İlk okuduğumuzda ne kadarlık bir büyüklükten bahsettiğimizi anlamak için iki, üç saniyeye ihtiyacımız olan “yılda 5 trilyon dolar” elbette tek başına Türkiye’ye ait bir sayısal büyüklük değil. Hatta dünyada bütün bir senede bundan daha büyük milli hasıla üreten beş tane ülke bile yok. Ama 5 trilyon dolar aslında dünyanın kendine koyduğu sürdürülebilirlik hedeflerini tutturabilmesi için yapmaları gereken yatırım tutarı. Hem de 30 yıl boyunca…
Dünyanın her yerinde paranın pahalı olduğunu düşünecek olursak, böyle durumlar daha önceki yazılarımda da ifade ettiğim gibi başkasının parasını borç almanın, kendi cebindekini kullanmaktan daha makul olduğu günlerdir. Dünya bu enerji dönüşümünü yaşamaya başladığından beri bu geleceğin neye mal olabileceğinden haberdardı. Başrolde Çin ve tüm gelişmiş ülkeler, ellerindeki kaynakları yenilenebilir enerji sektöründe yatırıma dönüştürdüler. Aslında 2005 sonrası Almanya’da güneş enerjisiyle başlayan enerji dönüşümü, dünyanın genelinde 10 yıldır bir kalkınma hareketine dönüştü.
Yepyeni bir sektörde yatırım yapmak, deneyip yanılmak bir ülkeye pahalıya patlayabilir. Bu yüzden 2005 sonrası ilk olarak kendi enerjisini kendi üretmeye çalışan Almanya’yı özellikle örnek vermek isterim. Zira herkesten önce öz tüketime başlayan, enerji kaynaklarının büyük çoğunluğunu güneş enerjisine çeviren ülke, bundan önemli fayda sağlamış olmakla birlikte, bu yatırımları maliyetli yapmıştı. Zira Çin’in daha sonra geliştirdiği teknoloji ile ucuzlattığı pil ve depolama imkanları Almanya’nın önceden yaptığı yatırımların maliyetini pahalı hale getirdi. Yatırımı pahalı olsa da, enerji üretimini özkaynağı ile sağlamanın avantajı Almanya’nın tercihi oldu. Elde kaynak olunca ülkelerin kendilerine tanıdığı hata payı yüksek olabiliyor elbette.
Nitekim kaynak sınırlıysa kendiniz tecrübe etmek yerine biraz bakarak öğrenmek gerekiyor. 2023 yılının dünya tarihine en sıcak yıl olarak geçtiğini ve küresel sıcaklığın her sene arttığını düşünecek olursak, tabii bir de jeopolitik risklerle enerji güvenliğini sağlamanın ne kadar önemli olduğu anlaşılmışken, hızlı yol almak bir o kadar önemli hale geliyor.
Ülkemiz doğal kaynak açısından zengin bir ülke değil maalesef. Ama yenilenebilir enerji kaynakları açısından oldukça zengin. Piyasamız regüle, yani kuralı kaidesi belli. Yenilenebilir enerji sektöründe yatırımın geri dönüş süresi, üretime dayalı yatırımların ortalamasından kısa. Dolayısıyla dünyada yerli yerine oturmuş bu piyasanın yatırımcısı dünyada çok. Gelgelelim başta bahsettiğim 5 trilyon dolarlık yatırımı, ülkeleri milli hasılasına göre ağırlıklandırıp, Türkiye’nin ihtiyacı olan kısma ulaşmaya çalışırsak, mevcut kaynaklarımızla tek başına enerji sektörüne yatırım yapmamız zaten düşünülemez.
Dolayısıyla bu sektör için, sadece ülke olarak bizim değil, sınırsız kaynağın olduğu güneş, rüzgar gibi adı üzerinde “yenilenebilir” alanlara daha fazla kaynak ayırmak gerekiyor. Ama hem Türkiye, hem dünya için böyle bir kalkınmayı sağlayacak ucuzlukta para olmadığı için potansiyeli açığa çıkarmak adına daha verimli projelerde, güçleri birleştirip daha büyük adımlar atmak gerekiyor.
Sadece ülkemiz için konuşursak, bu sektörün yatırımcıları sektörü iyi biliyor. Dolayısıyla yenilenebilir enerji kaynaklarında zengin olan ülkemizin, yatırımcıya vadettiği getiri daha geniş alanlara yayılmalı ve hem yerli hem yabancı yatırımcıya hitap edebilmeli diye düşünüyorum. Şimdilik ülkemizde sadece Avrupa’ya ürettiğimiz ürünleri satabilmek için, yani mevcut ihracat pazarımızı korumak için Avrupa’nın kurallarına uyuyoruz. Yani çabamız enerji sektöründe, şirketlerin münferit olarak sadece kendi ihtiyaçlarını karşılayabilecek kadar enerji üretebilmesine yetiyor. Hâlihazırda yenilenebilir enerji sektöründe bu denli doğal diyebileceğimiz kaynağı verimli ve etkin hale getirebilmek için öncelikle birlikte hareket edebilmeliyiz. Bu aynı bölgedeki işletmelerin ortak yatırımı da bölgesel ya da sektörel desteklerin ortaklaşa kullanımı ile de olabilir. Ancak bu şekilde öz tüketimden öteye gidebilir, ülke olarak enerji sektöründe bir adım öne geçebiliriz.