ülkelerde yatırım yapmak üzere bir fon yöneten uzun vadeli aktif bir kurumsal yatırımcı düşünün. Portföyüne almak istediği riski göreceli olarak yüksek olan ülkede en çok güvenebileceği enstrümanlara veya pay piyasası açısından bakarsak en çok güvenebileceği şirketlere yatırım yapmayı tercih eder. Tabi ki yatırımcının daha riskli piyasalara veya sektörlere yatırım yapma kararı almasının en temel sebebi risk iştahı ve bunun karşılığında beklediği göreceli daha yüksek getiridir. Ancak bunu da belirli bir rasyonel tabanda yapması beklenir. Bu rasyonel tabanı oluşturan temel öğeler ise etkin yönetişim, büyüme odaklı stratejiler, istikrarlı performans ve fiyat/kazanç gibi şirket değerine ilişkin göstergelerdir.
Peki bu güven nasıl oluşuyor?
Özellikle kurumsal yatırımcılar açısından baktığımızda, şirket hakkında henüz şirketle iletişime geçmeden önce genellikle oldukça detaylı bir araştırma ve analiz süreci yürütürler. Öncelikle belirtmekte fayda var: güçlü kurumsal yönetim uygulamaları bu tarz yatırımcıların olmazsa olmazı. Sadece bir kontrol listesinde kutuları işaretlemenin ötesinde, yönetişim mekanizmalarının etkin işleyişi ve yönetim kurulunun yetkinliğini oldukça detaylı bir şekilde öğrenmek isterler. Çünkü bir şirket istediği kadar büyüyen kârlı bir şirket olsun, şeffaf değilse, etkin yönetişim mekanizmalarının varlığından şüphe duyuluyorsa ve yönetim kurulunda problemler varsa bu yatırımcıların güvenini kazanamazlar veya çok hızlı bir şekilde bu güveni kaybedebilirler. Çünkü dünyadaki örneklerine baktığımızda bu problemlerin şirketleri bir günde yok etme potansiyeli var.
Bahsettiğim bu detaylı araştırma ve analiz sürecinde, internet sitenizdeki içeriklerin İngilizce olarak da güncel olması, bilgilere kolay erişim sağlanabiliyor olması, ana performans göstergeleri ve mali tabloların detaylı analizlere izin verebilecek formatlarda yayınlanması oldukça önemli. Şirket hakkında çıkan analist raporlarının çeşitliliğinin artması da bu yatırımcıların radarına girebilmek açısından kritik. Yani kurumsal yatırımcının kalbine ya da daha doğrusu beynine giden yol öncelikle hisse senedi analistlerinden geçiyor diye bir genelleme yapabiliriz.
Sürecin sonraki aşamasında şirket yetkilileri ile yapılacak görüşmeler yer alıyor. Burada şirketi iyi anlayan ve anlatabilen yatırımcı ilişkileri personelinin varlığı oldukça önemli. Halka açık şirketlerin CEO ve CFO’ların her bir yatırımcı görüşmesinde bulunması tabi ki de beklenemez ancak zamanlarının bir bölümünü düzenli olarak bu görüşmelere ayırmaları gerekli. Kurumsal yatırımcı neden CEO ile görüşmek ister? Çünkü yatırımcılar geleceği satın alır. Şirketin geleceği de karar vericilerin ve uzun vadeli stratejilerinin etkinliğine bağlıdır. Dolayısıyla bunu ilk ağızdan dinlemek istemeleri de doğal. Özellikle piyasalarda volatilitenin yüksek olduğu ve borsada sert düşüşlerin yaşandığı dönemlerde, şirketlerin şeffaflıktan ödün vermeden yatırımcılarla iletişimi devam ettirmeleri önem arz ediyor. Uzun vadeli stratejilere odaklanarak istikrarlı bir büyüme tablosu ortaya koyabilmek gerekiyor.
Şimdi sürdürülebilirlik bu işin içinde yok mu veya neresinde yer alıyor diyebilirsiniz. Maalesef bu konu yatırımcılar için şu anda daha çok güvensizliği tetikliyor. Şöyle ki, bu ve buna benzer günün popüler konularının şirketlerin söylemlerinde yeterli bir bazı olmadan çokça yer alması inandırıcılığını yitirdi ve bu konuda yatırımcıların güvenini olumsuz etkileyen konuların başında gelmeye başladı.
Sürdürülebilirlik açıklamalarının şirketlerin artık daha özenli, karşılaştırılabilir ve etkilerini net ortaya koyabilecek bir şekilde yapması bekleniyor. Yani sürdürülebilir bir büyüme stratejinizin olduğunu iddia ediyorsanız, artık bunu ölçülebilir metriklerle destekleyebilmeniz gerekiyor.